Doğru ya, çok popüler bu ara bu gündem. Sanki 5 yıl önce verilen o fetva şimdi gündeme oturmadan önce, biz kadınların hiç bilmediğimiz bir konuymuş gibi.
Erkek egemen ve hatta erkek baskın bir toplumuz bunu biliyoruz ve bunu öylesine kabullenmiş olarak yaşadık ki yıllarca, sorgulamadık bile. Çünkü daha küçük bir çocukken biz, küçük küçük cümlelerle enjekte edildi bu yaşam tarzı bize. Daha küçük bir kızken bile saçma bulurdum söylenenleri ve bazen asilik ederdim. Ama uzun sürmezdi asiliğim, süremezdi ki nasıl sürsün?
Ortaokula kadar pek anlamıyordum ve aslında bize pek dokunulmuyordu da. Sadece kısa şort giymemize, etek giyip sokakta oynamamıza müsaade yoktu. Plaja giderken dahi uzun uzun etekler giyerdik, zira mahallenin bıçkın delikanlıları ya da adamları- kim bilir kimse artık onlar – laf atardı, söz ederdi, başımızı öne eğdirirlerdi ya da. Bilmiyorum ve halen daha o adamlar neden plaja giderken benim bacaklarıma, üstüme başıma bakarlar anlamış da değilim. Ya da belki bakmıyorlardı da hüsnü kuruntumuzdu? Neden peki ben süldür süldür plaja gitmek zorundaydım da neden onlar kafasını, gözünü, dilini, kısaca vücudunun herhangi bir uzvunu, yoldan geçen bir kadına uzatmadan duramıyordu acaba?
Ne büyük işti mesela O “çıkma teklifi” değil mi siz erkekler için? Ne pis hava atardınız etrafınızdaki “pısırıklara”. Oysa siz öyle mi, cesaret örneğiydiniz adeta! “Evet” cevabı 1.aşamaydı ama daha değil mi? Daha kız tenhaya götürülmeye ikna edilecek, sonra orada öpücük alınacak ve mümkünse de arkadaş camiası kıyıdan köşeden izleyecek havanıza hava katılacak. Katmerli hava! Genç kız ise etrafta kimse var mı, aman kimse görmesin, aman zaten ne yalanlarla geldim buraya, bir gören olmasın derdinde. Yoksa niye erkeğe kuyruk salladığını nasıl açıklayacak!
Biri göğsünü gere gere olayı icra ederken diğeri endişeler içinde… ve o endişeler bütün hayatı boyunca da olacak. Hayat boyu kadına rahat yok maalesef. Mahalle baskısı kadar gereksiz bir yaşam tarzı bilmiyorum ben. Zira evlendikten sonra da rahat yok. Çocuk olmuyorsa kesin kadındandır, erkeklerin hepsinin çocuğu olur. Mesela çocuğun cinsiyeti de kadından değil mi? Oysa ki kromozomlar belirler ve üzgünüm kötü haber için ama erkek kromozomları belirler çocuğun cinsiyetini.
Erkeğin ihtiyacı vardır arkadaşları ile zaman ve yer kısıtlaması olmaksızın dilediğini yapabilir. Ama kadın için zaman kısıtlaması ayrı, mekan kısıtlaması ayrı beladır. Bir de kimlerle o mekanı ve zamanı paylaşacağı da mühim elbette. Zira “erkekten arkadaş olmaz!”.
Oysa biz bu ve hayata dair tüm konuları okullarda, hayatın içinde öğrensek böyle mi olurdu toplumumuz? Bu derece özel alanlara dahil olmasak, kimin nerede ne yaptığıyla bu kadar ilgilenmesek.. Çok mu zor gerçekten?
Peki kadına saygı / insana saygı böyle mi öğrenilecek? Olmaz ki böyle.
Şimdi biz asansörde bir erkekle 10 dakika yalnız kalırsak halvet olur mu diye tartışıp uzayın hangi mertebesine yükseliyoruz, hangi bilimi icra ediyoruz, beynimizin hangi hücresini kullanıyoruz?
Din gereği denilerek “kadın” ile neden bu kadar uğraşılıyor?
Neden mesela fetva veren hocalarımız, “oğlum bu kadar sığ düşünme, saçmalama, halvet dediğin asansörde olmaz. At beyninden bu düşünceleri” demiyor da “detaylı” bir şekilde nerede halvet olacağını, kaç dakika aynı asansörde kalırlarsa halvet ortamı oluşacağını filan açıklıyor? Soran kişi ayrı, cevap veren hoca ayrı travma nedeni.
Toronto’da yaşıyorum ben şimdi. Peki mesela burada erkekler neden bu düşünceler içine girmiyor da gayet hayat hakkında, her konuda konuşabiliyoruz onlarla? Toplu taşıma araçlarında göz göze bile gelmemeye özen gösteriyorlar, çocukluysan yol senin, önce sen geçiyorsun, koltuklar senin, yer veriyorlar oturuyorsun. İnsani bir şekilde yaşıyorsun, cinsiyetinden ve dininden arınmış olarak. Hepsi sana özel şeyler ve kimseye soramıyorsun bu konuları. Çünkü mahrem olan aslında bu!
Peki burada olan şey neden o güzelim ülkede olamıyor? Buradakiler Halvet mi bilmiyorlar, acaba ondan mı?
Sevgiyle /Dilek Işık Orodjeh
(Güncel konuyu kızım blog sayfasına yazmış;paylaşmak istedim.)