BU YARANIN İLACI..

Abone Ol
       Çaycuma’nın başarılı öğretmenlerinden Eğitimsen İl Şube sekreteri İsmet Akyol ile Eğitimsen Çaycuma Temsilcisi Gökhan Taner Günsan’ın 7 Şubat 2017 tarihinde 686 sayılı KHK ile öğretmenlik görevlerine son verilmişti.
13.Şubat.2017 günü Halkın Sesi Gazetesine “Eti İçin Bülbül Öldürmek” başlıklı yazımda özetle/kısaltarak şunları yazmışım: ..Bizim değerli, çalışkan öğretmen sendikacı dostlarımızdan Eğitimsen İl Sekreteri İsmet Akyol ile Çaycuma Eğitimsen Temsilcisi Gökhan Taner Günsan son çıkarılan KHK ile meslekten çıkarılmışlar.  
İsmet Akyol öğretmenlik mesleği ile birlikte öğretmen örgütçülüğü ve sendikal çalışmalarının yanında, Kent Konseyi çalışmaları ile birlikte, Çaycuma’nın kültürel yaşamına katkı sağlayan  araştırmalar yapıyordu.
Gökhan Taner Günsan ise öğretmenliği, sendikal çalışmaları yürüten çalışkanlığı yanında,  şairdi. “Sakallarımı Kestim Kuşlara” adlı bir de şiir kitabı yayınlamıştı. Okumadınızsa okuyunuz mutlaka..“bağırarak şarkılar söylemedim hiç / bu yüzden çok sevdim belki de / penceremdeki kuşları”..
*****
Eti için bülbül öldürmek..Çaycuma’da konu ile ilgili Eğitimsen’in düzenlediği basın açıklamasına CHP Devrek İlçe Başkanımız Yaşar Bükrü ve arkadaşlarla   iki otoya taksim olarak  katıldık. İsmet ve Taner öğretmenle, ayrıca diğer öğretmen dostlarla kucaklaştık. Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ve önceki dönem milletvekili Ali İhsan Köktürk de öğretmen dostları arasındaydı. Biraz sonra cadde karşılıklı dolmuş, artan kalabalık ile açıklama, “Basın açıklaması mitingi”ne dönüşmüş gibiydi.   Bu durum, öğretmen toplumunun dayanışması, baskıya,  hukuksuzluğa karşı çıkışı, birlikte yaşadığı halkıyla içiçeliğinin de göstergesiydi. Çaycuma’nın deneyimli Eğitimsenli öğretmenleri alkışlarla ve sloganlarla güçlenen etkili ve anlamlı bir açıklama yaptılar.Demokrasi, hukuk ve insanlık dışı  ihraçlara karşı çıktılar..
Eti için bülbül öldürmek..İsmet ve Taner öğretmeni, Bakanlık katında kim, hangi müdür, hangi memur tanırdı ki? Çaycuma’yı Cumhuriyet aydınlığının aksine, dinsel kurslarla, sıbyan mektepleriyle doldurmağa çalışanlar; bu yaptıklarının karşısına çıkanları, eleştirenleri 
 “yukarıya tanıtmış, işaret etmiş” olabilirler miydi?.  
           “Eti için bülbülü bile öldürebilecek bir avcı insafsızlığı içinde”   “Cadı avı” sürüyor. Laik Cumhuriyet’in genç evlatlarını, öğretmenlerini, ihbar tuzaklarıyla yaralıyarak, sindireceklerini, susturacaklarını, yok edeceklerini sananlar, aldanıyorlar.   Ülkemizin aydınlık yüzlü öğretmenleri, halkıyla, gençleriyle, bütün demokrasi güçleriyle birlikte emperyalizme, faşizme ve onların yerli işbirlikçilerinin kirli tuzaklarına karşı bir kale gibi durmaktadır.
              Sanırım o meydanda yapılan konuşmaları, edilen antları, kararlı duruşları ve bir ağızdan atılan sloganları “muhbirler” duymuş olmalıdır..  Yani, bu halkın içinden kopup gelmiş, yüzlerinde ve okullarında Cumhuriyet aydınlığı taşıyan gül yüzlü öğretmenler  hep bir ağızdan; Gün gelecek, devran dönecek, yandaşlar, yalakalar, muhbirler, Cumhuriyet düşmanları halka hesap verecek, dediler.. Haberleri olsun..”
               *****
               İsmet Akyol Çaycuma’da her zaman neler yapıyor idiyse yine onları yaparken suçsuzluğunu, haklılığını, kendilerinin görevden azledilmelerine sebep olan ihbarların uyduruk, kasıtlı olduğunu resmi yazışmalarla kanıtlayan dosyaları  etkili-yetkili makamlara-kişilere sunuyordu. Yılmadan, usanmadan KHK’lıların durumlarını, OHAL Komisyonu çalışmalarını dikkatle izliyordu. Gökhan Taner Günsan ise kızının konservatuvar sınavlarını kazanması üzerine zorunlu olarak İzmir’e taşınmıştı. Bu arada “Israr Otu” adıyla 2. şiir kitabını yayınladı, “Gres” adını vereceği 3. Kitap hazırlığı ise sürüyor. Ak ve onurlu alınları hiç yere eğilmemişti, eğilmiyecekti.
7 Şubat 2017 üzerinden 4 yıl geçti.  Bu tarihin 2021 sene-i devriyesinde ise Savcılığın
takipsizlik kararına ve haklarında adli ve idari ihraç edilmelerini gerektiren herhangi bir durum olmamasına rağmen İsmet Akyol ve Gökhan Taner Günsan’ın görevlerine iade edilmemeleri üzerine Eğitimsen Çaycuma’da bir basın toplantısı düzenleyerek, öğretmenlerin suçsuzluğunu, haklılıklarını belirt erek, bir an önce göreve döndürülmeleri gerektiğini kamuoyuna bir kez daha duyurdu. Toplantıya destek veren Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ve önceki dönem vekilimiz Ali İhsan Köktürk’ü, başta Eğitimsen’liler olmak üzere emekli ve çalışan öğretmenleri, demokratik kitle örgütleri başkan ve üyelerini, esnafları ve yurttaşlarımızı öğretmenlerine sahip çıktıkları için içtenlikle kutluyorum.
Toplantıda yapılan açıklamada: “Eğitim Sen yöneticisi İsmet Akyol, 27 Temmuz 2016 tarihinde Çaycuma Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Savcılığa ihbar edilmişti. İhbarın ardından ‘Takipsizlik Kararı’ ile sonuçlanan Savcılık kararı ve soruşturma süreci boyunca Çaycuma ve Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tutanakları, MASAK raporu ve başka kurumlarla yapılan yazışmalar ile İsmet Akyol’un herhangi bir terör örgütü ile bağı, irtibatı, iltisakı olmadığını belirten bir takım belge ve yazıları içeren ayrıntılı dosyayı Çaycuma ve Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğüne sunduk. Gökhan Taner Günsan hakkında ise herhangi bir soruşturma yürütülmediğini belirttik”, denildi.
*****
 İsmet ve Gökhan öğretmenlerin başına gelenleri çok yıllar önce ben de yaşamıştım.   Sıkıyönetime hakkımda yapılan ihbar üzerine uyduruk bir soruşturma geçirdikten sonra (Sıkıyönetim ilgilileri bu belgesiz dayanaksız saçma sapan iddiaları nasıl reddetmemiştir hala şaşarım), Fener Lisesi Müdürlüğü görevinden alınmış, 1982 Mart ayında Endüstri Meslek Lisesine Edebiyat öğretmeni olarak verilmiştim. Hakkımdaki bu gerçek dışı ihbarlar nedeniyle Zonguldak’ta yargılanmış, aklanmıştım. Aynı yılın 3 Haziran 1982 tarihinde ise 12 Eylül dönemi kılıcı sayılan 1402 sayılı yasa ile “sakıncalı” sayılarak sorgusuz sualsiz öğretmenlik görevime son verilmişti. 1985 yılında Zonguldak’tan Sıkıyönetimin kalkması ve Olağanüstü Hal Uygulamasına geçilmesi üzerine dava açma, yasal yollara başvurma hakkımız doğmuştu.
               Ankara İdare Mahkemesi benden önce bir öğretmeni bütün haklarıyla göreve iade etmişti. Üç ay sonra sıra bize gelmişti. Ama Mahkeme bizim davamızı reddetmişti. “Sorduk niyedir” diye. Mahkeme Sıkıyönetim Komutanlığı’na bir yazı yazar, “sakıncalılık durumumun kalkıp kalmadığı” konusunda. Sıkıyönetim de “kalkmadığını” bildirir. Oysa biz bu davayı bu sakıncalılık haline karşı açmıştık. Çünkü ordaki dosyada sakıncalılığımız kalkmamıştı. Mahkeme de bu durumda  davamızı reddetmişti. Bu defa Dosyamız, Danıştay’a gider, orada çözüm arar. Bu konuda çok sayıda dosya olduğundan toptan çözüme gidilir. Danıştay’ın Aralık 1989 tarihli, tarihi “1402’likler içtihadı” nda   oybirliği ile “Göreve iadeleri için” verdiği karar sonucunda 8 yıl sonra Haziran 1990’da yeniden öğretmenliğe başlamıştım.
Danıştay’ın o kararı olmasaydı, benim “sakıncalı” durumum “Af falan da çıkmamış ise” belki de hala devam ediyor olacaktı. Yani öğretmenliğe dönememiş olacaktım. O nedenle OHAL Komisyonu’nun “öğretmenin durumunu dairesine, müdürlüğüne soracağız” açıklaması bende bazı terddütler uyandırmıştı. Ancak, İsmet ve Gökhan öğretmenin ve Eğitimsen’in önce davranıp, Çaycuma ve Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüklerine haklarında geniş bilgi içeren dosyaları sunmaları yerinde olmuştur diye düşünüyorum.
Çaycuma’da 4 yıl önce, bu iki gül yürekli öğretmeni gerçekdışı suçlamalarla ihbar ederek, görevden alınmalarına sebep olanların, inanıyorum ki hevesleri kursaklarında kalacaktır. Elbette bu kalleş tuzaklarının hesabını yargı önünde vereceklerdir.Ünlü şairimiz Namık Kemal der ki; Muin-i zalimin dünyada erbab-ı denaettir / Köpektir zevk alan sayyad-ı bî insafa hizmetten (Dünyada zalimlerin yardımcıları alçaklığı meslek edinmiş kişilerdir/ İnsafsız avcılara hizmet etmekten zevk alanlar ise köpektir). İsmet ve Gökhan öğretmenin yüreklerindeki yaranın ilacı ise okullarına, öğrencilerine kavuşmaktır. Ben de yıllar önce okula döndüğümde içim içime sığmamıştı, dünyalar benim olmuştu. Gün gelir, bahar çiçekleri açar, kuşlar uçuşur. Haydi bakalım,  bekliyoruz.