Öyle görünüyor ki, bundan sonra daha sık siyaset konuşacağız…
Partilerin aday adaylık süreci en az yerel seçimler kadar hararetli geçiyor…
Kimi aday projeleriyle konuşuyor…
Kimileri “çamur siyaseti” yaparak ipi göğüslemek istiyor…
Birileri de medyada “tetikçi” tutarak belden aşağıya vuruyor…
Her adayın bir ya da birkaç gazetecisi var…
Sırf bu yüzden gazete olarak bütün adaylara eşit mesafede durma kararı aldık.
Hepsiyle röportaj yapıp tam sayfa yer verdik.
Bunu yaparken de 5 kuruş talep etmedik.
Yazdım yine yazıyorum.
Parası olmayan ama söyleyecek sözü olan her adaya kapımız açık.
Bir dostum söylemişti:
“Asalet atadan gelir”
Sahiden de öyle…
Koca kenti yönetmeye talip olan bir insanın bu kadar küçük hesap yapmasını, aynı siyasi kulvarda koşan insanların birbirlerine çelme takmasını aklım almıyor.
Nefesinin yetmeyeceğini anlayanlar, faul yaparak yarışı kazanma derdinde…
Halbuki daha yarışın başındayız…
Hele bir koşun da ciğerleriniz kaç dirhem görelim.
Babam derdi:
“Nefesin yetmiyorsa, borazancı başı olma”
***
Sahiden de “rüya” gibi bir film oldu…
Aylar süren çekimler…
Filmde 3-5 saniye görünmek için saatlerce beklemek zorunda kalan Zonguldaklılar…
Zonguldak çekimlerinin yeterince filmde yer bulmayışı çok konuşuldu…
Zonguldaklı figüranların Yeşilçam hayalleri başlamadan bitti!
“Kelebeğin Rüyası” tam tozlu raflara konulmaya hazırlanırken, Oscar’a aday gösterileceği açıklandı…
Ardından ilk filmde kullanılmayan Zonguldak sahnelerinin yeniden montajlanarak hazırlanan ikinci versiyonu çıktı ortaya…
Şimdi o sahnelerin yer aldığı kelebeğin “ikinci” rüyası 11 Ekim Cuma gününden itibaren Belediye Sineması’nda gösterimde olacak…
Şu Yılmaz Erdoğan akıllı adam vesselam!
Aynı filmi ısıtıp ısıtıp bize yedirecek ya helal olsun ona.
Yalnız milyon dolarlar kazandığı bir filmin çekildiği bu kente ufacık bir jest yapmayışını da yadırgıyorum…
Bırakın jesti geçtik, film proje halindeyken Zonguldak’a gelen Yılmaz Erdoğan, kendisine arşivlerini açan, fotoğraf ve belge veren insanları bir kez olsun arayıp teşekkür etme nezaketini bile göstermedi…
Yılmaz Erdoğan, bu şehrin unutulmaya yüz tutmuş iki şairini gün yüzüne çıkardı çıkarmasına da…
Bunca para kazandığı bir işte, o film çekildiği kente, o kentin insanlarına bir sanat evi hediye etmesi şık olmaz mıydı?