Ortalama 40 yıldır Bolu’nun yerel (mahalli) medyasını takip etmeye çalışıyorum.
Bu şehirde 2-3 yıl gazete dağıtıcılığı yapan kişilerin gazete çıkarmaya başladığına da şahit oldum.
Şu anda gazete patronu, sahibi, yöneticisi, habercisi olan kişilerin yüzde 90’ı bu konuda eğitim almış, kültür sahibi, meslek etiğini bilen kişilerden oluşmuyor.
Kamu ilanlarından, paralı siyaset ağalarından para kapmak için çıkarılan içi boş, özensiz, çizgisiz, ilkesiz gazete ve dergileri kimsenin dikkate aldığı yok.
Zaman zaman berber salonunda, mahalle kahvesinde 50 sene öncesinden kalma matbaa makinelerinde basılmış, çamur gibi, uydurma haberli yerel 3-4 gazeteyi elime alıp 15 saniyede geri bırakıyorum.
İlin sorunlarını, yöneticilerin projelerini, fikir insanlarının yazılarını düzenli olarak ileten ciddi yerel yayınlarımız yok. 
Trabzon, İzmir, Manisa, Tekirdağ, Zonguldak gibi illerin yerel medyalarını da takip ediyorum. Buralarda mesleğini etik kurallara göre icra eden gerçek gazeteler hala mevcut.
Tehditle, şantajla, tetikçilikle, iftirayla ayakta duran gazetelere "yok ol" diyen de yok.
1995 yılında Bolu’da bir borsa acentesi vardı. İlde yaşayan 200 kadar kişi bu acente aracılığıyla hisse senedine yatırım yapıyordu. Benim de burada hesabım vardı. Bir gün aracı kurumun sahiplerinin ortadan kaybolduğunu gördük. Hakkımızı almak için mahkemeye başvurduk. 4-5 yıl yasaların bizi korumasını bekledik. Avukat ve mahkeme masraflarının içine girdik. Hukuk sisteminin boşluklarından sıyrılan sanıklar zerre ceza almadılar. Bizden çaldıkları paraları geri ödemediler. Bu kişiler ilerleyen yıllarda karşımıza siyaset ağası, medya patronu olarak çıktılar. Bu topraklar böyle. Hukuk asla işlemiyor.
Son 10 yılda Bolu'da 30 kadar yerel haber(?) sitesi açıldı. Bunların yüzde 90’ının günlük ziyaretçi sayısı 100’ü geçmiyor. Yazıları, haberleri okunmuyor. İşsiz kalmış, acemi, çakma muhabir özentileri tarafından açılan çöp sitelerin topluma zerre katkısı yok.
Ülkedeki 81 vilayet, 930 ilçe arasında en kaliteli 10 şehir arasında yer alan Bolu’nun düzgün bir medyasının olmaması çok acıdır.
Bolu’nun Sesi gazetesini çıktığı günden beri takip ediyorum. Bu yayın organından zerre ticari çıkarım yoktur. Yayınlarına destek olmak için karınca kararınca 30 yıldır yazılarımı gönderiyorum. Bunların yarısı çeşitli sebeplerle yayınlanmıyor (çöpe atılıyor). Bundan asla rahatsız değilim. Her yayın organının ilkeleri olur. Bu mecranın da bakış açısı her zaman aynı olmayabiliyor.    
Bu gazeteyi (web sitesini) hazırlayan kişilerden şunu istirham ediyorum: İmla hatası içeren, iftira atan, hakaret eden, yanlış bilgi veren yorumları siliniz. Ciddi, referans niteliğindeki hiçbir yerel ve ulusal medya organında çöp değerindeki yorumlara onay verilmiyor.
Her Eğitimci En Az Bir Kitap Yazmalı 
2024 yılı itibariyle okullar 180 gün açık. Yani yılın yarısı ders anlatıyor. 
Bazı branşların öğretmenleri haftada 15 saat (2 gün) ders vermekte. 1 milyon öğretmenin 250 bin kadarı ayda 8 gün okula gitmekte. 
Bir öğretim yılı 36 haftadır. Haftada 2 gün okula giden öğretmen tayfası yılda 72 gün işe giderek 12 ay maaş alıyor. 
Kanada gibi gelişmiş ülkelerde öğretmenler, dersi olsun ya da olmasın 4-5 gün okulda bulunmaktadır. Bizde de bu uygulamaya mutlaka geçilmelidir. 
Öğretmenler şu anda, kıdemine göre 38-60 bin TL arasında maaş alıyor. Bazı öğretmenler ayda 5-20 bin TL'de ek ders ücreti almakta. 2025 yılında bu maaşlar yüzde 10-20 oranında artacaktır. Uzman öğretmen ve başöğretmenler ise diğerlerinden yüzde 5-15 kadar fazla maaş alıyor.
Asgari ücretin 17 bin TL olduğu bir ülkede kamu öğretmenlerinin aldığı maaş, halkın ortalama aylıklarının üzerindedir. 
Öğretmenlerin yüksek maaş alması tarafındayım. Ancak, ayda 8 gün çalışma "kalkınma" için azdır. Zorunlu olarak girilmesi gereken ders sayısı 15'ten 20-25'e çıkarılmalıdır. Bu görüşüme öğretmenlerin(?) yüzde 99'u hakaret ederek cevap verecektir... Projeksiyonu açıp, akıllı tahtayı çalıştırıp slayt okuyan öğretmen kitlesinden başka söz de beklenmez zaten...  
MEB'in öğretmenlerin rotasyonlu görev yapması uygulamasını da mutlaka başlatması verimlilik için şarttır. 30-40 sene aynı okulda çalışma olmamalıdır.
İnternet çağında yaşıyoruz. Bilgiye erişmek çok kolaylaştı. Yabancı dil bilmeye bile gerek kalmadı. Web tarayıcıları her türlü yazıyı her dile çevirebilir hale geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenleri daha çok çalışmaya itmek (sevk etmek) için en az bir kitap yazma konusunda teşvik edici kararlar almalıdır. 
30-40 yıl öğretmenlik yapan her eğitimci en az bir kitap yazabilir. Bunu yapamayanların maaşı düşürülmelidir. 
Yazılan kitabın basılmasına da gerek yoktur. Google, Kobo, Amazon gibi siteler e-kitap satışını da yapmaktadır. Yazılan kitaplar PDF ya da başka formatta satışa sunulabilir. 
Kitap yazmaya yönelen bir eğitimci ortalama 50-100 kitabı incelemek zorunda kalır. Bu da öğretmenin ufkunu genişletir. 
Öğretmenlerin kalitesi artmadan asla ileri ülke olamayız.