İŞTE O YAZI
Türkiye'nin en sık ve en gür ormanlarının olduğu yer Batı Karadeniz olmasına rağmen, hükumetlerin politikası maalesef bu ormanları koruma üzerine olmuyor. Tam tersi ; ormanlarının düşmanı ne kadar sanayi ve maden var ise bu bölgede izni veriliyor.
Taş kömürünün sadece bölgemizde bulunmasından sonra kömüre dayalı fabrikaların da burada açılmasına neden oldu. Başlangıçta , Demir-çelik fabrikaları kurulurken , sonra termik santrallerin kurulması izledi. 2000 yılından sonra termik santrallerin gücü ve kapasiteleri arttı, yeni santrallere izin çıktı. 2010 yılına kadar 2x 150 MW toplam 300 MW kurulu güç varken bugün 3600 MW güce kadar çıktı. Yıllık elleçlenen 7.000.000 Ton kömür yakıtı ve buna bağlı kimyasal atık meydana getirdi. Kül barajı ile taş ocaklarının son yıllarda açılması ile Zonguldak adeta kimyasal şehir haline getirildi.
BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ
Son günlere bakıldığında okullara , yollara , spora katkı sağlayarak gündeme gelen santral sahipleri görüyoruz. Aslında arkasında yatan gerçekler bunlar. Ne zaman kesenin ağzını açsalar, mutlaka ardında kuracakları zehir saçan projeleri çıkıyor.
Çünkü Eren Enerji yeni bir kül barajı devreye sokuyor. Çatalağzı'nda Cemal Tepe'de bulunan Taş Ocağı Eren Enerji tarafından Kül Barajına dönüştürülecek. Tabi bunun için bir de suya ihtiyacı olacak. Bu ihtiyacını da Çatalağzı yeraltı nehrinden sondaj ile su çekerek giderecek. Aslında bunu 2017 yılından beri yaptığı ve şirketin Zonguldak İl Özel İdaresine ödemesi gereken miktarı ödememesi , hatta bunun ile ilgili talep edilmediği dolayısı ile bu paranın yasal hakkı olan Çatalağzı Belediyesine %5 verilmesi gerektiği ,geçtiğimiz dönemde İl Genel Meclisi üyesi Cihat Öztürk tarafından dile getirilmişti.
Bütün bu katliamlara rağmen bir de siyanürlü Altın arama için izin verildi.
Son yıllarda bugünkü adı Bolu dağları veya Akçakoca dağları olarak geçen aslında Ova dağları olarak haritalarda yer alan Ereğli, Devrek Yenice ormanlarını yok edecek gelişmeler yaşanıyor. Üstelik geri dönüşü olmayan yok etme politikası savunuluyor veya görmezden geliniyor.
Kestane, kayın, gürgen, ıhlamur,akağaç, karaağaç, kızılağaç, meşe, dişbudak, köknar,kavak, porsuk, çam ve çınar ağaçlarından oluşan Zonguldak ormanları, yüzyıllardır bölgenin geçim kaynağı olmasına rağmen bu kadar zarar görmemişti. Fakat bugün orman ürünleri için değil, maden ve kimyasal ürünler için kurulan yapıların oluşturduğu hava, su ve toprak kirlenmesinden ötürü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Gerçi önce insan yaşamına etki edecek olan bu sistem, insanları rahatsız etmiyor, tepkisiz kalıyor. Tutup da ormanlar mı düşünecek ?
Hani artık yalan olan Ayten Alpman’ın “memleketim” şarkısı gibi..
Havasına, suyuna, taşına, toprağına ......Bir başkadır benim memleketim.... Gerisi Allah kerim.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih