36 yıl Çatalağzı’nda, santrallin gölgesinde yaşayan ve santraller konusunda araştırmaları olan biri olarak, artık konunun uzmanı olduk..

Santrallerin yakıtı, bir zamanların canlıların, öldükten sonra ; zamanla fosilleşmesi ve kömür, petrol ve gaza dönüşmesi sonucunda oluşa yakıtlardır. Böyle tanımlanınca biraz ürpertici oldu. Ama gerçek bu. Canlı ölüsü yakıtı dünyanın atmosferine zarar vermesi de ayrı bir bilim kurgu konusu.

Sera ise; aslında bildiğimiz , tarımda kullanıldığı anlamındadır. Meyve sebze seraları gibi. Yani burada da ısı hapsolur. Böylelikle kışın seraların içinde yaz mevsimi sıcaklığı ede edilir ve yaz meyvesi olan domates bile yetiştirilebilir.

Şöyle düşünün.

Evde kombi yakıyorsunuz ve camlar kapalı. Isı dışarı çıkmadığı için evde hava sıcaklığı artıyor. Bu , ev ısınması için ideal olsa da ; olay eğer dışarıda, yani Dünya’da gerçekleşir ise; bu bambaşka bir soruna neden olur. Küresel ısınma işte budur. Sera gazları tıpkı tarımda kullanılan sera örtüsü (Naylon) gibi ısıyı içeri hapseder. Bu yüzden bu gazlara Sera Gazı adı verilmiştir. Güneş ışını içeri giriyor ve dışarı çıkamıyor.

Binlerce yıl insanoğlu, yaşadığı gezegene herhangi bir etki etmez iken, son 300 yıldır Dünya’nın dengesini bozacak aşamaya gelindi. Yaşam standartları değiştirme cabası , enerjiyi kendisi yaratması,ülkelerin kendi arasındaki rekabeti, bunun için değişik gazların kullanımı vb. bunu tetikledi.

Normalde Güneş ışınları, yeryüzüne vurduktan sonra ısı bırakır. Ve bu ısı yerden göğe yükselir. Yani küçüklüğümüzden beri aklımıza gelen şu soru geçer. ‘’neden dağlar güneşe daha yakın olmasına ramen daha soğuktur.’’ İşte bunun nedeni güneş ışınlarının oluşturduğu sıcaklık, yere çarptıktan sonra, aşağıdan yukarı yükselmesi ile olur. Bu yüzden deniz seviyesinden her 100 metre çıkıldıkça , sıcaklık 0,5 derece azalır. Yani 200 metreye çıktığınızda deniz seviyesi sıcaklığı 20 derece ise bulunduğunuz yerde sıcaklık 19 dereceye düşer..

Yani , güneş aslında havayı değil , çarptığı yeri ısıtır. Denizi ısıtır mesela. Bu yüzden atalarımız Şaman inancına göre: bunu ‘’cemre suya düştü’’ kavramını getirmiş.. ,Cemre toprağa düştü demiş.(Cemre; kor halinde yanan ateş)

Bu olay aynı zamanda yeryüzündeki sıcaklığı dengeler. Ve bu ısının çoğu tekrar atmosferden dışarı çıkar. Eğer çıkamaz ise hava sıcaklığı deniz seviyesine hapsolur. İşte fosil yakıtlarla çalışan santrallerin yaydığı sera gazları, bu ısının çıkmasını engeller ve yeryüzüde ısıyı hapseder. Çünkü ısı sera gazına çarpıp tekrar dünyaya yayılıyor. Sera gazları ısının çıkmasını engelliyor. Dünya daha çok ısınmaya başlıyor. Bunun sonunda da küresel ısınma meydana geliyor. Doğanın dengesi bozuyor. Bazı canlılar yaşamsal fonksiyonlarını kaybediyor. Buzullar eriyor. İklim değişiklikleri meydana geliyor ve bazı mevsimler değişiyor. Meyve sebzeler feleğini şaşırıyor.

Giderek daha çok enerji ihtiyacı ile milyonlarca yıl oluşmadan yaşayan canlıların giderek daha çok hayatına kast etmeye başlıyor. Bunların bir de insan sağlığına kanserojen etkileri var. Buna girmiyorum bile.

Yeryüzünde çevresine zarar veren tek canlı insandır.

Bunun sonu ne olur bilmem ama insan aklı bu dünyaya göre değil bence. Çünkü insanın sadece akıl ile yetinmesi halinde kendine ve dünyaya ne kadar zarar vereceği , son yüzyıllarda geçirdiği evrelerde gördük. O yüzden akıl aynı zamanda mantık ve vicdan ile birlikte yaratılmıştır. Atom bombasını yapan akıldır ama onu insanların üzerine atıp, atmamak vicdan işidir. Akıl vicdan ve mantık aynı anda devreye girmiyorsa bu felakete bile yol açar.

Bana kalırsa ; bundan bir- iki yüz yıl sonra insanlar, yaşamsal fonksiyonları kısıtlı bir hale gelince, bu yaşadığımız yüzyıl hakkında bizi suçlayacaklar , hatta beddua edecekler. Bize ‘’cahiller’’ diyecekler. Çünkü biz aynı zamanda gelecek nesillerin de yaşamsal haklarından çalıyoruz. Sonunun nereye varacağını bilmeden oldukça lüks yaşıyoruz.

Bu yüzden bir an önce;

-Elektronik eşyalar kısıtlansın,

-Toplu taşıma haricinde ,özel otomobiller yasaklansın.

Sokak lambaları sınırlansın. Otobanlarda,köprülerde,evin dış cephe aydınlatmaları sönsün mesela.

-Sanayi ,sadece insan hayatını devamı için kurulsun.

-CATES ve EREN Enerji gibi kuruluşlar sıkı denetimlerden geçsin.

-Belediyelere laboratuvarlar kurulsun. Hava ölçüm istasyonları belediyelere bağlı olsun ve sınır geçildiğinde belediye hopörlerinden alarm çalınsın.

Bu kadar lüks ve gereksiz kullanımları kendine hak gören insanlar, şu an belki de bunun keyfini çıkartıyor ama; Dünya yaşayamaz hale geldiğinde, dünyanın dengesini bozmanın nasıl bir şey olduğunu gördüklerinde, , kendinden başka canlıların da hakkını nasıl çiğnediler ise, insanoğlu bunun cezasını çekecek.

Sermayedarlar, bilim insanları ve sıradan insanlar..

Hepsi bir egoya sahip ve bunu yaptıran egodur.Bunu unutmayın.

Akıl, Vicdan ve Mantığın aynı an da devreye girmediği her şey bozuk düzendir. Ve bunun da sonuçları olur.

Bunu dinsel açıdan anlayacaklara ise şöyle açıklama yapılabilir.

Kuran, öyle ilkokulda bir mağarada resimlerle anlatılan, gökten sayfalarla inen bir kitap değildir. Hz. Peygamberimizin aklına vicdanına ve mantığına inmiştir. Kitaba dönüşmesi ölümünden sonra gerçekleşmiştir.

O halde santraller dine aykırıdır.

AK Parti Zonguldak Teşkilatı’nın acı günü AK Parti Zonguldak Teşkilatı’nın acı günü

Allahın yaratığı Dünya’nın sistemini bozuyorlar.

Hayati Yılmaz ile

Zonguldak Tarih.