Batsın bu dünya!

Abone Ol

Hangimiz tarif edebiliriz genç yaşta sevdiğinden ayrı düşen gelinlerin acısını…

Hangi ressam çizebilir öksüz kalan çocukların gözyaşlarını…

Hangi ağıt dindirir bağrı yanık annelerin acılarını…

Ha Soma, ha Zonguldak…

Ortak kaderleri paylaşan insanların sahipsiz şehirleri…

Padişah, ferman buyurmuş ya…

“Madenciliğin fıtratında var”sa kaza…

Ve madencinin ölümü “kader”se eğer!

Ölmekten niye bu kadar korkarsın be gafil!

Kendi can güvenliği için etrafında etten duvar ördüren…

Yüzlerce kişinin koruduğu bir Başbakan…

Nasıl olur da başkalarının hayatları söz konusu olunca “kader” der çıkar işin içinden!

Bir ülke düşünün ki…

Onurlu bir hayat sürmek için çalışan yoksullar, işçiler göz göre göre ölüyor…

Çalışmadan, çalarak geçinen, hırsızlık yaparak Karun kadar zengin olanlar zevki sefa içinde yaşıyor…

Hadi şimdi konuşun, özelleştirmeyi savunan leşçiler…

Hadi çıkın biriniz, bu ülkede özelleştirilen madenlerde iş güvenliği ve çalışma koşullarının iyiliğinden bahsedin bize… Patronların daha çok para kazanmak uğruna çalışanların yaşamlarını hiçe saymadığına inandırın bizi…

Kozlu’da Star Madencilik’te ölen 8 madencinin, Karadon’da Yapı-Tek’e kurban edilen 30 canın hesabını verin yüreğiniz varsa…

Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazsında ölen ben diyeyim 300 siz diyin 500 madencinin vebali  kimin sizce…

Kendi çocuğunu askerlik yapmasın diye Amerika’ya gönderen bir Başbakan, hangi hakla başkalarının çocuklarına ölümü reva görür…

Peki siz özelleştirmeyi savunan patron yalakası gazeteciler…

Dünyanın hiçbir yerinde yer altı madenciliğinin kar etmediğini, bir ülkenin doğal zenginliklerinin, madenlerinin, o ülkenin bağımsızlığı kadar kıymetli olduğunu bildiğiniz halde kimi neyi savunursunuz? Haberlerinizde öve öve bitiremediğiniz madenlerde siz kendi çocuklarınızı çalıştırır mısınız mesela? 

Yarattıkları enerji devleri ile aynı sofralarda zıkkımlanan bakanlar mı gözünü para hırsı bürürmüş bu adamları denetleyecek…

Peki, yitirdiğimiz onca madencinin hesabını soracak?

Gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, insan öğüten holdinglerle kol kola yürüyen bir hükümetin yapacağı en onurlu iş istifa etmektir…

Dünyanın neresinde olursa olsun,  böyle bir facianın vicdani karşılığı istifadır.

Ölen yüzlerce madencinin ardından televizyon başında çekirdek çıtlarken “ah-vah” demekten başka hiçbir şey yapmayan insanların ne farkı var o gazetecilerden…

Vicdanının sesini dinleyip sokağa çıkan insanları “aşırı uç” olarak tanımlayan bir başbakanın yönettiği bir ülkede nefes almaktansa…

Batsın bir dünya!