Günlerdir birçoğumuzun aklında, kalbinde, dilinde, kaleminde
Eylül… Leyla…
Günlerdir bu konuyla ilgili, hiç bir şey duymak istemedim,konuşmak istemedim… yaşanmamış olmasanı diledim. Yok saymak istedim… öyle ağır bir yük ki…
Bir çoğumuzun boğazında bir düğüm…
Bir yakınım bu konu ile ilgili konuşurken, ‘’Düşünsenize, Leyla, benim çocuğumla aynı yaş…’’ diye başladı cümlesine… dedim ki; tamamlama cümleni… ne olur sus, çok ağır bu yük… Bizim düşünmeye dayanamadığımızı, 4 yaşında … 8 yaşında bir çocuğun yaşamış olması ise çok daha ağır bir yük…
Fuzuli’nin sözü hislerime tercüman… ‘’Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.’’
Peki, ne olacak böyle?
Bu gidiş nereye?
Biz biliyoruz ki, çocuğun tüm gelişim alanları birbirini etkilemektedir. Sadece bilişsel gelişimini ya da sadece ruhsal gelişimine önem verip sosyal gelişimini yok sayamayız. Bizler başarılı, mutlu çocuklar yetiştirmek istiyorsak, çocuklarımızın tüm gelişim alanlarını olumlu yönde desteklemeliyiz ve bir çocuğun sağlıklı gelişiminde yaşadığı sosyal çevre ile kurduğu ilişkiler de yadsınamayacak derecede önemlidir.
Çocuğun özellikle sosyal gelişimi için, yakın çevresindeki insanlarla rahatlıkla iletişim kurabilmesi, kendini ifade edebilmesi evet önemli diyoruz; fakat şuan bulunduğumuz koşullarda, hepimiz çocuklarımızı yoğun kaygı ve korku içerisinde büyüteceğiz, gözümüzün önünden ayıramayacağız, hal böyle olunca da, belki de sosyal ilişkileri kopuk yalnız bireyler yetiştireceğiz… çocuklarla başlayan bu süreç, aile içi ilişkilerimize, toplumumuza yayılacak… ve bu tablo git gide çok daha ürkütücü bir hal alacak…
Bu kısır döngüyü kırmak zorundayız…
Hem çocuklarımızı korumalı ama en önemlisi onlara kendilerini nasıl korumaları gerektiğini öğretmeli!
Hem de çocuklarımıza yaşadıkları topluma güvenmelerini sağlamalı, ama en önemlisi toplumu daha güvenli hale getirmek için elimizden geleni de yapmalıyız!
Bizim üzerimize ne düşüyorsa onu yapmalıyız… her adımımızla bu toplumu şekillendirdiğimizi unutmamalıyız…
İyiye güzele dair olan inancımızı kaybetmeden… bir umuda tutunup yine çocuklarımız için çabalamalıyız.
‘’ Kız çocuklarınızı şöyle yetiştirin… hayır hayır asıl erkek çocuklarınızı böyle yetiştirin kaosunu bir kenara bırakıp’’ önce kendimizi yetiştirmeliyiz? Önce işe kendimizle başlamalıyız. Sonra ise, insan yetiştirmeye … insana ulaşmaya odaklanmalıyız.
Bizi körelten televizyon, internet dünyasından arınmalıyız… olumsuz davranışları, yanlışı, şiddeti normalleştiren, programların hayatımızdaki olumsuz etkisini hafife almamalıyız.
Daha çok daha çok okuyup, iyiliği, güzelliği, doğruluğu… ulaşabildiğimiz dokunabildiğimiz herkese, ötekileştirmeden, dışlamadan, yok saymadan yansıtmalıyız.
Her ne olursa olsun insanlığa olan inancımızı,güvenimizi, geleceğe olan inancımızı yitirmemeliyiz. Gözümüzden sakındığımız çocuklarımız için elimizden geldiğince iyi, güzel, doğru için çabalamak zorundayız…
İnanın öteki türlü… boğazımızda hep bir düğüm, kalbimizde bir yumruk, omuzlarımızda ağır bir yük.
Umutla kalın;
Sultan UNCU
sltnuncu @outlook.com