İsmail Çankaya
(ŞİİR-95 sayfa)
Sıkıldım. Kitaplığıma sığındım. Kitapların arasından eski bir dost tuttu elimi: ÇANLI KAPI. Sıcacık eli bırakamadım. İlişiverdik çekyatın köşesine.
Kapaktaki kapıyı açmadan arka kapağa baktım. Orada dünyayı kucaklamaya çalışan çocuk adamı gördüm. O, öğretmen şairdi. İzmit'te Süleyman Demirel Kültür Merkezinde bir yarışma seçici kurulunda ve Kocaeli Kitap Fuarı ortamında tanışmıştık. Çanlı Kapı orada imzalanmıştı.
Benim ilgim Çanlı Kapı'da. Kapıdan içeriye girdim usulca. Şiirlere daldım. Sıkıntı sıkılıp gitti.
Şiirler özgürce biçimlenmiş. Ölçü-uyak bağımlılığı yok. Serbest şiir, sözcük yinelemeleri, ses uyumları ezgiyi çeşitlendirmiş. Kısa - çoğu kez bir iki sözcük- dizelerin yoğun olduğu akıcı şiirler çoğunlukta.
Sözcükler yaşamın içtenliğiyle sarılmış. Şair halkın kullandığı sözcükleri sakınmadan kullanmış. Tekdüze yaşamı renklendiren aykırı sözcükleri şiirlere dokumuş. İmgeler öznel ve vurucu. Türkçe, yurdum insanını en güzel bir biçimde anlatabilir olgunlukta...
Çanlı Kapı'dan girince ölüm karşıladı beni birkaç küçük dizeyle:
"Ne ucu kaldı
Ne ortası, ne sonu
Ölüm
Ucunda da var
Ortasında da
Sonunda da var...
Çanlı Kapı, babayla yitip giden dünyaya bir anıt kalmış adeta. Şair, güzelliklerin yitişine yaş dökerken baba dünyasına olumsuzlukların çöküşüne tepkili. Bu tepki özelden çıkıp evrenselleşivermiş. Baba ve ana sevgisi kucaklayıcı...
Yakın yitiklerine hüzün, yalnızlık yaşamla dalga geçer gibi doğal dünyaya eşlik ettirilerek verilmiş:
"Efe HÜSEYİN emmim beş gün önce
Toprağa düşmedi mi
Cemre toprağa düşmüş
Bana ne!..
...
Benim yalnızlığım ise
Erik ağaçlarının kanaması...
Sevda, karanfil, kavga, yaşamın savruluşu, yaşanmışlıklara özlem, içli-içten bir babanın oğluna özlemini doğa söyleşisiyle dillendirişi, kızına direnme kültürünü öğretme, harcanan yaşamlara yanma, anlaşılmama tepkisi, yoksul halkı anlatmayan sanatçılara kızma, yaşamı hak etme kahramanlığı, yiğitçe yurt ve yurttaş özgüveni verme, umut, barış, çocuk sevgisi, kardeşlik, özünde öz yurdunda umutla yaşama isteği, tekdüze-yapay olanı sevmeyen kıpır kıpır bir çocuk yürek... şiirin dünyasına çekiverdi beni.
Şair, her türden sözcüğü, halk söyleyişlerini vurucu biçimde imgelerle süslemiş. Kabadayı vurgusu karanfilin, sevdanın yanında yumuşuyor. Şiirler boyunca yitik güzellikleri bağıra çağıra yeniden derlemeye çabalayan bir dost görüyor insan.
Çanlı Kapı'dan giren kendi dünyasını buluyor karşısında. Sonra bütün insanlık oluveriyoruz kendimizde. Tabii farklılıklara saygıyla...
"Bırak umutlansın çocuklar"
...
"Büyük acılar sığdırdık da
İçimize...
Ufacık sevinçleri sığdıramadık"
...
"Gül görmemiş ki;
aykırılığı anlayabilsin.
Eline gül dolu bahçe teslim et,
baba malı sanıp
üzerine gecekondu yapmaya kalkar."
Sözü, bir öğrencisinin (Ece'nin) mektubundan alıntıyla bitirelim:
"... karların altından bile bakmayı becerebilen öğretmenime...
Başka okyanuslarda başka adalar kurmaya gidiyordu. "
İyilik ve güzellik için çırpınan yüreklere saygılarımla...