Ortaokulu yeni bitirmiştim. Bir tek hedefim vardı: Jet pilotu olmak. Onun için askeri liseye girmek istiyordum. Sağlık muayenesi olmak için ağabeyimle Ankara’ya gitmiş, Ulus’ta bir otele yerleşmiş, Askeri Mevki Hastanesi’nde muayenelere başlamıştık.
Hafta sonu ağabeyim beni Çubuk barajına götürmüştü gezdirmek için. Çok kalabalıktı. Ama benim dikkatimi ilk çeken bir balon satıcısı idi. Elinde bir sırığa bağlanmış renkli bir çok balon vardı. Onları sağa sola sallayarak çocukların dikkatini çekmek istiyordu. Üstüne de bir türkü söylüyordu: Lara liri lay lom lara liri loom / 10 kuuruşa bir baloon.. Baloncu bir defa da dikkat çekici olsun diye bir balona sigara değdirerek pat diye patlatmıştı. Sonra tekrar türkü: Lara liri lay lom lara liri loom / 10 kuuruşa bir baloon..
Bizim oradaki satıcılardan böyle şarkı türkü hiç duymamıştık. O yüzden ilgimi çekmişti baloncu. Bazen eskici, kalaycı, bileyci, bohçacı, simitçi geçerdi sokağımızdan. Ama böyle kendilerini duyurmak için türkü falan söylemezlerdi. Sadece kendilerine özgü biçimde “eskici, kalaycı..” diye “duyurum” yaparlardı. Barajda gördüğüm baloncunun söylediği ezginin bir halk türküsünden uyarlandığını sonraları anlayacaktım. Lara liri lay lom lara liri loom / 10 kuuruşa bir balon.. Pat!..
*****
Şimdi nerden çıktı bu “Lara liri lay lom” diyeceksiniz. Efendim önceki yazımda “Basın kepçe CHP kazan, ortalık toz duman” diye bir cümle geçmişti. Bazı meraklı kişiler de sormuştu: “Hayırdır, CHP, kazan, kepçe falan bir durum mu var acaba?” diye. “Yok efendim estağfurullah. Öyle şey mi olur? CHP’nin il ve ilçe örgütleri var. Denilecek bir şey varsa onlar derler zaten. Bize söz düşmez. Onlar gereğini yaparlar.” demiştik.
Ancak, “Basın milletin müşterek sesidir.” diyor isek de; bazan bir siyasi partinin, bazan sadece bir grubun, bazan özel çıkarların sesi durumuna da sokulabiliyor yazılı ve görsel medyamız. Bu olumsuz görüntünün yerelde de ulusal basında da ilginç örnekleri var. Bir “gerilim ortamı” yaratma, bir “algı oluşturma” gayreti, “duyum haberleri” yayınlama anlayışı gördüğümüz kadar geriyor insanları. Bu gerilimi ne parti, ne Zonguldak, ne adaylar ne de basınımız hak ediyor doğrusu.
Basında yer alan haberlere (asparagaslar dahil), yazılanlara bakılınca -özellikle bu seçim döneminde- yarına kalıcı hiçbir şey yok ne yazık ki. Haberleri, yazarları bu gün okuyorsunuz, akşama ermeden bitiyor. Baloncunun balonu gibi: Pat!. Sonra: “Lara liri lay lom lara liri loom/ 10 kuuruşa bir baloon”!..
Eskiden arada sırada da olsa Zonguldak sorunlarını içeren, irdeleyen, çözüm yolları gösteren yazılar da çıkardı gazetelerde. Ayrıca sanat-edebiyat yazıları, haberleri de olurdu kent yaşamını ışıtan, ısıtan. Biz de ilgiyle, dikkatle okur, bazılarını dosyalardık. Ah Çetin Sezgin dostum, görüyorsun hallerimizi!. Şimdi elde bir Mete Arif Tokmak var.
*****
Eğilim yoklamasından sonra CHP’nin adaylarının durumu, sırası, geçmişi, geleceği, ilişkileri, dedikleri, demedikleri, nerde yattıkları, nerde çalıştıkları, ne tür harcamalar yaptıkları, nerede kimlerle neler konuştukları vb. gibi konular da “özgür basınımız” tarafından “yaman bir şekilde” sorgulanmaya başlandı.
İyi ki CHP var. Basının en büyük haber kaynağı. Her şey herkesin gözü önünde de ondan. İyi ki CHP üyeleri sandığa giderek oylarını kullandılar, adaylar arasında kendilerine göre bir sıralama yaptılar. Ama bazı “özgür basınımız” tarafından CHP üyelerinin tercihleri pek de hoş karşılanmadı gibi. Sıralamadaki ilk iki sıra adayları adeta “yer misiniz, yemez misiniz” anlayışıyla “yoğun eleştiriye”(!) tabi tutuldu. Yetmedi, kontenjan aday adayları da bu “itelemeden-kakalamadan” paylarını aldılar.
*****
Bu “itibarsızlaştırma” çalışması her ne kadar adaylara yönelik görünse de, esas hedef CHP görünüyor. CHP’nin yükselen gidişatını daraltmak, sekteye uğratmak için, halkın kafasını türlü-çeşitli “sansasyon haberler”le karıştırmak hesapları da var gibi işin içinde.
Şöyle düşünelim: CHP’nin, adaylarının yıpratılması kime yarayacak? Öncelikle iktidar partisine ve adaylarına elbette. Yani CHP’nin yıpratılmasından kuşkusuz en çok iktidar partisi yararlandırılmış olacak. Ayrıca diğer muhalefet partisi/partileri de dikkate alınmalı.
Bu hesap tutar mı? Bu hesap CHP’ye oy verecek kitleler üzerinde etkili olur mu? Halk, demokratik parlamenter sistemi kucaklayıp, “Padişahlığa hayır” diyerek, “Yeter söz milletindir” diyecek mi? Ampulü pat diye patlatacak mı? Onu görmek için 8 Haziran gününü bekliyeceğiz.
*****
Bugün politika sahnesindeki adaylarımızın hiçbirine -yasal durumlar dışında- herhangi bir olumsuzluğu yakıştırmak doğru olmamalıdır. Cesaret etmişler, aday olup üyelerin önüne çıkmışlar. Önce hepsini sadece bu nedenle kutlamak gerekir. Sahiplenmek gerekir. Hepsi de Zonguldak’ın pırıl pırıl değerleridir. Kafamızı çıkar kaygısından, kavgasından kurtarıp, adaylarımızın, kendilerine yakışan olgunlukta ve ağırlıkta değerlendirilmesi gerektiği gün gibi aşikardır. Beğenelim beğenmiyelim onlar Zonguldak’ı temsil edecekler. Bu gerçeği de unutmamak gerekiyor.