Sıcak öğle vakti. Bir çay bahçesi. Bir gençle sohbet ediyoruz. Gencin parasal sıkıntıları var. Bu nedenle biraz çökmüş. Ona umut vermeye çalışıyorum.
Bir tanıdığımızın arabası göründü. Kısa boylu, dolgun yapılı tanıdık, arabasını park edip gülümseyerek yanımıza geldi. Ayağa kalktık. Kucaklaşıp tekrar oturduk.
Yanımıza gelenin durumu iyi, keyfi yerinde. Evi barkı, yazlığı kışlığı var. Mezarlığın görünür yerine mermer mezarını da yaptırmış.
Biz moralsizler gır gır şamatayla biraz kendimize geldik. Genç kardeşimizin bile yüzüne kan geldi. Birer çay daha içtik. Biraz daha dinledik. Kalkma vakti geldi.
O iri adam, gence:
"Kafanı takma, alt tarafı bir avuç toprak!" dedi, gitti.
Çay paralarını ödedim. Bahçeden çıktık. Birbirimize "İyi akşamlar!" dileyip
evlerimizin yolunu tuttuk.
Eve gelince sözlüklerde o abinin gence söylediği moral sözünü aradım.
"Bir avuç toprak olmak"tı deyimin tamamı. Anlamı ne mi? Bana ne! Anlamını kendiniz bulun! Biz, insanlara yol gösterip moral vermek için, boşuna, ömrümüzü harcamışız. Hâlbuki ne kadar basitmiş iş!
Ah be! O çok bilmişler dedikleri gibi olabilseler... İşte o zaman...
"Alt tarafı bir avuç..."
"Çay paralarını ödedim." diye yazmam şık olmamış değil mi?