İşte o yazı:
Türkiye Taşkömürü Kurumu'ndan (TTK) emekli maaşlarından kayıp yaşamamaları için 2024 yılı sonunda 920 işçinin emekli olduğunu açıklandı (Yerel basın). Giderek küçül(tül)mekte olan TTK’nın ürettiği kömürlerin de diğer fosil yakıtlar gibi çevre kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle kapatılmasını savunanlar arasında ilimizde yaşayan vatandaşlarımızda var. Bu durumda gelişmiş ülkeler tarafından fosil yakıtların kullanılmaya başlanmasından itibaren günümüze kadar geçen süreçte kontrolsüzce salınan buna karşın günümüzde gelişmekte olan ülkelere dayatılan karbon salınımı kısıtlaması uygulamasını “Temiz enerji elde etmek fosil yakıtlara göre doğaya daha az mı zararlı?” Sorusu üzerinden tartışmaya açmak gerekiyor.
Fosil yakıtlar (kömür, petrol, doğal gaz) zehirli gazları ve külleri saldıklarından hava kirliliği oluştururlar. Bu da küresel ısınmaya, havadaki oksijenin azalmasına ve zehirli bir gaz olan karbondioksitin oranının artmasına yol açar. Böylece asit yağmurları meydana gelir, iklimler değişir. Sonuçta fosil yakıt atıklarının gaz, toz veya kül olarak kontrolsüzce doğaya salınması ve atılması çevre kirliliğine neden olmaktadır.
Buna karşın temiz enerji olarak değerlendirilen elektriğin barajlardan elde edilmesi gerçekten çevre dostu bir uygulama mıdır? Üzerine baraj kurulan nehirlerde akıntının kesilmesiyle su havzasına besin ve mineraller taşınamaz hale gelir. Bu daha çok erozyon, yağmur suyunun daha çok emilimi, daha çok tatlı su kaybına neden olarak çölleşmeyi arttırır. Nehirler vücudumuzdaki damarlar gibi içinde aktıkları ekosisteme can verirler. Buna karşın barajlar ve hidroelektrik santralleri (HES) yapıldıkları coğrafyadaki ekosistemin damarlarını tıkayarak çevreye zarar verirler.
Güneşten elektrik enerjisi üreten her panelin çevre dostu olmadığı, içinde kullanılan kristal silikonun çok zehirli olduğu ve kansere yol açabileceği, kadmiyum telür ile kurşundan oluşan güneş panellerinin ise böbrek ve kemiklerde hasar yapabildiği kanıtlanmış durumda. Ayrıca; işlevini yitiren, parçalanan, kırılan ve eskiyen panellerin ayrıma işlemi yapılmayan çöpe atılmalarıyla da çevre sorunları oluşmaktadır.
Fosil yakıtları kullanan fabrikalarda üretilerek elektrik elde edilebilen rüzgâr türbinleri de çevre dostu değildir. Küresel Rüzgâr Enerjisi Konseyi'ne göre türbinlerin yaklaşık yüzde 90'ı kolaylıkla geri dönüştürülebilirken, epoksi reçineyle birleştirilerek kırılması son derece zor hale getirilen cam elyaftan yapılan kanatları dönüştürülememekte ve çoğunun ömrü çöplükte sonlanmakta veya çevreye zararlı gazlar salınarak yakılmaktadır. Ayrıca rüzgâr türbinlerinin yapımında kullanılan Nadir Toprak Elementlerini (NTE) cevher olarak milyonda bir-iki gram (ppm) elde etmek için binlerce m3 su kullanmak ve tonlarca kayacı parçalamak, kırmak, öğütmek gerekmektedir. Buradan hareketle gelecekte çevre dostu enerji üretim sistemlerine (rüzgâr enerjisi, katı oksit yakıt piller ve elektrikli araçlar) talebin artacağı değerlendirildiğinde, NTE'lere olan ihtiyacın da artacağı ve böylece doğaya daha çok zarar verileceği öngörülebilir.
Ülkemizin enerji ihtiyacının yaklaşık %15’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiği değerlendirildiğinde ve her yıl giderek artan enerji gereksinimi göz önüne alındığında ülkemizin daha uzun bir süre fosil yakıtlara ihtiyacı olacağı ortadadır. Yanı sıra, son yıllarda geliştirilen akışkan yatak teknolojileriyle enerji üretim maliyetinde bir miktar artış olmasına rağmen, termik santrallerde bacalardan hiç kül atılmadan kömürler yakılabilmektedir.
Sonuç olarak, gelinen bu aşamada ister fosil yakıt olsun isterse de yenilenebilir enerji kaynakları açısından olsun dünyamızda çevreye zarar vermeden enerji üretimini gerçekleştirmek henüz mümkün değildir. Bu durumda tüm insanlık olarak sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyorsak enerjiyi mümkün olabildiğince verimli kullanmamız gerekiyor.