Tümörler çok hücreli bir varlık olmanın kaçınılmaz bir riski olsa da, şükür ki bireyler arasında geçebilen kanser örnekleri oldukça az. Bunlar arasında Tasmanya canavarı olarak bilinen Sarcophilus harrisii'yi etkileyen iki örnek, köpekleri etkileyen bir örnek ve çift kabuklularda gözlemlenen 11 örnek gösterilebilir.
Elbette bulaşıcı kanserlerin ilk etapta nasıl ortaya çıktığını anlamak istiyoruz; özellikle de bunların kendi türümüzde ortaya çıkmasını önlemek için, lakin aynı zamanda diğer canlıları Tasmanya canavarlarında görülen bulaşıcı yüz tümörü yüzünden yaşadıkları korkunç acılardan korumak umuduyla.
Farklı bir yaklaşım
Ancak bulaşıcı kanserin bilinen tüm bu örnekleri, biz bunları öğrendiğimizde gayet iyi belirlenmişti, bu yüzden Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nde (CNRS) evrimsel ekoloji alanında çalışan Sophie Tissot ve ekibi, bulaşıcı kanserlerin kökenlerini izlemek için farklı bir yaklaşım benimsemek zorundaydı.
Denizanası ve deniz şakayıkları ile akraba olan ve birçok özelliğiyle “ölümsüz” olarak adlandırılan Hydra oligactis, 15 yıl önce bir laboratuvar deneyinde aşırı beslenmeye yanıt olarak kendiliğinden tümör geliştirdi. Hydra oligactis, eşeysiz olarak çoğalır ve küçük tomurcuklar oluşturarak kendini klonlar; bu tomurcuklar koparak fiziksel olarak ayrı ama genetik olarak özdeş bir yaratığa dönüşür.