Şu işe bakın, erki bir şekilde ele geçiren bir zevatın iki dudağı arasına sıkışıp kalan koca ülke, eğitimden sağlığa, kılık kıyafetten ekonomiye kadar her alanda, gece yarıları çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname’lerle yeniden şekilleniyor… Şimdi “Fettulah’ın piçleri” diye hakaret ettikleri güç odaklarıyla “Ne istediniz de vermedik” diyerek bidayetteki suç ortaklığını itiraf edenler, ömrü bu karanlıkla mücadeleyle geçmiş insanları, “FETÖ’cü” diye yaftalayarak hayatlarını karatmaya çalışıyor… Üniversitelerdeki en değerli bilim insanlarını, toplumsal muhalefetin önde gelen isimlerini, sanatçıları, gazetecileri salt muhalif görüşleri nedeniyle cezalandırıyor… Ülkenin ışığını karartıp, yarın umudunu yok eden bu uygulamalar, toplumsal vicdanda derin yaralar açarken, “Bu kadarına da pes” dedirtiyor…
Vandallar, karatı, kendileriyle kıyas kabul etmeyecek değerdeki insanlara hunharca saldırırken, tüm birikimimizi de yok ediyor aslında… Prof. Dr. İbrahim Özden Kabaoğlu örneğin… Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı’yken terör örgütü ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle, üniversiteden ihraç edildi… Terör sözcüğü ile isminin yan yana yazılması bile abesle iştigal olan Hoca’nın diğer başarılarını, cemaatlere karşı verdiği mücadeleyi bir kenara koyalım… Dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında başa güreşen Sorbonne’da da ders veriyor olması bile, başlı başına, ne kadar değerli bir bilim insanı olduğunu gösteriyor… Görevinden ihraç edildiği KHK ile pasaportu da iptal edildiği için Sorbonne’deki derslerine de gidemeyecek olan Kabaoğlu’na, bu zilleti reva gören kararnamenin altında, diploması bile tartışma konusu olan birinin olması da tarihin bir ironisi olarak kayıtlara geçiyor…
YAPTIKLARI İŞE SAHİP ÇIKAMIYORLAR
Sevgili arkadaşlarım İsmet Akyol ile Gökhan Taner Günsan için de aynı şeyleri söylemek mümkün… Gözlerim yaşararak okudum. Sosyal paylaşım sitesindeki hesabında, “Çaycuma Nebioğlu İlköğretim Okulunda görev yaparken öğrencilerimin pazardan almış oldukları oyuncak tabancaları kırıp, paralarını cebimden karşılamıştım bir keresinde. Öğretmenlik yaşamım boyunca da öğrencilerime hiçbir canlıyı öldürmemek gerektiğini anlatmaya çalıştım. Ölmeye, öldürmeye, şiddete, teröre karşı oldum ve yaşamımda tek bir canlıya dahi zarar vermedim. Silahın nasıl kullanıldığını ise bilmem. İhraç edilmeme karar verenler: Ben neden ihraç edildim? Açıklayın...” demiş İsmet… Şimdi bir bu ferasete bakın, bir de diğerlerinin hiç bitmeyen kinine…
Hırstan gözleri dönüp uğradıkları güç zehirlenmesi nedeniyle vicdanları kuruyan bu insanlar, kötülükler toplumuna hizmet ediyor kesinlikle… Evet, muktedirler, her şeye güçleri yetiyor ama yaptıklarının doğru olduğuna kendileri de inanmadığı için, sahip de çıkamıyorlar bir türlü… Kamu vicdanında çoktan mahkum olmuş üniversitelerdeki ihraçlarla ilgili, bakanlar YÖK’ü, YÖK üniversiteleri, üniversiteler de başkalarını suçluyor örneğin… Madem yaptıkları hukuki, madem toplumsal meşruiyeti konusunda şüpheleri yok, niye sahip çıkamıyorlar o halde… Bugün çıkamadıkları gibi, yarın da çıkamayacaklar… Çocuklarına anlatacak yüzleri de olmayacak bu hukuksuzlukları…
HALKIMIZIN SAĞDUYUSU İZİN VERMEYECEK
Şu işe bakın, FETÖ ile mücadele için ilan edilen OHAL’e dayanılarak çıkarılan bir KHK ile basın yayın organlarının, seçim zamanlarında taraflara eşit davranma zorunluluğu kaldırıldı bu ülkede… Havuz medyası 24 saat “Evet” propagandası yapıp, muhalefete rahatlıkla sövebilecek bundan böyle…
Bu diğerleri için de geçerli demesin bana hiç kimse… Birkaç gazete, bir iki televizyon kanalı dışında muhalif medyanın neredeyse tamamı KHK’lerle kapatılıp mallarına el konuldu … İrfan Demirkol örneğiyse, yaygın basın içinde de “Hayır” diyeceklerin başına neler geleceğinin en yakın örneği olarak duruyor ortada… Tarafsızlık yemin etmiş Cumhurbaşkanı, her kuruşunu devletin ödediği kampanya ile meydan meydan dolaşıp, muhalifleri terörist ilan ediyor… Siyaset partiler arasındaki bir mücadele iken, devletle muhalefet arasındaki eşitsizin de eşitsizi bir kavgaya dönüşüyor böylece…
Ne yaparlarsa yapsınlar, başaramayacaklar… Biz kazanacağız… Eşitlik, özgürlük, barış, toplumsal adalet fikri galip gelecek kötülükler toplumu karşısında… Bu toplumun ferasetine, ahlakına, sağduyusuna güveniyorum ayrıca… Bunu halk yardakçılığı yapmak için değil, inanarak söylüyorum… Karinelerim de var… Karanlık güç odakları Türk-Kürt haklarını birbirine düşürmek için bin türlü provokasyon yaptı ülkede, akan onca kana dökülen onca gözyaşına karşın, iki halkın sağduyusu buna izin vermedi… Yazın bir kenara, bu kez de aynısı olacak, demokratik değerlerine sahip çıkan halkımız, tek adam yönetimine de kocaman bir “Hayır” diyecek… Vicdan ve sağduyu hâkim gelecek. Biz kazanacağız, er ya da geç…