Önce Almanya, sonra da Hollanda ile yaşananlar giderek komediye dönüşüyor… Ayrıntılar ortaya çıktıkça, olan bitenden utanıyor insan… Bir kez daha açığa çıktı ki, her türlü devlet geleneği, teamül yok sayılarak yönetiliyor ülke… İçeride hukuktan eğitime, bürokrasiden silahlı kuvvetlere kadar tüm kamusal alanı kendine göre dizayn edip keyfi yönetimin koşullarını oluşturan AKP, aynı hükümranlığı, dışarıda da sürdürdüğü izlenimi yaratmak ülkenin geleceğiyle oynuyor… “Gereken her şeyi, gerekli olandan bir sözcük fazla kullanmadan dile getirme sanatı” olan diplomatik dili unutup, yerine “Eyyy” nidalarıyla başlayan maço dili ikame etmesi tam da bu yüzden…
Önce mağduru oynayıp etrafında büyük bir kitle oluşturan, sonra da bu kitleyi tahkim için, ülkenin dengelerini bozma pahasına gerilim siyaseti güden Erdoğan, dışarıda da aynı yöntemi izliyor… Çok yazılıp çizildiği için detaylarına girmeye gerek yok, bu yolla “Hayır” oylarını azaltacağını sanıyor… Devletlerarası ilişkilerde asla yeri olmayan “cibilliyetsiz” gibi sözleri hiç çekinmeden sarf etmesinin tek nedeni bu bence… Havuz medyası ile arsızlığı arşı aşan yandaşlar, allem kallem cambazlıkla saklamaya çalışsa da, Türkiye dış dünyada büyük itibar kaybediyor… İlişkilerin bozulmasıyla oralarda yaşayan Türklerin yaşayacağı sorunlar da cabası olarak kalıyor…
KOMEDİNİN, TEVİL YOLUYLA İKRARI
Olay komediye dönüştü dedim ya, örnekleyeyim… Sosyal paylaşım sitesindeki hesabımda da yazdım, Cumhurbaşkanı ile Aile Bakanı birbirilerini yalanladı peş peşe… Olayın bizzat muhatabı Aile Bakanı Kaya, "Bize gayri insani davrandılar. Dört saattir buradayız su bile verilmedi…" derken, Erdoğan, “Fatma kardeşimiz her şeyden önce bir Nene Hatun olarak, orada, onların etten duvarına karşı her türlü girişimi yaptı. 1.5 saatte kendisini sınır dışı etmeden önce arabanın içinde, hatta 'karakolda çay kahve ikram edelim demişler.’ Fakat Fatma kardeşim, 'Biz istemiyoruz' demiş ve arabada orada bekletmişler” dedi… Komedinin, tevil yoluyla ikrarından başka ne denebilir ki bu sözlere…
Davutoğlu’nun başdanışmanlığını da yapan Etyen Mahçupyan’ın yazdıklarıysa son noktayı koyuyor bu konuda: “Hollanda Türkiyeli bakanlara gelmeyin dememiş… Bu hafta bizde seçim var, gelecek hafta sonu gelin demiş. (Nitekim Başbakan Yıldırım da, 6 Mart’ta, televizyon yayınında, 14’ünden önce gidilemeyeceğini söylemişti.) Ancak Türkiye ısrarcı ve tehditkâr olunca, Hollanda hükümeti de bu tavra karşılık yasak koymuş. Bu arada Türkiye Konsolosluğu’nun Hollandalı makamlara doğru bilgi vermediği, polisi şaşırtmaya çalıştığı da söyleniyor… Bunlara bazı Türkiyelilerin sokak eylemlerinin ardında Türkiye hükümetinin teşviki olduğu izlenimini ekleyin…”
18 MİLYONLUK HOLLANDA 17’NCİ, 80 MİLYONLUK TÜRKİYE 18’NCİ EKONOMİ
En büyük komedi de, “Almanya ve Hollanda bizi kıskandığı için böyle davranıyor” söylemi galiba… Bunu kahvedeki Ahmet Ağa söylese anlaşılabilir bir şey de, devletin en üst yetkilileri söyleyince komedinin de ötesinde bir tuhaflık ortaya çıkıyor… Bizi kıskanan Almanya, Avrupa’nın birinci, dünyanınsa dördüncü büyük ekonomisi çünkü… 2015 yılı gayri safi milli hasılası (GSMH) 3 trilyon 618 milyar, kişi başına gelirse 43,686 dolar olarak gerçekleşti. Enflasyonu yüzde bir buçuklar düzeyinde olan ülkenin işsizlik oranı yüzde 4,5, ihracatıysa 1 trilyon 600 milyar dolar seviyesinde. Burada yaşayan Türk sayısının 3 milyona yakın olduğunu da belirtmeden geçmeyelim…