ALEVİ'DEN CUMHURBAŞKANI OLUR MU

Abone Ol

   Biliyorsunuz seçimler yaklaştı ve siyaset kızıştı. Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanı adayı belli ama 6'lı Masanın adayı henüz belli değil. Muhtemelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterilebilir. Ama Kılıçdaroğlu'nun Alevi olması nedeniyle şansının az olacağını iddia edenler var. Türkiye'de Sünnilerin ezici çoğunluğu karşısında bir Alevinin Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği argümanı özellikle Cumhur İttifakı tarafından sürekli pompalanıyor. Hatta 6'lı Masada bile bazı partilerin tereddütü var.

   Ben de bu durumdan vazife çıkarıp bu konuyu irdelemek istedim. Ama herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için baştan şunu söyleyeyim; ben Alevi falan değilim. Hatta dindar biri de sayılmam. Bu yüzden meseleyi dini yönden değil, tarafsız bir gözle mantık yönünden ele almaya çalışacağım.

   Meseleyi mantıksal sonuca bağlamadan önce; 22-12-2015 tarihinde yazdığım ''Mezhep Savaşları'' başlıklı yazımdan aldığım aşağıdaki pasajı aynen aktarmada fayda görüyorum.

   ''Arapçada 'Şia' kelimesi, birisine uyanlar, ona sadakatla bağı olanlar veya taraftarlar anlamına gelmektedir. 'Şiilik' de bu kelimeden türemiştir. Rivayete göre; Hz. Muhammed bir gün sohbet esnasında Hz. Ali'ye; 'Sen, torunlarım Hasan ve Hüseyin cennette benimle beraber olacaksınız; şiamız da sağımızda solumuzda bulunacak.' demiştir. İşte bu nedenle; Peygamber birçok hadisinde yeğeni ve aynı zamanda kızı Fatma'nın kocası olması sebebiyle damadı da olan Ali'ye sadakatla bağlı olanları 'Ali'nin Şiası' olarak isimlendirdiği için; sonradan Hz. Ali ve onun soyundan gelenlere bağlanıp, onlara taraf olanlara 'Şia' ismi verilmiştir. Burada unutulmaması gereken husus; Hz. Ali'nin soyu demek aynı zamanda Peygamberin soyu; yani Ehlibeyt demektir.

   Hz. Ali taraftarlarınca, Peygamberin Hz. Ali'ye gösterdiği bu sevgi kendisinden sonra Hz. Ali'nin halife olmasını istediği şeklinde yorumlanmıştır.

   Fakat olaylar bu yönde gelişmemiştir.

   Peygamber'in öldüğünü öğrenen tüm Müslümanlar paniğe kapılmışlardı. İçine düştükleri bu acı şaşkınlık onlara yıllardan beri süregelen bazı alışkanlıkları bile unutturdu. Öyle ki; tam bir yılgınlık ve çaresizlik duygusuna esir olarak içe kapanışı seçenler olduğu gibi; bu bunalımı kendi yararları için kullanmaya kalkışanlar da vardı. Nitekim, Peygamber'den sonrasının iktidarında söz sahibi olabilme tutkusu, kimilerini kabulü mümkün olmayan tavırlar almaya sürükledi. Hırslarına yenilen bazıları Peygamberin son arzularına karşı çıkmaya kalkıştılar. Onun Kendisinden sonra Hz. Ali'nin halife olmasını istediği bilindiği halde çoğunlukça bilmezlikten gelindi. Ve siyasal yaşamlarında kabilecilik düzeyinden devlet fikrine bir türlü yükselememiş olan Araplar tam bir yağmacılık zihniyeti ile; Onun kalıtını paylaşmaya koşuştular. Henüz gömülmesi işlemleri bile tamamlanmadan Ben-i Saide gölgeliğinde yapılan bir toplantıda DeFacto bir durum yaratarak alelacele sahabeden Ebu Bekir halife seçildi. Kendi acıları içinde yalnız bırakılmış Peygamber ailesi, Peygamber'in vasiyetini hatırlatmaya kalkışınca da; sonradan halife seçilecek olan (Bize de çok adil diye tanıtılan) Hz. Ömer tarafından, evleriyle birlikte yakılmakla tehdit edildi. Kısacası, Peygamber ailesi, yani Ehlibeyt çok mağdur edildi.

   İlk üç halife olan Ebubekir, Ömer ve Osman ile Hz. Ali'den sonra iktidara gelen Emeviler ve Abbasiler zamanında da tüm yöneticiler, kendilerine en büyük rakip olarak gördükleri Hz. Ali taraftarlarının güçlenmesini önlemek için büyük bir çaba gösterdiler. Bunun için onların kurumsal ve ekonomik kaynaklarını yok edebilmek için onların 'Hadis rivayet etmek' çabalarını bile yasakladılar.

   Gerek üç halife ve gerekse Emeviler ve Abbasiler döneminde, Şiileri kurumsal dayanakların iktidara getirecek kurumsal dayanakların kaldırılması için bu konuda çok güçlü destekler veren hadislerin, yani Peygamber'in buyruklarının, toplanıp ortaya konulmasının yasaklanması da din kurallarının belirlenmesinde bir başıboşluk yaratmıştır. Zira Kur'an hükümleri ancak hadislerle bir anlam kazanıyordu. Hadislerin bir kısmı yasaklanıp kaldırılınca Kur'an hükümlerinin işe geldiği gibi yorumlanmasına da olanak sağlamış oldu. Bu birtakım kimselerin din kurallarını ve Kur'an'ı gelişigüzel yorumlanmalarına fırsat verdi.

   Bu durum türlü mezhep ve tarikatların doğup çoğalmalarına yol açtı. Bu olgular resmi Sünni görüşe olduğu kadar, muhalefet hareketi olarak ortaya çıkmış bulunan esas Şiiliğe aykırı bir takım inanç şekillerinin ortaya çıkmasının da önemli nedenlerinden birini oluşturdu. Bu aykırı görüş ve inançlar zamanla öylesine çoğaldı ve öylesine çok taraftar topladılar ki, İslam dünyası bir anda çok ciddi bir karmaşa içine girdi.

   En ılımlısından en radikaline, hatta en sapkınına kadar çok sayıda türeyen bu mezhep ve bunlara bağlı tarikatler; İslam tarihi boyunca birbirleriyle hiç geçinememişler; 'kim daha Müslüman' mücadelesine girişmişlerdir. Kendilerinin gerçek Müslüman; diğerlerinin de dinden çıktığını veya kafir olduğunu iddia etmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz; Peygamber'in damadı ve en sevdiği kişilerin başında gelen Hz. Ali'yi bile kafir ilan ederek öldürebilmişlerdir.''

   Değerli okuyucular, buradan şu çıkarımı yapabiliriz: İki sene gibi kısa bir dönem halifelik yapan Hz. Ebubekir dışındaki Hz. Ömer ve Hz. Osman koyu birer Emevi olmaları nedeni ile Haşimi soyundan gelen Peygamber ailesine düşmanlık yapmışlardır. Bu düşmanlık nedeni ile Peygamber ailesinin izlediği Şiiliğe karşı muhalefet olarak Sünni mezhebinin temellerini atmışlardır. Yani Sünniliği Emeviler kurmuştur diyebiliriz.

   Bu arada şu hatırlatmayı da yapmak isterim: Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim 1517 yılında Mısır'ı fethedip Memluk Devletine son vermiş ve halifeliği Memluk sultanından devralmıştır. Amacı Sünni Müslümanlığın lideri olmaktı. Bu yüzden Sünniliği yaymak için Türk Şiiliği diye anılan Alevileri zorla Sünni yapmaya çalışmış ve bu nedenle yüzbinlerce Türkü (kırmızı başlık giydikleri için) ''Kızılbaş'' diye kestirmiştir.

   Şimdi şunları yapalım; 1-Yüzlerini Batı'ya dönmüş, öz be öz Türk olan Alevilerle; yüzlerini Arabistan'a dönmüş, en azından önemli bir kısmı Emevi Arap kültürünü benimsemiş, Sünni Türkleri karşılaştıralım. 2- Peygamber ailesi olan Ehlibeytin Şii olduğunu ve Sünniliği Emevilerin kurduğunu unutmayalım.

   SON SÖZ: 1- Bu yazıyı baştan sona bir daha okuyun. 2-Yukarıdaki iki maddeyi dikkate alın. 3- Ve bir Türk devleti olan Türkiye'de bir Alevi vatandaşın Cumhurbaşkanı olup olamayacağına siz karar verin!