Belediye başkanlığı keyif, şatafat, zevk, alem, laylaylom, servet edinme, makam - mevki kapma yeri değildir.
Herkes seviyesini, haddini, zekasını, ilgi alanlarını, yeteneklerini tespit edip ona göre sağa sola sataşmalıdır.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen örnek alınmalıdır. Rol modeli olarak görülmelidir.
Bazı belediye başkanlarından iyice utanır oldum…
Vasatlığa dur deyin
Çoğunluğun bildiği yahut işittiği çok değerli bir söz var: “İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” Bu sözü Emanuel James Rohn (1930-2009) adlı ABD’li girişimci - düşünür söylemiştir.
Bizim toprakların insanının bu durum ile ilgili bize miras bıraktığı değerli söz ise “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" şeklindedir.
Değerli sözler, değerli kitaplar insanlara yol gösterir, ışık tutar.
James Rohn 1930 yılında Washington'da doğdu. Caldwell de bir köyde yetişti. İş hayatına bir markette stok görevlisi olarak başladı. İlerleyen yıllarda çeşitli iş kollarında işçi, yönetici, danışman, koordinatör olarak çalıştı. Bu işleri yürütürken bir yandan da halka, yol gösterici konferanslar verdi.
J. Rohn adlı bilge insanın fikirleri bize hala yol göstermektedir. Bazılarını ileteyim.
* Bir şeyi yapmak isterseniz, bir yolunu bulursunuz. İstemezseniz de bir bahane bulursunuz.
* Bir fikri yeterince uzun süre paylaşırsan, en sonunda iyi insanlara rast gelecektir.
* Disiplin, hedefler ile bunların gerçekleşmesi arasındaki köprüdür.
* Hayalleri olmayan insanlar, hayalleri olan insanlar için yaşarlar.
* Klasik eğitim, hayatınızı kazanmanızı sağlar; kendinizi eğitmeniz ise size bir servet kazandırır.
* Ya rüyalarınızı değiştirmeli ya da yeteneklerinizi artırmalısınız.
* Hayatınız şans eseri daha iyi hale gelmez, değişimin eseri olarak daha iyi hale gelir.
* Okuldaki eğitim, hayatınızı idame ettirmenizi sağlar. Kendinizi eğitmeniz ise, size bir servet kazandırır.
* Başarısızlık basitçe, her gün tekrarlanan birkaç tercih hatası ile oluşur.
* Bünyenize iyi bakın. Çünkü yaşamak zorunda olduğunuz yegane yer orasıdır.
* Kararsızlık fırsat hırsızıdır.
* Kendinize o kadar büyük bir hedef belirleyin ki, ona ulaşmaya çalışırken insanların yerinde olmayı isteyecekleri kişi haline gelin.
* Yeteri kadar nedeniniz varsa, her şeyi yapabilirsiniz.
* Eğer aptal bir insanı motive ederseniz, motive olmuş bir aptal elde edersiniz.
* Önemli olan başınıza ne geldiği değil, bu gelenle ne yaptığınızdır.
* Bırakın başkaları küçük hayatlarla yetinsin, siz sakın yetinmeyin. Bırakın başkaları küçük şeyler üzerine tartışsın, siz sakın katılmayın. Bırakın başkaları küçük acılarına ağlasın, siz sakın ağlamayın. Bırakın başkaları geleceklerini başkalarının ellerine versinler, siz sakın vermeyin.
* Herhangi bir sorunu çözmek istiyorsanız şu üç soruyu kendinize sorun: Ne yapabilirim? Ne okuyabilirim? Kime sorabilirim?
* Parayı genellikle kendinize çekersiniz, peşinden koşmazsınız.
* Bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, yerini değiştir. Ağaç değilsin.
* Geliriniz doğrudan felsefenizle ilişkilidir, ekonomi ile değil.
Padişahın Sorusu
Padişah vezire sormuş: “Vezir!” demiş “Cibilliyet mi eğitim mi? Eğitim mi önemli cibilliyet (soy - sop) mi?” Vezir düşünmeden cevap vermiş: “Cibilliyet padişahım.”
Padişah memleketin her yerine tellallar yollamış…
- Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın...
En iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş:
- Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?
- Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış. Padişah:
- Öğrettin mi?
- Öğrettim padişahım.
Saray erkânı toplanmış. Kedi elinde tepsi servis yapmaya başlamış. Tam vezirin önüne gelmiş; padişah yine vezire sormuş, “Vezir!” demiş “Eğitim mi önemlidir cibilliyet mi?”
Vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakmış. Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış. Tabi 6 aylık eğitim de boşa gitmiş. Vezir cevap vermiş.
- Cibilliyet padişahım. Önüne bir fare düştüğünde, eline bir fırsat geçtiğinde, çıkarı için vatanını satmaktan, halkını harcamaktan tereddüt etmeyecek yüksek eğitimli kedilerden, Rabbimiz bu memleketi, bu milleti muhafaza kılsın.
Hindiyi Çalanı Bul
Bir gün yaşlı Bedevinin hindisi çalınır. Bedevi oğlunu çağırır: “Çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır. Eğer bulamazsan başımıza büyük felaketler gelir.”
Oğlan güler: “Baba delirdin mi? Bir hindimiz çalındı diye başımıza ne felaket gelecek?”
Baba Bedevi kızar: “Hindi önemli olmayabilir. Ama çalınmış olması önemli. Dediğimi yap, hindiyi çalanı bul.”
Bedevinin oğlu, babasını ciddiye almaz. “Bir hindi için uğraşmaya değmez” diye düşünür. Aradan bir süre geçer. Bu kez Bedevinin devesi çalınır. Oğlu koşarak çadıra gelir: “Baba devemiz çalındı.” Baba, “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” diye sorar. Oğlan: “Baba deve gitti, sen hâlâ hindi diyorsun.” “Sen hindiyi çalanı bul” der baba. Oğlan gider. Deveyi çalan da bulunmaz. Aradan biraz zaman geçer. Oğlan yine heyecanla babasının çadırına dalar: “Baba bu kez de atımız çalındı.” Bedevinin en değerli varlığıdır Arap atı. Ama Bedevi, oğluna “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” der. Oğlan gider. At da çalan da bulunamaz. Ve bir süre sonra oğlan ağlayarak babasının çadırına girer: “Baba ablama tecavüz etmişler.”
Baba deliye döner, “Sana demiştim hindiyi çalanı bul diye. O gün onu bulup cezalandırsaydık bugün başımıza bu felaketlerin hiçbiri gelmeyecekti. Hindimizi çalabileceklerini görünce her şeyimizi kaybettik” der.