Parlayan yüzüyle camlardan sızan güneş içimizi ısıtsa da soğuk bir hava var dışarıda… Kozlu sahilini boydan boya gören penceremden denize bakıyorum… Gri bir gökyüzünün çevrelediği çırpıntılı deniz, Kozlu deresinin getirdiği çamurlu sularla ince ince dövüyor sahili… Bir grup işçi, dalgaların bittiği yerde hummalı bir çalışma yürütüyor… Kozlu Belediyesinin basiretsizliği nedeniyle yıllar önce inşaat atığı ve hafriyatla doldurulan denizin üstüne bir inşaat şantiyesi kuruluyor… Tam karşısında Kozlu Belediyesi İtfaiye Garajı var… Ancak bizde olabilecek bir garabet: Deniz sıfır itfaiye garajı, denize sıfır şantiye…
Ereğli’den Cide’ye kadar tüm sahilini bilirim Batı Karadeniz’in… Sularını kulaçladığım koyların birçoğu hazin bir öykü artık… Şantiye kurulan yerin az ötesindeki adı Bitinya’dan emanet Öküşne koyu yok artık… Her biri “Hizmet etmiş muhterem zat” olarak kutsanan embesiller yüzünden dolarak çakıl tarlasına dönüştü çoktan… Doğal dokusu korunabilse, mitolojik çağlara da vurgu yapılarak muhteşem bir destinasyon çıkabilirdi ortaya… Gün gün dolan Değirmenağzı Koyu da aynı kaderi paylaşıyor... Yol çalışması sırasında haince dökülen hafriyat nedeniyle Ilıksu Plajı’nın doğal dokusu bozulalı yıllar oldu zaten…
SAHİLLERİ YOK EDEN KOZLU’NUN GAFİL YÖNETİCİLERİ DEĞİL YALNIZCA
Hem o vakitlerde ulaşımı zor, hem de Zonguldak’taki plajlar yetip de arttığı için, çocukluğumda çok az gittiğim Kozlu Plajı’nda hatıram çok az… Eski fotoğraflarda gördüğüm, anlatılanlardan dinlediğim Kozlu sahili, grinin her tonundaki tertemiz çakılıyla gönül çelen bir plajken, her biri başka yerden kopup gelmiş kapkara taşlarla kaplı şimdi… Bulanık sularında keyifle yüzmenin olanağı yok… Denize girenlere en küçük bir hizmet de verilmiyor ayrıca… Daha kötüsü de çağdaş belediyeciliğin sözde öncüsü Kozlu Belediyesi ilçenin tüm lağım sularını, dere aracılığıyla oraya akıtıyor…
Yanlış anlaşılmasın sahillerini yok eden Kozlu’nun gafil yöneticileri değil yalnızca… Zonguldak’ta da durum aynı, Kilimli’de de… Balkaya burnu EKİ’nin çöplüğü olarak kullanıldı on yıllarca… Kozlu Sahili ve Kilimli Alacaağzı gibi oradan da milyonlarca ton lavuar atığı, içindeki kimyasallarla birlikte fütursuzca denize dayanıldı… Çocukluğumda EKİ Plajı olarak kullanılan efsane koy Orta Kapuz, tıpkı Tersane Koyu gibi içine girmeye korkulan bir viraneden ibaret şimdi… Kilimli’de ise hepsinin üstüne tüy dikildi adeta… Yol yapma gayretkeşliğindeki cahiller bir karış sahil bırakılmadı güzelim ilçede…
BARTIN İLE FİLYOS ARASINDAKİ SAHİLLERE DİKMİŞLER GÖZÜ
İnağzı sahili gibi, tünel arkasında da, Hisararkası sahilinde de, Kilimli’de de, Alacaağzı’nda da denize girmek mümkün değil şimdi… Behçet Kalaycı’nın “Zonguldak deresi bir eyyam / Pırıl pırıl akarmış. / İhtiyar değirmencinin kızı / Suyun aynasında örermiş saçlarını. / Sonra bir uygarlıktır başlamış / Ve kapkara kesilmiş derenin suyu” dediği gibi, uygarlık adına üstünden dozerlerle geçip sözde yol yaptılar hepsinin üstüne… Nasıl da yanıyor insanın içi… Doğaya yapılan bu gözü dönmüş saldırı nasıl da kahrediyor… Şimdi de Bartın ile Filyos arasında doyumsuz güzellikteki sahillere dikmişler gözü…
Pusula’da okudum, Bartın Filyos arasında yeni bir yol çalışması başlatılmış... Çokbilmiş yöneticiler, bu tip projeleri çevrede yaşayanları bile bilgilendirmeden hayata geçirmeye pek meraklı nedense… Aldığım ilk bilgilere göre ormanlık alandaki ağaçlar kesilip, sahillere dolgu yapılarak ilerlenecekmiş… Hatipler, Kızılkum, Mugada gibi dünyada eşi çok az bulunan cennet sahiller bundan ne kadar etkilenecek bilmiyorum… Bildiğim şu ki, tüm değerlerimize düşman bir Vandal sürüsü yönetiyor bizi… Ve bu Vandallar on yıllardır yaptığı gibi her türlü kötülüğü yapar kente… Sonra kahraman olurlar bir de…