Sarıal açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Erdem hani her şey güzel olacaktı! Erdem hani her şey güzel olacaktı!

"Birinci Dünya Savaşı sonrası, Osmanlı Yönetimi, 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasını imzaladı.  Bu ananlaşma ile ulusun kaderi tümüyle düşmanın tecavüzüne terk edildi. Son Osmanlı Yönetimince yurdun bütünlüğü ve halkın birliğini koruma görevi yerine kendi canlarını ve saltanatını korumaya öncelik verildi. 
19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkıldığında Türk halkı acınası bir durumdaydı. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmıştı. Başkent İstanbul dahil yurt toprakları dört yandan düşman devletlerin işgali altındaydı. 
Anadolu’nun her tarafında yabancı subay ve memurlar, özel ajanlar fink atıyordu.  Yine memleketin her tarafında, Hıristiyan unsurlar silahlanmışlar, gizli ya da açık olarak isyan durumundaydılar. İçeride birçok unsur düşmanla işbirliği içindeydi. Emperyalist devletlerin desteğinde, Anadolu’nun işgali için İzmir’e asker çıkarılmıştı. Osmanlı Hükümeti halkın malına, namusuna ve canına kast eden tecavüze ve işgallere karşı hiçbir önlem almıyor; aksine halkın malını, canını ve namusunu korumak üzere silahlanan yurtsever direnişçileri yakalayıp cezalandırmaya çalışıyordu. Ülkenin işgali ve halka karşı girişilen düşman tecavüzlerine karşı Padişah fermanıyla bir tek düşman askerine tek kurşun atılmadı. Peki, ne yapıldı? Osmanlı yönetimi ulusal kurtuluş yanlısı askerleri ve mülki yöneticileri mahkûm eden mahkemeler kurdular, idam fermanları yayınlandılar. Kurtuluşa örgütlenmelerini bastırmak için hilafet orduları donattılar. Yurdun birçok yerinde gerici/bölücü ayaklanmalar çıkarttılar. Birçok yurtsever asker ve komutanı öldürttüler. Büyük Türk Ulusu, bu koşullar altında, 30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, emperyalizme karşı sürdürdüğü soylu mücadelesini kesin bir zaferle süsledi. 101 yıl önce Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı zaferle taçlandıran Türk ulusu, emperyalist sömürge altında kıvranan ve çıkış arayan tüm mazlum uluslar için de işaret fişeği /esin kaynağı oldu. 30 Ağustos Zaferi, Türkiye Halk Savaşımının sonu değil, yeni bir aşamaya geçişini ifade etmektedir.
Ekonomide, içte ve dışta tam bağımsız Türkiye düşümüz sürmektedir. Yaşamın her alanında, demokratik, laik, çağdaş devlet düzenini yeniden kuracağız. Bireysel özgürlükleri genişleten, insan haklarına dayalı anayasal düzeni egemen kılmak için çalışmalarımıza daha da hız vereceğiz.  
Rehberimiz Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; güç kaynağımız onun savaşım tarihi ve sonrasında ortaya koyduğu ilkeler ve devrimlerdir. 101. yılında Büyük Zafer tüm halkımıza, Silahlı Kuvvetlerimize kutlu olsun.”

Editör: Bilge ÖZKUL