Hükümetin Güneydoğu politikasını eleştirmek…
Neredeyse vatan hainliğiyle eşdeğer sayılıyor…
Haliyle benim gibi düşünen, ölümlere insani pencereden bakanlar konuşurken, yazarken imtina ediyor…
Ama bu ülkeyi seven, kayıtsız şartsız barış isteyen herkesin bugün, her zamankinden daha fazla konuşması, daha fazla yazması gerekiyor.
Yaşanan sürecin de etkisiyle körüklenen Kürt düşmanlığının bu ülkeye 30 yıldır neler kaybettirdiğini hepimiz biliyoruz…
Güneydoğu’da ne iktidar, ne de HDP samimi değil…
Olan yoksul halkın çocuklarına oluyor…
Bakın dün baba ocağındaki evinde sıva bile olmayan bir koç yiğidi daha şehit verdik kirli oyuna…
Şimdi yarın askerliğini yapmamak için uyduruk rapor alan gazeteciler, çocuklarını dizinin dibinde askerlik yaptıran bürokratlar, çürük raporu alarak evladını askere göndermeyen devlet erkanı konuşacak en çok…
En çok onlar ağlayacak kameralar önünde kahramanlık methiyeleri düzerek ölen “Sıvasız ev”in kahramanına…
Ve ömrünü çocuklarına adamış, onları büyütmek için soğuk betonlar arasında yükselen inşaatlarda Bağkur’dan emekli olmuş yoksul bir baba “Vatan sağ olsun” diyecek cenaze namazında…
Pekiiii, Şivan Parver ile el ele tutuşup türkü söyleyenler, Barzani’yi devlet töreniyle ağırlayanlar, PKK militanlarını davullu zurnalı karşılayanlar o gün “Barış” derken, Güneydoğu’da açılımı savunurken bugün ne odluda savaş baltalarını kuşandılar.
Biz o gün de tarafları samimi bulmadığımızı söylüyorduk, bugün de…
Nerede hükümete yalakalık osun diye “20 yıldır çatışmaların yaşandığı Şemdinli dağlarında şimdi piknik yapılıyor” diye manşet atan yalaka gazeteciler…
Kıçları yiyorsa o gazeteciler çıksın Şemdinli dağlarına şimdi piknik yapmaya…
Halkın inançlarını, milliyetçi duygularını sömürerek demagoji yapan siyasetçiler, tarihin her döneminde kendilerine bir düşman yaratmış ve yarattıkları düşmandan beslenmişlerdir.
Halbuki hepimizin; dinimiz, dilimiz, milletimiz, etnik kimliğimizden önce “insan” olmak gibi ortak bir paydası yok mu?
Sosyal medyada yazılanları gördükçe insanlığımdan utanıyorum…
Milliyetçiliğin kafatasçılığa vardığı, “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” anlayışının mahsulü paylaşımlar, bu kirli savaşın baş aktörlerinin ekmeğine yağ sürmekten öteye gitmez!
Güneydoğu’da yaşanan alçak terör, öldürmeyle bitseydi 30 yıldır aynı şeyi konuşmak zorunda kalmazdık…
Devlet, Güneydoğu’ya tarihsel ve sosyolojik bir perspektif ile bakmadıkça, kangren haline dönüşen PKK ve Kürt sorunu arasındaki farklılıkları da halkına anlatamaz… Bu ayrışma sürer gider inceldiği yere kadar…
Sosyal medyada işkembeden sallayan “milliyetçilik” kisvesine bürünmüş kendini bilmez arkadaşlarımız aslında bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihaneti yapıyor…
Türk-Kürt düşmanlığını kaşımak bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir.
Ataları Ahıska’dan gelen, kökleri Ahıska Türklerine kadar dayanan bir “Ademoğlu” olarak vicdan sahibi herkesten ricamdır… Hangi kitap yazar, hangi semavi din bir ırkın üstünlüğünü savunur, hangi peygamber hangi milletin diğerlerinden daha kıymetli olduğunu söyledi…
Ve hangi öğreti, sizden olmayı hakir görün, nefret tohumları ekin, yakın, yıkın öldürün diyor…
Evet ortada bir savaş var…
Ama biz bu savaşın tarafı olmayacağız…
Biz bu ülkede bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada barış istiyoruz…
Ne uyuşturucudan, silah ticaretinden beslenen, Kürt halkı üzerinde korku tohumları eken, öldürmeye programlanmış PKK, ne sözde “Barış” isterken silahı koz olarak elinden düşürmeyen HDP, ne de PKK ile Kürt sorunu bir tutarak kendi tabanı ve milliyetçi seçmen tabanına göz kırpan hükümetin tarafında değiliz…
Barış, hemen şimdi!
Bu yazıyı okuduktan sonra, siyasi eğiliminiz ne olursa lütfen internet arama motorunuza “Selda Bağcan-Ağladım Anne” yazın… Gözlerinizi kapatıp dinleyin ve düşünün…
Hele bir önyargılarımızdan sıyrılalım, atomun çekirdeğini parçalamak imamın daha kolay!
Hadi şimdi köşenin başlığını siz atın!