İşte Zonguldak Belediyesi’nde işe alınacak 10’uncu torpilli isim! İşte Zonguldak Belediyesi’nde işe alınacak 10’uncu torpilli isim!

İşte o yazı: 
Cemal Süreyya’nın 'Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim’ diye tanımladığı gibi Zonguldak’a sonbaharla birlikte son gösterilerinden itibaren yaz mevsiminde durgunluğa giren sanat faaliyetleri yeniden başlayacak. Daha şimdiden diğer sanatsal faaliyet yürüten kuruluşlar gibi halkoyunları dernekleri de yeni dönem çalışmalarının başladığına ilişkin duyurular yapmaya başladı. Ayrıca ilimizde geçmiş yıllarda halkoyunları çalışmalarında bulunanların katılımıyla geleneksel olarak her yıl gerçekleştirilen buluşma etkinliği de bu yıl 26 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek. Bu değerlendirmelerden hareketle 1980li yıllarda ülkemizde ve Zonguldak’ta halk dansları nasıldı? Sorusuna günümüzden bakarak yanıt vermek üzere aşağıdaki satırları kaleme aldım.
Zonguldak’ta ilk halk dansları çalışmalarının Zonguldak Halkevi bünyesinde başladığını biliyoruz. Yöresel dernekler tarafından otantik şekliyle oynanan Elazığ, Antep, Artvin, Kılıç Kalkan (Bursa yöresi) halk dansları Zonguldak Halkevi tarafından da oynanmaktaydı. Zonguldak Halkevi halkoyunları gurubu Ulusal Bayramlarda ve düzenlenen çeşitli etkinliklerde gösteriler yapardı.
Kıbrıs Barış Harekâtı (19749) sonrası devletimiz ulusal bilinci artırmak ve dışa açılan ülkemizin kültürünü dünyaya tanıtmak için kullanabileceği zengin halkoyunları kültürümüzün farkına vardı. Böylece 1975 yılında, devlet eliyle ilk profesyonel halk dansı grubu olan Devlet Halk Dansları Topluluğu kuruldu. Topluluk, 1937 yılında Sovyetler Birliği’nde Igor Moiseyev’in kurduğu Moiseyev Dans Topluluğu’nun geleneksel dansların stilize ve senkronize yorumunu merkeze alarak ülkemizdeki halkoyunlarını sergiledi. Böylece ülkemizde izleyiciye dönük estetik bir halk dansları gösteri modeli oluştu ve bu durumdan 80’li yıllarda faaliyet gösteren amatör halkoyunu dernekleri etkilendi. Bu dönemde başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Zonguldak’ın da aralarında olduğu birçok ilde yeni halkoyunları dernekleri bu gösteri şeklinden etkilenerek daha çağdaş bir anlayışla halkoyunlarını sergiledi. Televizyonların ülke genelinde yayına başladığı bu dönemde devlet kanallarında Yurttan Sesler Korosunun konserlerinde solistler yöresel kıyafetler giyerken, yeni kurulan halkoyunları dernekleri de arada ülkemizde o dönemde derlenmiş olan çeşitli yöreler ait halk danslarını sergilediler. Böylece insanlarımız daha önce gitmedikleri şehirlerimize ait türküleri sadece radyolardan dinlerken televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte yöresel ezgilerle birlikte başta halk dansları olmak üzere diğer kültürel özelliklerini de görme fırsatına eriştiler.
Günümüze kadar uzanan süreçte, varlıklarını sürdürürken amatör halkoyunları derneklerinin yanı sıra, işlevini tamamlayan Devlet Halk Dansları Topluluğunun yerine 2000’li yıllarda kurulan Anadolu Ateşi, Shaman Dans Tiyatrosu gibi profesyonel topluluklarla halkoyunlarımız modernize edilerek izleyiciye sunuldu. Ayrıca yanı sıra bazı hemşeri dernekleri de günümüzde otantik şekliyle yöresel oyunlarını oynamakta ve yaşatmaktadırlar.
Halkevinde halk danslarını sürdüren oyuncular aynı zaman Zonguldak’ta ilk halkoyunları derneği olan ZOFOD’u ve daha sonra da HASAD’ı kurdular. Zonguldak Halkevinin 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılmasından sonra günümüze kadar geçen süreçte halkoyunları kurulan amatör halkoyunları dernekleri tarafından sürdürüldü. Özellikle Ankara’da kurulmuş olan o dönemin önemli halkoyunları topluluklarından birisi olan TÜFEM’in en değerli oyuncularından olan Hüsnü Çelebioğlu’nun ve horonun yaşayan efsanesi Türk Folklor Kurumu hocalarından Cavit Şentürk’ün öğrencisi ve en yakınında bulunanlardan Mustafa Bahadır’ın ZOFOD’a katılmaları sonrası yetişen ekiplerle ilimizde halkoyunları bu yeni anlayışla sergilendi. Bu durumdan sadece ilimizde olan dernekler değil, Zonguldak’ın ilçelerinde kurulan dernekler de olumlu yönde etkilendi.
Böylece Zonguldak’ta 1980’li yıllarda dönemin koşullarından da kaynaklı olarak halk danslarına ilgi artmış bu dönem oyuncuları derneklerde öğrendikleri dansları anaokullarından üniversiteye kadar her türlü eğitim kurumuna taşımışlardır. İlk defa bu dönemde Zonguldak Kapalı Spor Salonunda ve ilçelerdeki salonlarda ana teması halk dansları olan gösteriler yapılmıştır. Bu dönem aynı zamanda ilimizdeki halkoyunları derneklerinin yurtiçi festivallerinde Zonguldak’ı ve yurt dışı festivallerinde de hem şehrimizi hem de ülkemizi ilk defa temsil ettikleri dönemdir. O dönemde ilimizde horon yöresi olarak Trabzon ve Artvin, halay yöresi olarak Bitlis, Bingöl, Van, Diyarbakır, Adıyaman ve karşılama yöresi olarak da Kıbrısçık (Bolu) ve yeni yeni derleme çalışmalarına başlanan Zonguldak kadın oyunları oynanmıştır. Daha sonraki yıllarda gelen diğer öğreticiler sayesinde ilimizde zeybek ve hora (Trakya-Balkan) ekipleri oynanarak günümüze kadar gelinmiştir.
Bundan sonra yazacaklarımın yanlış anlaşılmasını istemem. Amacım yapılanları değersizleştirmek, kişilere ve kurumlara saygısızlık etmek, birbirlerinden çok farklı koşullarda gerçekleşen iki dönemi birbirleriyle kıyaslamak değil gelinen aşamanın dışarıdan bakışla değerlendirmesini yapmaktır.
Gelinen bu aşamada günümüzde halkoyunlarının hemen hemen her yaş kuşağında çok yaygın olarak oynanmasında bütün olanaksızlıklarına rağmen amatör halkoyunları derneklerinin ve kültür merkezlerinin rolü inkâr edilemez. Buna karşın halkoyunlarının kontrolsüz bir şekilde söz konusu ortamlarda ve okullarda yeterli eğitimi almamış kişiler eliyle bu kadar çok yaygınlaşması da yöresel özelliklerinden kopmasına ve deformasyona uğramasına neden olmuştur. Hâlbuki ilimizdeki bulunan çok sayıdaki halkoyunları derneğin rekabet etmeleri geren konu odak noktaları olan halkoyunlarını öğrenmek, yaşatmak ve daha güzel sergilemek olmalıydı. Çok az sayıda bilinçli insanın varlığına karşın, benim gördüğüm manzara halkoyunları derneklerinin bir sosyalleşme aracı, spor yapılan bir ortam, yurt içi ve dışı gezi yapabilme organizasyonu, bir guruba dâhil olabilme gereksinimi vb. amaçlar için kullanıldığıdır. Örneğin halkoyunları dernekleri iletişimin çok arttığı ve bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bu çağda bile oynadıkları yörelerin oyunları ve kostüm, müzik vb. folklorik özellikleri hakkında araştırma yapmadan, oyunların felsefesini öğrenmeden ve öğretmeden, çoğu kez ismini ve amacını bile anlatmadan danslarını öğretmekte ve sergilemekteler. 
Bir de halkoyunlarında bir koreografi hastalığı almış yürümüş gurumda. Müzik ve giyilen kostümler olmasa sahnede oynanan yöre figürün hakkını vermeden koreografik düzeni sağlamak için oradan oraya koşan oyuncuların sergiledikleri hareketlerden tanınamıyor. Halk oyunları hocaları yeterli bilinç düzeyine erişemediklerinden her yöreye her türlü koreografinin uygulanmaması gerektiğini, ancak yöresel özellikleri daha fazla öne çıkarmak için sınırlı bir zaman diliminde koreografinin uygulanabileceğini bilmiyor. Sonuçta halay ile horonun, karşılama ile kaşık oyunun, bar ile horanın, teke yöresi ile zeybeğin farkını ortaya koyamayan danslar sahneleniyor.
Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, köyden kente göç vb. nedenlerle ülkemizde giderek yöresel kültürlerin kaybolduğu ortadadır. Bana göre gelinen aşamada ülkemizin zengin halkoyunları kültürünün halkoyunları dernekleri tarafından gelecek kuşaklara daha da bozulmadan aktarılamayacağı ortaya çıkmıştır. Halk danslarının gelecek kuşaklara aktarılmasının tek yolu, halkın kendi yöresinde ve büyük illerde kurduğu hemşeri derneklerinin bünyesinde otantik şekliyle danslarını oynaması ve yaşatmasıdır. Eğer yöresel oyunların çağın gereklerine göre sahnelenmesi gerekiyorsa; bunu yöresel ve modern dans, müzik, sahneleme vb. üzerine eğitimler almış (şu anda bol keseden dağıtılan sertifikalardan bahsetmiyorum) kişiler tarafından oluşturulan komisyonlar gerçekleştirilmelidir.
Aşağıdaki fotoğrafta 1980’li yılların başlarında Zonguldak Kapalı Spor Salonunda aralarında benim de bulunduğum ZOFOD Bingöl Yöresi oyunlarını sergilerken görülmektedir.

Kaynak: Haber Merkezi