Argoda esrar içenlerin, yapılan sigaraya verdiği isim cigaralık, çift kâğıtlı veya boru ise, bonzainin yapılı haline verilen isim kova ya da şaşal’dı
Son zamanlarda adından sıkça söz edilen bu uyuşturucu, Çin mahreçli, esrar belirtili
Psikoaktif (davranışa etki eden) sentetik maddedir.
Ya da sentetik esrarın sokaklarda satılan ismidir.
Direkt olarak beyin ve sinir sistemine etki ettiği için, bonzai önce kullanıcının kafasının içini dizayn eder. Sonrası malum; mutlak ölüm…
Bonzai’yi satanlara, esrardaki gibi torbacı denir. Yani: İnsanların ölümünden zevk alanlar. Elemanlar, bonzaiyi tanıtırken, elbette öldürücü yanını gizler.
Esrar satanlar, gençleri ağlarına düşürürken nasıl ‘sigara gibi bir şey’ diyorsa, bonzai satanlar da gençleri ‘esrar gibi bir şey’ diyerek avlar.
Bu uyuşturucu ve bağımlılık yapan maddeler arasında iyi - kötü ayrımı yapılmamalı. Uyuşturucular arasında ayrım yapmak; ölüm çeşitleri arasında ayrım yapmaktır.
Geçtiğimiz hafta, Zonguldak maalesef bu konuda acı bir tecrübe yaşadı.
Gencecik bir kardeşimizi bonzai komasına girme sonucu kaybettik.
Hem kullanılan uyuşturucu adı, hem de kaybedilen çocuğun yaşı gereği olsa gerek, cenaze töreni çok kalabalıktı.
İki taraflı yorumlamak mümkün… Kalabalık, ibret alma açısından iyi.
Ancak, kalabalık, dini, tıbbi ve hukuki açıdan iyi değerlendirilemedi.
Bu kalabalığa en az iki kişi (bir doktor bir de hukukçu) konuşturulmalıydı.
Anlaşılan bazı kuruluşlar, bu konuda hazır değil. Kuruluşların hazır olmadığı yerde, ailelerin hazır olmasını beklemek, hayaldir.
İnternet kanallı verilere göre; yurdumuzdaki uyuşturucu ve alkol bağımlılarının, hastanelere yaptıkları müracaatlar, resmi olmayan rakamlara göre; 500 bin civarında.
Bunların yarıdan çoğunu genç yaştakiler oluşturuyor.
Olay sıradan ve basit bir olay değil. Vahim bir olaydır. Olay, sadece Emniyet tedbirleri açısından çözümlenecek bir olay da değildir. Toplumsal bir olaydır. Elbette devlet olaya, sıradan, kanunsuz bir işlem kafası ile bakmamalıdır.
Devletin geleceğinin teminatı olan gençlere yönelik, bu öldürücü operasyonu yapanlar sıradan adi suçlu değil, bence vatan hainidir.
Uyuşturucu ve öldürücü bu maddelerin, huduttan giren düşman, gümrükten giren mikrop’tan ne farkı vardır? Huduttan giren düşman askeri, toprağımı işgal ediyor, gümrükten giren mikrop, tarım ve hayvanlarımızı mahvetmiyor mu?
Nasıl, sınır ve gümrüklerimizi koruma konusunda hassas davranıyoruz, uyuşturucu konusunda da hassas davranmalıyız.
Aileler, çocuklarına elbette güvenmeli ama ihtiyatı elden bırakmamalıdır.
Önemli olan, olay olduktan, can gittikten sonra ağlamak, diz dövmek değildir.
Aile, evinden çıkan çocuğu için ‘aman nereye giderse gitsin’ ya da ‘gitsin de kurtulayım’, ‘okulda öğretmeni ilgilensin’ veya ‘sokakta polis ilgilensin’ dememelidir.
Çocuğundaki gelişmeleri, okul ve emniyet yetkilileriyle paylaşmalıdır.
Hele de, çocuğunun cebine 5-10 lira harçlık koyamayan aileler; çocuğunun cebindeki pahalı telefon ve üzerinde, kendi almadığı değişik elbise görünce; ikaz gücü yetmiyorsa, polis ve okulla işbirliği yapmalıdır.
Bu tavsiye ettiğimiz tedbirler elbette, lokal tedbirlerdir.
Asıl, rolü devlet oynamalıdır. Devlet, milletin geleceğinin teminatı olan gençleri uyuşturucudan soğutmak, vazgeçirmek için, eğitim çalışması yapmalı.
Ancak; uyuşturucu şebekeleri, sadece iç mihrak ve kolay para kazanmak isteyen hainler olmaları yanında, dış kaynaklı Türk Devleti düşmanlarınca organize edildiğine inanıyorum.
Bu konuda, içenleri caydırıcı yasalar çıkartmak şarttır. İçenlere para cezası ve ertelenecek iki yıl gibi gülünç cezalar değil, beş yıl gibi caydırıcı cezalar verilmeli.
Satanlara ise, Türk Devletinin temeline dinamit koydukları için en az 15 yıl kesin ceza hükümleri uygulanmalıdır.
SONUÇ:
Taş atan çocuklarla ilgili yasayı, değiştirme sebebi ortada değil mi?
Taş atan çocuklara verilen koruyucu ceza iki yıldı. İki yıl da erteleniyordu. Taş atan çocuk yakalanıp Adliye’ye götürülüyordu. Yarın serbest... Olay Molotof atmaya döndü.
Somut delil olmadan müdahale edilemiyordu. Kaos ve maddi zararın boyutu arttı.
Yasa, cezayı iki yıldan beş yıla çıkarttı. Somut delil yerine makul şüphe geldi, gözle görülür bir düzelme var.
Uyuşturucu konusunda aile, okul ve devlet, idare-i maslahatçı davranmamalı.
En sert müdahaleyi yapmalı.
Gümrüklerden sokulan bir kuş gribi mikrobu, Türkiye’deki Tavuk neslini telef etmedi mi? Bugün tavuk neslini çoğaltmak için, köylere bedava pahalı kümesler ve civciv dağıtımları yapılmıyor mu?
Bonzai, sıradan değil, belâ, musibet bir olaydır.
Genç kardeşimizin bu musibet’le ölümü, ‘bin nasihat’ değerinde ama yetersiz sayılmalıdır.
Gençler: Ahlaki ve sportif yönden eğitimlere yönlendirilirken, uyuşturucu belâsı görmemezlikten gelinmemelidir.
Aileler, okul ve Devlet yetkilileri: görmezden geleceğiniz bu vahim olaylarla; yarın çocuklarınızın - torunlarınızın karşı karşıya kalacağını unutmayın.