21. Yüzyılın İnsanlarına Ne Öğretmeliyiz?

Abone Ol
(Konuk Yazar) 

21. Yüzyılın İnsanlarına Ne Öğretmeliyiz?
 
(Zor diye bir şey yoktur, az çalışma vardır)”
 
 
Herkesin bildiği, tavsamış, klasik haline gelmiş beylik lafları tekrar etmek niyetinde değilim. Dünya üzerinde 8 milyar insan 200 kadar devlette hayatını sürdürüyor. Türkiye’de bulunan 82 milyonluk kitle toplam nüfusun yüzde 1’ini oluşturuyor. Yani gezegendeki her 100 kişiden 1’i bu topraklarda. Nüfus olarak yüzde 1 ağırlığımız var ancak, toplam üretim pastasına olan katkımız yüzde 0,2 - 0,3 seviyesindedir. Yani olmamız gereken noktanın 3-4 kat altında yer alıyoruz.
 
Üretim yarışında ön sıralara yükselebilmek için katma değeri yüksek mal ve hizmetler üretmemiz icap ediyor. Şöyle ki, plastik çöp kovası üretirsek bunu 5 TL’ye mal edip en fazla 10 TL’ye satabiliriz. Bunu 100 TL’ye satmamız mümkün değildir. Çünkü bu ürünü dünya üzerinde imal eden çok sayıda firma olduğundan rekabet söz konusudur. Yüksek fiyat talep ettiğimizde ürün elimizde kalır ve iflas ederiz. Türkiye’nin ihraç ettiği malların kilogram fiyatı 1.2 - 1.3 dolar seviyesindedir. Almanya, Güney Kore, Hollanda, Fransa vb gibi ülkelerin ürünlerinin ortalama kilo fiyatı ise 4-5 dolar düzeyindedir.
 
Öte yandan, Corel Draw, PhotoShop, AutoCAD, Proteus, Solid Works, Multisim gibi yazılımları üreten sayısı çok az olduğundan bunların fiyatları 1000 – 10.000 Dolar arasında değişmektedir. Boş bir DVD 1 TL iken, içine yazılım konulduğunda binlerce kat fazla gelir söz konusu olmaktadır.
 
2019 yılı itibariyle dünyada 120 kadar yazılım (uygulama, program) üretme dili mevcuttur. Bunların kimisi kamu malı halinde yani açık kaynak kodludur. İsteyen herkes bu dillerin yazılımlarını amacına göre yeniden kurgulayabilir.
 
Kaynak kodları açık olmayan yazılımlar genellikle ABD firmalarının elindedir. Bu devasa firmalar sadece yazılım satarak milyarlarca dolarlık gelir elde etmektedirler.
 
Türkiye’deki bilim insanları da istedikleri takdirde her türlü yazılımı (kodu) üretebilirler. Bunu sağlamak için anaokulundan itibaren tüm eğitim süreçlerine yazılım (kodlama) ile ilgili bilgileri müfredat içine yerleştirmemiz doğru olan yoldur.
 
Latin alfabesini biz bulmadık. Ama onu kullanıyoruz. Tekerleği biz bulmadık, ama onu da kullanıyoruz. O halde açık kaynak kodlu yazılım dillerini alarak kendimiz ve dünya için endüstriyel, bilimsel, tarımsal, robotik amaçlı yazılımlar, uygulamalar (app.) geliştirebiliriz.
 
Dünyanın en kaliteli arabasını, uçağını, gemisini üretebiliriz. Ancak onun yönetimini sağlayan yazılımı başkasından alırsak kazanç elde edemeyiz.
 
Matbaanın bu topraklarda yayılmasının gecikmesi bize çok zarar vermiştir. Aynı tehlike yazılımlara uzak durduğumuzda yine söz konusu olacaktır.
 
5-20 yaş aralığındaki çocukların makineleri kontrol etmeyi sağlayan kodlarla uğraşması onların devinsel (psikomotor), bilişsel becerilerini artırıcı etki yapmaktadır.
 
Her işin başı kopyalama, taklit iledir. Çin ve Japonya 50’li yıllardan itibaren kopyalama ve taklit ile yola çıkmıştır.
 
Çocukları; hazır kodları alıp, cihaza yükleyen kopyacılar olarak nitelemek, yazılım eğitimini baltalamak amaçlıdır. Bu fikirlere ehemmiyet vermeyelim.
 
Diyot 1945’te, transistör 1950’de, entegre 1960’ta, mikroişlemci 1970’te, mikrodenetleyici 1980’de icat edildi. Bunlar ortaya çıktıktan sonra tüm aygıtlar, makineler akıllı (kendi kendine karar verebilen) haline geldi.
 
Kullandığınız arabalar yol durumunu, lastik basıncını, arkadaki cisimleri, tabelaları, yağmur yağdığını akıllı entegreleri sayesinde tespit etmektedir. Entegreleri akıllı hale getiren ise içindeki yazılım kodlarıdır.
 
Otomatik açılan kapılar, kendiliğinden yanan lambalar, çamaşırın kirliliğini tespit ederek su ve deterjan kullanan yıkayıcılar hep yazılımın eseridir.
 
Önümüzdeki 20 yıllık süreçte dünyanın bütün işleri dijitalleşecek, buna ayak uyduramayan toplumlar ezik, köle, sömürülen olarak kalacaktır.
 
Yazılım, kodlama, elektronik, mekatronik bilgisi olmayan, iki vida sıkmamış kişilerin kodlama ile ilgili olarak analizler yapması, bu olayı küçümsemesi ülkemizi geri bırakıcı bir tutumdur.
 
1 milyon öğretmen, 150 bin akademisyen ve 26 milyon öğrenci kitlesinin dijital çağa göre yeniden yönlendirilmesi acil bir husustur.
 
6.5 milyonluk İsrail 165 milyar dolarlık, 16 milyonluk Hollanda 703 milyar dolarlık ihracat yapmayı nasıl beceriyor bir bakalım. Dijital teknoloji tarımı, hayvancılığı, sanayiyi, turizmi, eğitimi 5 kat ileriye sıçratmaktadır. İhracatımızın 500 milyar doların üzerine çıkması için endüstri 4.0’ın icaplarını yerine getirmeliyiz.
 
Okullarda STEM eğitim yaklaşımı mutlaka benimsenmelidir. Bu konuda engelleyici tutumlar sergileyenler karar mekanizmalarından çıkarılmalıdır.
 
Okullara tasarım beceri atölyelerinin, işliklerin, kodlama sınıflarını kurulması doğru bir yaklaşımdır. Her eğitimci bu konuda katkı yapmalıdır. Sınavlarda sorulan suallerin arasına yazılım, kodlama, robotik bilgileri de eklenmelidir.