Birhan Şahin şu ifadeleri kullandı; “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim Bu cennet, bu cehennem bizim”
Evet memleket şairinin deyimiyle, deniziyle, yeşiliyle, doğasıyla bu cennet bizim, bir avuç kömür için bir ömür veren, madenlerde yaşamlarını yitirenleriyle bu cehennem bizim…
Bu kent bizim...
Topraklarının altında saklı cevheri ülke ekonomisine kazandırmak için Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan daha çok insanını “şehit” veren gazi kenttir Zonguldak! Küllerinden yeniden doğan bir ülkenin üretim çarklarına ilk ateşi veren, motorlarını çeviren, gemilerini yüzdüren, fabrikalar, tesisler kurmasını sağlayan zenginliğin merkezidir. Üzerinde yeşeren üretimci, dayanışmacı, paylaşımcı iklimle, ülkenin dört bir yanından gelen insanına iş-aş veren, kapısını çalan herkesi doyuran, bolluğun, bereketin adresidir. Alın terinin hakkını almak için yollara düşen binlerce insanıyla daha adil, daha eşitlikçi bir dünya mücadelesi içindeki dünyanın tüm iyi insanlarının yüreğinde çiçekler açtıran başkaldırı kentidir. Ancak zaman içerisinde tarumar edilen, gün gün küçültülüp dayanışmacı kimliği yok edilen, üçe bölünüp mecalsizleştirilen hedefteki kenttir de.... Dağı taşı kömürle kaplı bu kentin sesi de, soluğu da dili de, rengi de kömür karasıdır. Tüm vahşetiyle devam eden savaşlarla çevremizdeki tüm coğrafyanın yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı günümüzde, derin bir iklim krizi de yaşanıyor. Bu krizin çözümü için Türkiye’nin de tarafı olduğu Paris İklim Anlaşması ile başta kömür olmak üzere fosil yakıt kullanımının azaltılması amaçlanıyor. Bu durum, Zonguldak gibi ekonomisi böylesi yakıtların üretimine bağlı kentlerin geleceğini de tehdit ediyor. Gerçek olan şu ki, 1980’lerin başından itibaren küçülen, kabuğuna çekilen, ülke bütçesine yük getirdiği düşünülür hale gelen (TTK’nın 2024 yılı öngörülen zararı 12 milyar TL) kömür diyarı, artık farklı seçenekler, yeni yollar bulmak zorunda. Yoksa zaten yıkımın eşiğine gelmiş, kimliği erozyona uğratılmış kentimizde, her alanda yaşanan gerileme artarak devam edecek. Bunun yanında başta “Kentsel yaşam kalitesi eksikliği” olmak üzere, sağlıktan eğitime, çözüm bekleyen onlarca sorun daha var. Bölgedeki yatırımların önünün açılması için kalkınma planları geliştirilmesinin, özel teşvik ve muafiyetlerin uygulanmasının, yerel yönetimi güçlendirecek istisnai yasal düzenlemelerin yapılmasının, bir anlamda pozitif ayrımcılığın, Cumhuriyetin ilk vilayetinin hakkı olduğunu düşünüyor, bunu başaracağımıza inanıyoruz... Tüm bunları konuşup, istihdam başta olmak üzere kentsel yaşam kalitesini etkileyen yatırım, kent içi düzenleme, ulaşım, temizlik, taşkın, heyelan, güvenlik, kültür-sanat gibi birçok alandaki sorunları ortaya koyabilecek, uzman görüşleriyle kentin ortak aklını oluşturabilecek, çözüm önerileri sunacak, yetkililerin harekete geçmesi için kamuoyu baskısı oluşturabilecek bir platform gerekiyor. Artık 30 Büyükşehir ve Zonguldak tekerlemesinden kurtulmak ve kent sakinlerinin layık olduğu bir kent oluşturabilmek adına elimizi taşın altına koymak zamanıdır. Çalışma Yönergesi’ nin 5. maddesin de amacı, “Kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ilkelerini hayata geçirmek" olarak ifade edilen Zonguldak Kent Konseyi’nin, bunun için doğru bir zemin olduğunu düşünüyor, Mart 2025’te yapılacağı duyurulan seçimli genel kurulda arkadaşlarımla birlikte aday olacağımızı sizlerle ve Zonguldak kamuoyu ile paylaşmak istiyorum...
Seçimi kazanır kazanmaz, Kent Konseyi öncülüğünde ilgili tüm bileşenlerin katılımıyla sorunlarımızın dile getirileceği, konunun uzmanlarınca ve kent halkının katılımıyla çözüm yollarının, çözüm önerilerinin sunulacağı bir “KENT SEMPOZYUMU” düzenlenmesini birinci öncelik olarak ele alıp, elde edilen sonuçların takibini yapacak komisyonlar kuracağız.
Bu vesileyle tüm Zonguldak halkının yeni yılını kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.