Saadet Partisi İl Başkanı Burak Erol, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)’nın da zarar ettiğini ancak norm kadronun tamamlanmasını isteyenlerin söz konusu cami olunca tasarruf demesinin kabul edilir bir yanı olmadığını savundu.
EMNİYET KAVŞAĞINDA İÇLER ACISI DURUM YAŞANIYOR
Erol açıklamasında, “İçinde yaşadığımız ve hayatımızı devam ettirmek zorunda olduğumuz şehrin neresinden tutarsak elimizde kalıyor. Özellikle merkezde çok büyük problemlerimiz var. Kent merkezi tabiri caizse yaşanamayacak duruma geldi. Günün hangi saati olursa olsun kesinlikle işlemeyen bir trafik akışı var. Uzunca yıllardır hem bürokratik hem siyasi yetkililer sadece izlemekle ve mazeret üretmekle görev sürelerini doldurdular. Trafik güvenliği, asayiş, eğitim ve sosyal alanlar konusunda ciddi adımlar atılmadı. Vatandaşlarımızın huzurlu ve güvenli bir kent merkezine sahip olma noktasında cılız kararlar alındı. Görev süresini tamamlayan ayrıldı veya başka ile tayin oldu veya siyasi ise seçilemedi. Neticede elimizde enkaz haline gelmiş bir kent merkezi var. Şehrin nefes alacak birkaç noktasından biri olan AVM ve emniyet kavşağının durumu içler acısı. Bu kavşak resmen fecaat ve hiç kimse bu hususta hiçbir şey yapmıyor, çözüm düşünme zahmetine dahi katlanmıyor.
UZUN MAHMET CAMİİ ZONGULDAK’IN SİMGESİ
Uzun Mehmet camimiz çok güzel oldu, emeği geçenlere tekraren teşekkür ediyoruz. Tüm kalabalık cenazelerimiz burada rahat bir şekilde eda ediliyor. Zonguldak için bir simge haline geldi. Şimdi de duyuyoruz camide çalışan belediye personeli geri çekiliyor. Belediyede milletin camide milletin. Millet olarak el birliği ile değerlerimize sahip çıkma durumunda değil miyiz ? Diyanet kurumu, din görevlilerini görevlendirmiş , hizmet yapıyorlar. Orada yeşil alanlar var, geniş wc ve abdesthaneler var bunların bakım ve işletmesini Zonguldak Belediyesi’nin yapması gayet makul bir yaklaşım tarzıdır. Belediye’nin borçları var camide 10 personelimiz var bunları buradan çekmemiz gerekiyor yaklaşımını katiyen doğru bulmuyoruz. Bu tavır ile o halde TTK kurumu da hep zararda, peki nasıl norm kadroya çıkartacaksınız. Kentin simgesi haline gelmiş Uzun Mehmet camisinde 10 personeli çok gören yönetim anlayışı, TTK gibi yıllardır zararda olan kurumda binlerce işçiyi nasıl istihdam edeceksiniz.
CHP’LİL SALVO ATIYORDU
Zonguldak Belediyesi geçen dönem Ak Partide iken biz olsak böyle yaparız şöyle ederiz, mükemmel yönetiriz diye salvolar atan CHP’li yöneticiler bugün ne diyor ? Belediyenin borcu duvara pankart halinde asılıyor ve sürekli bir şekilde para yok yatırım yok diye ağlama seanslarında bulunuyorlar. Biz hizmet bekliyoruz ve milletimizin hayatını kolaylaştıracak adımların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini heyecanla bekliyoruz. Zaman su misali akıp gider, bir bakmışsınız Mart 2029 Belediye başkanlığı seçimleri kapıya dayanmış. O zaman adama sorarlar ne yaptın? Kentin hangi sorununu çözdün ? Belediyeyi kurumsal bir yapıya kavuşturdun mu ? Aldığın noktadan nereye götürdün?
HANTAL TAVIRLA BELEDİYEYİ YÖNETEMEZSİNİZ
Yeni şeyler söylemek lazım cancağazım yeni şeyler yapmak lazım…Zonguldak Belediyesinin borcunun azaltılması ve denk bütçeye kavuşturulması için ciddi bir plan ve program hazırlanması gerekir aynı zamanda sıkı takip çalışmasının yapılması zorunludur. Dostlar alışverişte görsün, yavaş ve hantal bir yaklaşım tarzıyla bu belediyeyi yönetemezsiniz. Bildiğiniz ve takip buyurduğunuz gibi halihazırda merkezi bütçenin durumu hiç iyi değil ve kaynaklar dip seviyede olduğu için belediyeler kendi kaynak planları yapmak durumundadır.
HAK HUKUK NEREDE?
Bir hususta hem iktidar partisi kanadının hem belediye kanadının yürüttüğü işe alım süreçleri ile ilgili bir takım şikayetler kulağımıza geliyor. Bir kişinin veya bir kuruluşun sürekli eleştirdiği sürekli şikayet ettiği bir davranış şeklinin kendisi tarafından icra edilmesi ne kadar vahim bir durum. Herkes yandaşının, partilisinin menfaatine ve çıkarına iş yaparsa bu milletin evlatlarına kim sahip çıkacak. Nerede kaldı ehliyet ve liyakat? Nerede kaldı hak ve hukuk? Her adımınızı takip ediyor, ona göre yönetiniz ona göre adım atınız. Zonguldak’ta 1-2 gün önce bir genç kızımız ve bir genç kardeşimiz intihar etti. Ne idi bunları intihar gibi feci olaya sevk eden ? Bu insanlar gencecik yaşlarında neden intihar etti ? Çok kafa yormamız gereken bir mesele var ortada . İnsanımız hem ahlak ve maneviyat konusunda fakirleşti hem de ekonomik anlamda yoksullaştı.
PARA SAYMA MAKİNASINA AŞIK OLMUŞLAR
Üretimi bitirme noktasına getiren iktidar, 2025 yılında da üreticiyi, çiftçiyi, çalışanı değil; bankalarda sıcak parası olanları destekleyecek. Kur Korumalı Mevduat ile aziz milletimizin emeğini heba edenler; faiz ile de geleceğini karartıyor. Gece uyuduğumuzda cebimizde olan 200 lira 20 ekmek alırken, sabah 15 ekmek alıyor. Nereye gidiyor bu 5 ekmek? Tab iki faiz lobilerinin midesine! Bizler 55 yıldır faize, ranta ve yolsuzluğa karşı çıktık. Eğer bugün Milli Görüş iktidarda olsaydı, bunların hiçbiri olmazdı! İktidarda olduğumuz dönemde yaptıklarımızı aziz milletimiz çok iyi biliyor ve hatırlıyor. Birileri para sayma makinasının, sesine aşık olurken, bizler işleyen sanayi çarklarının; buğdayı nimete, samanı yeme dönüştüren biçerdöverin; ülkemizin meralarında otlayan kuzuların, koyunların sesi ile mutlu oluruz. Bizde faize verecek para da, buna zemin hazırlayan sistem de yok. Bizde Adil Düzen var! Adil Ekonomik Düzen var! Adil bölüşüm olmadığında neler yaşandığını, işte günümüz Türkiye’sinde hep birlikte görüyoruz.
ASGARİ ÜCRET SÖZÜNÜ ŞİMDİDEN DUYAR OLDUK
Geçtiğimiz aylarda asgarî ücretin, mevcut enflasyon verilerine göre değil, bir sonraki yıl enflasyon beklentisine göre yapılacağı konuşuldu. Bu şu demek; “hali hazırda alacak bir şey kalmadı, artık geleceğinizden alacağız. Ne kadar alacağımıza da keyfimize göre karar vereceğiz. TÜİK ile yıllardır istediğimiz rakamları gösterip hakkınızı yedik; bundan sonra da Merkez Bankası’nın tahminleri ile geleceğinizi karartacağız.” Demektir. Buradan uyarıyoruz; bu kadarda vicdansız olmayın! Emeklinin, asgari ücretlinin ve memurun sofrasına daha fazla göz dikmeyin. Tencerede kaynayacak bir şey bırakmadığınız gibi şimdi de boşa kaynayan suya göz dikiyorsunuz. 2024’ü “açlık yılı” olarak geçiren emekliye de hakkını teslim edin. Onlar emek verdiler ve emekli oldular. Belki “emek” kelimesi sizin lügatinizde olmayabilir. Ama biz emeğin ne olduğunu biliriz, size de bunu yedirmeyiz! Vatandaşa harçlık değil, hak ettiğini veriyorsunuz. Ulufe dağıtmıyorsunuz, emeğinin karşılığını veriyorsunuz! Bu konu sizin keyfiyetinize kalmış değildir!
KREDİ KARTI BORCU
Türkiye’nin müthiş ekonomisinden sorumlu Bakanımız kredi kartı kullanımındaki ısrarını sürdürüyor. Bunun sebebi acaba vergi mi yoksa yine faiz lobilerini beslemek mi gerçekten arada kalıyoruz. Rakamlar bize, vergiden ziyade bankaları abad etmek için yapılan bir ısrar olduğunu söylüyor. Kredi kartı kullanımından icraya düşen dosya sayısı geçen yılı ikiye katlayarak 23 milyona ulaştı. Bankaların kredi kartı faizlerinden olan kazancı yüzlerce kat arttı. Kredi Kartı kullanımı rekor üstüne rekor kırıyor ama sayın bakan bunu yeterli bulmamış olacak ki hâlâ nakit alışverişi bitirme peşinde. Bir de insanları kredi kartına yönlendirip oradan da limit üzerinden vergi icat ediyorlar. Az kalsın olmayan paradan vergi almaya çalışan ilk ülke olacaktık. İnsanlar vergi vermekten kaçıyorsa bunun sebebi siz misiniz vatandaş mı? Vergi verip; özel hastaneye gitmek zorunda kalan, vergisi ile yapılmış yollara tekrar para veren, verdiği verginin ziyan olduğunu gören bir insan neden vergi vermek istesin ki? Vergilerin çetelere, ranta, yolsuzluğa gittiğini aziz milletimiz biliyor. Ama siz onların bildiğini bilmek istemiyorsunuz!
YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ VE SİYASETTE NORMALLEŞME
Son günlerde bir dönüm noktası tartışması sürüyor. Tüm bunlardan önce, ben şunları hatırlatmak istiyorum! Birincisi; Türkiye, nevzuhur bir ülke değildir. Türkiye, genç bir cumhuriyettir fakat bin yıllık bir devlet geleneğinin üzerinde oturmaktadır.
İkincisi: Terör sorunu nedeniyle on yıllardır çok şey kaybettik. Zamanımızı kaybettik, Kardeşliğimizi kaybettik. Evlatlarımızı kaybettik. Huzur ve güvenliğimizi kaybettik. Geleceğe ilişkin umutlarımızı kaybettik. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetmek ve Türkiye üzerine konuşmak ciddi bir sorumluluk ister. Bu ülke ağzınıza her geleni söyleyebileceğiniz bir kabile devleti değildir. Bu topraklar el yükselterek üzerinde kumar oynayacağınız bir masa da değildir. Bu hatırlatmadan sonra şu uyarıyı yapmak isterim: Böyle bir Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez. Politika ve stratejisi küçük siyasi hesaplarla dizayn edilemez. İç politikaya dair matematik hesaplarla ülkemizin yaralarını kaşımaya, toplumun sinir uçlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur.
Şimdi gelelim esas meseleye. Şunu açıkça ve gönül rahatlığıyla buradan beyan ediyorum: Biz; Türkiye’nin meselelerini çözmek gibi bir derdi olan herkesle otururuz, konuşuruz. Biz; her problemi, muhatabıyla meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz. Dolayısıyla, hali hazırda toplumsal, siyasal ve hukuki karşılığı bulunan aktörler varken yeni muhataplar aramak iyi niyetli bir çaba değildir. Küçük hesapların bir yansımasıdır. Bu arayış, yeni cepheler açma arayışı, yeni kutuplaşma ve gerilimlerin temelini atmaktır. Öncelikle bu kimin planı? Cumhur ittifakının mı? ABD-İsrail ikilisinin mi planı? İkincisi dünkü davet Irak, Suriye, İran ve Türkiye'nin yaşayacağı yeni sıkıntıların bir fragmanı mı? Çok açık ifade edeceğim: Biz, ülkeyi değil kendi çıkarlarını merkeze alan her türlü hamlenin karşısında, milletimizin menfaatine olan her türlü çabanın yanında olacağız. Yani; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da “Hayra motor, şerre fren olmaya” devam edeceğiz. Kısacası; Terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız. Yok eğer küçük hesaplar peşinde, milleti oyalıyorsanız; Göreceksiniz bu millet Terörü de sizi de bu memleketten temizler! Bizim abdestimizden şüphemiz yok! Kürt kardeşlerimiz bizi iyi tanır. Erbakan hocamızı iyi tanır. Bütün milletimiz bizi iyi tanır. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Allah’a emanet olunuz” dedi.