Andavalız ya

Abone Ol
 
Elektronik posta adresime, “Ahmet ne haftaydı ama” başlığıyla her hafta sonu düşen ileti, geçtiğimiz hafta tam bir doğruyu yansıtıyordu gerçekten… Hafta yüreğimiz ağzımızda geçti çünkü… Beni heyecanlandıran, elbette, Cumhuriyet gazetesi davasıydı... Tam dokuz ay sonra ilk kez hâkim karşısına çıkarılan Cumhuriyet yazarları, savunmalarıyla, iddianameyi paçavraya çevirdi… İleri sürülen suçlamaların ne kadar mesnetsiz, delil diye sunulan belgelerin hukukilikten ne kadar uzak, açılan davanın nasıl bir deli saçması olduğunu tüm berraklığıyla çıkardı ortaya…
 
Yargılanan 11 tutuklu yazardan 7’si, hakkındaki iddialar ciddiye alınmamış ya da delillerin toplanıldığına kanaat getirilmiş olmalı ki, ilk celsede salıverildi… Güzel oldu elbette… De, durduk yerde yattıkları 9 aylık hapis ne olacak? Daha sonra, milletvekili olarak taltif ettiği malum savcının gözetiminde, paşalar gibihapis yatıp,bundan mağduriyet üzerine mağduriyet üreten zatın“demokrasi kahramanı”olduğubir ülkede,bu insanlara hangi paye verilecek? Birilerinin sınırsız iktidarı için, diğerlerinin hayatıyla bu kadar kolay oynanan kaç ülke kaldı dünyada?
 
BU KAFADAN ADALET Mİ BEKLEYECEĞİZ
Hiç kuşkum yok ki, bu mahkemeler bir kurmacadan ibaret… Cem Küçük denen adı gazeteciye çıkarılmış çamurcu başı, mahkeme sırasında kaleme aldığı yazıda, “Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Can Dündar'ın Cumhuriyet gazetesi davasından alacağı cezalar belli ve hiç şansları yok. Ahmet Şık ise zaten tercihi yapmış. Onun cezaevinden çıkmaya niyeti yok. Allah taksiratını affetsin”diyor… İşe bakın ki mahkeme, tam da, soyadıyla müsemmabu şahsın verdiği isimlerin tutukluluğunun devamına hükmediyor… Bizden de buna rastlantı dememiz isteniyor…Andavalız ya…
 
Herkesin Cumhuriyet yazarlarının savunmalarını ön yargısız bir şekilde okumasını isterim… Savcı, ömrü Gülen çetesiyle mücadeleyle geçmiş yazarların FETÖ ile bağlantısını,ByLock kullanan kişilerle olan iletişim kayıtları üzerinden kurmak istiyor… Savunmalardan anlıyoruz ki, bu kayıtların önemli bölümünü, o şahıslarca çekilen SMS’ler oluşturuyor. Güray Öz’ün pide siparişi verdiği telefonda ByLock çıkması, isnat edilen suçun önemli bir deliline dönüşüyor… Eski suç ortakları cemaat hukukçularından öğrendiği taktikleri birebir uygulayan bu kafadan adalet bekleyeceğiz öyle mi?
 
NASIL BİR DEVLET SIRRI BU
Ya şu “MİT tırları” haberinin “ajanlık” ve “devlet sırrı” suçlamasına muhatap olmasına ne demeli? Komedi desem değil, pek çok insanın canı yandı çünkü… Birileri kamuoyunun balık hafızasına güvenip aklımızla dalga geçiyor resmen… “Mit tırları” haberini, ilk kez,21 Ocak 2014’te, Aydınlık gazetesi yaptı… “İşte Tır’daki cephane” başlığıyla sürmanşetten verilen haber Cumhuriyet dahil pek çok gazete ve televizyona konu oldu... İddianameye göre,Cumhuriyet’te, davaya konu olan ilk haber, 24 Mayıs 2015’te,"İşte Erdoğan'ın Yok Dediği Silahlar" başlığıyla çıktı…
 
Sormak hakkım: Tam 1 yıl, 4 ay, 3 gün önce fotoğraflarıyla birlikte kamuoyuna duyurulan, aradan geçen süre içinde ulusal ve uluslararası medyada her yönü didik didik edilen bir konunun, fazladan birkaç görüntüyle yeniden gündeme taşınması nasıl casusluk olur? Devletin hangi sırrı ifşa edilir? Gazetecinin tırların, yaşamımızda oluşturacağı siyasi, diplomatik risklerden kamuoyunu bilgilendirme görevinden vaz geçtim, hangi mantık böyle bir suçu oluşturabilir? AKP elebaşlarını anladım da, bu hukuksuzluğa gözü kapalı destek veren yurdum insanı, size ne oluyor? Hepten mi tutuldu vicdanınız…