Dileyen, işe yine siyaset bulaştırdığımı düşünebilir ama eşyayı adıyla çağırmak zorundayım. Tüm kurumları arka bahçesi yapma hevesindeki AKP’nin müdahalesine kadar koruma kurulları görece olarak özerkti. Belli ölçüde siyasi müdahaleleri göğüsleyip, iktidarların hoşuna gitmeyecek kararlar alabiliyordu sıkça. Sit alanlarını imara açamayan, kimi ören yerlerinde dilediği düzenlemeyi yapamayan AKP’nin cin fikirli elebaşları, sorunu kökünden çözmek için bir kanun hükmünde kararname çıkararak kurulları ikiye böldü. Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın; Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunu da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı birer müdürlük haline getirdi…
KURUL İŞLEMİNDE HAKLI
Kurul üyelerinin tamamı görevden alındı, yenileri atandı yerlerine. Ardından, rantdeğeri yüksek alanlarla ilgili ilginç kararlar bir bir çıkmaya başladı. Doğal, arkeolojik ve kentsel sitlerin bir bölümü imara açılarak“Türkiye’yi uçurmak” için gecesini gündüze katan yatırımcıların(!) hizmetine sunuldu. Yeni kurullar, içinde endemik bitkilerde bulunan ekosistemleri imara açmakta bir sakınca görmüyordu. Alakır’dan Senoz’a, Munzur’dan Loç’a her biri bir başka cennet olan vadilere, “kamu yararı” gerekçesiyle HES izinleri çıkarıldı kolayca.“Ülkeyi uçurma” hevesindeki “kaptan pilot”un kâğıttan uçaklarının önündeki tek engel, kolu kanadı kırılmış da olsa mahkemelerdi artık…
Tüm bunları “AKP’nin atadığı kurul üyeleri, CHP’li Zonguldak Belediyesi’ne sabotaj yaptı.” gibi bir ucuzluğu faş etmek için yazmadım, nereden nereye geldiğimizi anlatmak istedim yalnızca. Kurul’u da haklı buluyorum ayrıca. Yasaya göre 3. derecede bir kentsel sit alanı olan Fener Mahallesi’nde Kurul’un onayı olmadan bir çivi bile çakılamaz çünkü. Orada mülkü olan özel, tüzel tüm kişiler gibi Zonguldak Belediyesi de bu yasaya tabi. Çalışmanın projesini çıkarıp Kurul onayına sunması gerekirken, kafasına göre düzenleme yapmaya kalkınca yasaları karşısında buldu ve suç duyurusunun muhatabı oldu… Yapılan işlemde hukuka aykırı hiçbir durum yok bence…
DENİZ KULÜBÜ TARUMAR EDİLİRKEN NERELERDEYDİ
De bu Kurul sit alanının göbeğindeki Deniz Kulübü’nde izinsiz kazı yapılıp, ağaçlar kesilirken; sahil betonlanıp, deniz doldurulup, alanın içindeki yapı bambaşka görünüme kavuşurken neredeydi Allah aşkına? Hangi işlemi yaptı burası hakkında? Memurlar Lokali denen yasadışı garabetin yarısı sit alanı üzerine yapılırken, neden sessiz kaldı bu kadar? TSO önüne hiçbir izni ve ruhsatı olmayan lokal dikilir, Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere, sit alanı içinde ve sınırında pek çok özel mülkün özgün yapısı bozulup, gabarisiyle oynanırken hangi işlerle meşguldü? Bu cevvaliyeti neden göremedik oralarda? Buna işgüzarlık değil de ne diyeceğiz şimdi? “Biz oralar için de suç duyurusunda bulunduk.” diyerek kurtarabileceklerini mi zannediyorlar kendilerini?
Tüm hukuksuzluklara göz yumup kenti kaçak yapı cennetine çeviren Zonguldak Belediyesi’nin tepkisine de anlam veremedim doğrusu… Kendisi gibi herkesin de yasa dışı işlere göz yummasını istiyor galiba… Doğal, kültürel dokusunu koruduğu kentleri yarınlara aktarmak isteyen yerel yönetimlerin en büyük silahı olan koruma kurulu ile müşterek çalışma yapmak yerine kavga etmeyi tercih ediyor. Eski özerk yapısıyla iktidarın tüm baskılarına karşın Lavuar Alanını koruma altına alarak, kente nefes aldıracak bir alan kazandıran Kurul’un altın tepside sunduğu olanağı yıllardır değerlendiremeyen beceriksizlerden başka bir şey de beklemek hayal de, insan merak ediyor işte…