Az önce, bir öğretmen kadın, evirip çevirdi ÖĞRETMEN BAKIŞI adlı kitabımı. Yanında küçük kızı vardı. Kitabı göstererek:
     "Siz mi yazdınız?" dedi.

     "Evet, ben yazdım. Öğretmen-öğrenci ilişkilerinden öyküler çıkardım. Aralara fotoğraf koydum. Çok güzel oldu."

     Etikete baktı.

     "Hımm! Muhakkak güzel olmuştur. Biz yaşayarak öğreniyoruz hocam!" dedi ve gitti.

      Dün bayram yeri gibiydi çevremiz. Okullardan öğrenci grupları gelmişti. Gençler, çocuklar, dereler gibi çağıldayıp kuşlar gibi cıvıldaşıyorlardı. Bir grup önümden geçerken:
      "Yazarından, doğal, imzalı kitaplaarrr!" dedim. Sesimi duyan en sondaki afacan:
     "Abi! Sen gerçekten yazar mısın?" dedi heyecanla.

     "Evet!" dedim, geçen gün, bana "Sen hiç yazara benzemiyorsun!" diyen adama inatla.

     Çocuk, çığlık attı:
     "Laaan! Arkadaşlaarr! Gelin! Bakın! Burda yazar var!"

     Sergimin önü doldu. Çocuklar, bana hayran hayran baktılar, kitaplarımı karıştırdılar. Özellikle ÖĞRETMEN BAKIŞI ilgilerini çekti. Etiketteki sayı morallerini bozdu. Bakıştılar.

     Onlara, baskı kurmadan: "Öğrencilere kolaylık sağlayacağım bugün. Beğendiğiniz kitabı seçin, imzadan sonra kaç lira bırakırsanız yeterli olacak. Bugün size böyle! Arkanıza bakmadan gidin! Kimin kaç lira bıraktığını görmeyeceğim!" dedim.

    Dört kişi kitap aldı. Ayrıca iki öğrenci paralarını birleştirip öğretmenlerine  ÖĞRETMEN BAKIŞI aldılar.

     Biraz sonra bilge duruşlu, tatlı gülüşlü bir kız öğrenci çıktı karşıma. Öğretmen Bakışı'na takıldı o da. Önce, yeterli param yok, dedi, üzüldü. Sonra cüzdanın derinliklerinden parayı kuruşu kuruşuna tamamladı. Benimle fotoğraf çektirip gitti.

     Tuana, arkadaş zincirime eklenmek için bana bilgilerini verdi. Öteki çocuk arkadaşlarla, heyecandan fotoğraf çektirmeyi unuttuğuma üzüldüm. Tabii onlar, paraya takılıydılar, gösterişi kaçırdılar.

      Öğretmenlerine kitap alan çocuklar geldiler bir saat sonra. 

      "Amca! Bizim öğretmen bu kitabı gerçekten beğenir mi sizce?"

     Ne diyeyim çocuklara? Beğenir, dedim tabii. Öğretmen, benim yüzümden, çocukların morallerini bozmasa bari! Onlara:
     "Koca fuarda, bula bula bu kitabı mı buldunuz!" demese!

     Öğleden sonra bir kocaman adam, bir çocukla geldi yanıma. Adam, eğitim yönetiminde adı anılan Cantürk Şanal'dı. Cantürk Bey birçok okulda müdürlük yapmış, toplumsal etkinliklere katkı sunmuş aydın bir eğitimcidir. Onunla yıllardır iletişimliyiz. Severiz birbirimizi. Desteğiyle çok mutlu oldum. Tabii kitabı bir çocuğa, Cantürk Bey'in yeğeni Kaan adına imzaladım.

     Beni en çok sevindiren şey çocukların ilgileri, kitap sevgileri oldu bu günlerde.

     Gençleri, çocukları çekiştiren onlara güvensizlik aşılayan eleştirilere her zaman karşı durmuşumdur. Tabii arada olumsuzlar da olabilir, ama genelde, onlar güzelliklere açıklar. Yeter ki önlerinde bilgili, bilinçli, aydın örnekler bulabilsinler.

     Okumayan okutamıyor. Ezber dinlemeyen çocuklar bu toplumun öncüleri olacaklar. Onlar, öğretmenlerine ÖĞRETMEN BAKIŞI taşıyorlar. Sınıfa, Atatürk'ü, Yunus sevgisini götürüyorlar.

    Çocuklar hiçbir kötülüğün sorumlusu değiller. Ne olursunuz, onları güzelliklerle, ışıklı bakışlarla buluşturun! Onlardan korkmayın sakın ha!