2 ay kadar önce, çok popüler bir AVM’de, markalı erkek giyim mağazası olan bilge duruşlu insan ile sohbetim oldu. “Sizin firmanızın da yer aldığı AVM’de 50-100 metrekarelik bir kitapçı dükkanı açma niyetim var. Ülkede her ay en çok satılan 1000 farklı kitabı okurlara ulaştırmayı çok istiyorum” dedim. 

Yıllardır iki farklı şehirde giyim eşyası ticareti yapan değerli işinsanı, “Yaklaşık 60 bin TL kadar bir kira ödeyeceksiniz. Ayrıca ortak giderler için ödemeniz gereken 10-20 bin TL arası bir aidat var. Muhasebeci, stopaj vergisi, elektrik, su, temizlik, ulaşım, gıda, kargo, personel, SGK, gelir vergisi, reklam gibi masraflarınız da olacak. Tüm temel giderleri topladığınızda ayda 120-150 bin TL masraf etmeniz gerekecek vb.” dedi.

Şu anda ortalama bir kitap 50-300 TL’ye satılıyor. Toptan kitap satan firmalar eserleri, etiket fiyatı üzerinden yüzde 30-50 iskonto ile veriyorlar. 

Günde 100 kitap satılsa, ayda 3000 kitap eder. Her bir kitaptan ortalama 50 TL kazanç olsa ayda 150 bin TL kazanç olur. Bu da temel masrafları karşılamaya ancak yeter. 

Temel bilgileri derleyip topladıktan sonra dükkan açmayı düşündüğüm AVM’ye günün farklı saatlerinde 10 kez kadar gidip keşif/tetkik/inceleme yaptım. 

Mekana gelenlerin yüzde 90’ı 15-30 yaş arası kişilerden oluşuyordu. Bunların hiçbirinin elinde kitap, gazete, dergi göremedim. Giyimleri ABD hippilerinden zerre farklı değildi. Dökük, soluk, yırtık-pırtık, pejmürde, estetikten, renk uyumundan uzak elbiseleri taşıyan, baygın, sönük bakışlı tipler çoğunluktaydı. 

AVM’nin içinde dolaşan insanların çoğunun elinde son model, kocaman, gösterişli, elma logolu telefonlardan vardı. Otopark ve yol kenarlarındaki arabaların çoğu da devasa motorlu, görgüsüzce dizayn edilmiş, manda görünüşlü, bol ışıklı, Çin işi uyduruk türlerden meydana geliyordu. 

Ekonomi ile ilgili haberler, analizler yayınlayan birkaç medya sitesini inceledim. Oralarda, ülkede bulunan 1000 civarındaki AVM’nin çok iri olanlarının iflas noktasında, batık, konkordato talep eden halde olduğunu okudum. 

Ülkemizde ekonomik sorunlardan söz açıldığında kıt zekalı bir kitle “AVM’ler, kafeler, restoranlar, oteller, uçaklar ağzına kadar dolu. Hiçbir şekilde fakirlik yok…” diye höykürür.  

Gerçekleri saklamayı marifet sanan kitleye asla inanmıyorum. İncelemelerim neticesinde kitapçı dükkanı açmaktan da vazgeçtim.  

Ayak takımı, sefil, sonradan görme, gösterişçi, lüks araba tutkunu, yalaka, yılışık, kültürsüz, çomar, rezil, ukala, eğitimsiz tipler için güzellik salonu açmanın daha karlı olduğunu düşünmeye(?) başladım…