Yerel seçimler kapıya dayandı iyice… Partilerin aday adayları vitrine çıkmaya başladı. Seçeneği en çok olan CHP, bizim gazetede yayımlanan habere göre, adayını anketle belirleyecekmiş. Genel merkez üç değişik şirkete, üç ayrı anket yaptırıp oradan çıkan sonuca göre çıkaracakmış adayını ortaya. Doğru bir yöntem mi, bilmiyorum doğrusu. Kapsamı nasıl olacak, o konuda da bir fikrim yok. Yalnızca üyeler arasındaysa, ön seçim gibi son derece demokratik bir yöntem dururken, anket gibi “gizli oy, gizli sayım” ilkesine dayanan bir yönteme ne gerek var, onu da anlamış değilim. Yok eğer, seçim çevresindeki tüm ahali katılacaksa, o da doğru değil bence. Hayatında hiç CHP’li olmamış, CHP’ye oy dahi vermemiş insanların aday belirleme sürecinde etkin olması, halkın söz ve karar sahibi olduğu anlamına mı gelir, şüphem var çünkü… Bir de işin güvenirlilik boyutu var… Her ne kadar profesyonel şirketlerce yapılan anketlerin manipüle edilmesi zor olsa da, yanılma payı çok olan bir çalışma sonuçta…
Anketlerde öne çıktığı için seçim kazanılacağı düşünülen her aday CHP adayı olmalı mı, açıkçası, onu da tartışmak isterim. Popülerlik kaygısının çok zaman ilkesizliğe kadar giden sonuçlar doğurduğunu yaşayarak öğrendik hepimiz. Sol, sosyal demokrat değerlerle hiç tanışmamış, “halkçı belediyecilik” kavramına yaşamı boyunca karşı çıkmış, “sosyal belediyecilik” anlayışından bihaber bir insanın salt popülaritesi nedeniyle aday gösterilmesi, hiç doğru değil bence… Bu kaygılarla seçilen başkanlar, uygulamalarında, sağcı belediyelerle farklarını koyamıyor çünkü ortaya. Belediye doğa insan dengesini koruyup, insan odaklı çözümler üreten bir örgütlenme olmaktan çıkıp, rant üreten, bir mekanizma haline dönüşüyor. Bir bakıyorsunuz, Gezi eylemlerinde en önde olan CHP’nin yönetiminde olduğu belediyelerde de ağaçlar kesilip, yeşil alanlar talan ediliyor. Kentsel yaşam imar oyunlarıyla oralarda da cehenneme çevrilirken, toplumcu bakışın eksikliği kentlerin geri döndürülemez şekilde tahribi olarak kendini gösteriyor…
Parti örgütü seçimden sonra da lazım
Bir de işin örgüt boyutu var ki o da son derece önemli bence. Anketlerden çıkan isim, şayet içinden gelmiyorsa mutlaka bir doku uyuşmazlığı yaşıyor partiyle. Amacı yalnızca kazanmak olan pek çok kişinin umurunda bile değil ama bu da, yerel yönetimin verimini düşürüyor. Bana sorarsanız örgütün seçimden sonra da yaşamsal önemi var yerel yönetimde. Örgüt, yerel yönetim ilişkisini doğru kurgulamış bir başkan, hem çalışmalarını kamuoyuna anlatmakta, hem de sosyal, kültürel çalışmaların örgütlenmesinde önemli aşamalar kaydedebilir pekâlâ... Dahası, dinamik bir örgütle özellikle merkezi idarenin önüne çıkardığı engelleri çok daha kolay aşabilir. Toplumcu bakış açısından yoksun yöneticiler belediyeyi yalnızca bürokratik bir örgütlenmeden, işlerin yürütülmesi için kurulmuş hiyerarşik bir yapılanmadan, sıradan bir devlet dairesinden ibaret görüyor ve örgütü seçim sırasında kullanılıp atılacak bir aparat, oy isteyen bir insan kaynağına indirgiyor. Hal böyle olunca, örgüt belediye ilişkisi torpil yapma/istemeden öteye ne yazık ki geçmiyor…
Bunu örneklemek isterim. Zonguldak’ın CHP’li bir belediyesi var değil mi? Onlara göre örgüt, belediye ilişkisi nasıl işliyor bilmiyorum ama dışarıdan bir gözle son derece çarpık olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. En azından kamuoyunda böyle bir izlenimin olduğunu açıkça belirtmek isterim. Lavuar alanı kentin kangrene dönüşmüş bir yarası olarak duruyor örneğin ortalık yerde. Bırakın sıradan vatandaşı, kent siyasetinde etkin olan pek çok insan bile oranın neden öyle kaldığını, çalışmaların ne zaman başlayacağını tam olarak bilmiyor. Ben de dâhilim bu bilgi fukaralarının içine… Yerel yönetim doyurucu bir açıklama yapmıyor ki bilelim. Bir tek merkezi idarenin mülkiyet konusunda güçlük çıkardığı dolaşıyor dilden dile… Gerçekten böyle bir durum varsa, CHP’nin aktif görüntü çizen örgütü bir de Lavuar Alanı için eylem yapsa iyi olmaz mı sizce? Belediye, parti örgütüyle el ele verip, “Zonguldaklı bu çirkinliğe mahkûm edilemez” diye haykırsa, orada şenlikli eylemler yapılsa emin olun zafer yürüyüşünden çok daha fazla taraftar bulacaktır kendine. Dahası insanların tam da yaşamına dair bir mesele sahiplenildiği için, yüreklerde de iz bırakacaktır…
Vatandaş yaşamında bir şeylerin değişeceğine inanmalı
Bir diğer örnek de TOKİ’nin Üzülmez’de yürüttüğü toplu konut projesinden verebilirim. Bildiğim kadarıyla Zonguldak Belediyesi bu projeye pek hayırhah bakmıyor. Neden bakmadığını da tam olarak anlatabilmiş değil halka… Orada gerçekten halkı mağdur eden bir uygulama mı yapılıyor, kent rantı birilerine mi aktarılıyor, bilmiyoruz. Karşı çıkış gerekçelerini, başta projeden zarar görecek mahalle halkı olmak üzere, tüm Zonguldaklılara gereğinde parti örgütünün düzenleyeceği eylemlerle anlatmalı mutlaka. Ama ne yazık ki böyle yapılmıyor. Kentsel meselelerde ağır suskunluğa bürünerek, halkı bilgisizliğe mahkûm ediyor. Bir de genel olarak bir inandırıcılık sorunu var. Vatandaş sol, sosyal demokrat bir belediyeyi seçtiğinde, yaşamında bir şeylerin değişeceğine inanamıyor. Her yönetimin kendi müteahhidini, büfecisini yaratacağını düşünüyor çünkü. Ne yazık ki örneği de çok bunun… Dengeler hizmetten daha çok alışveriş mantığı üzerine kuruluyor. Oy verenin rüşvet peşinde koştuğu ahlaksızlık tam da burada mayalanıyor zaten. Bunun sonucu da çirkinin de çirkini kentler olarak çıkıyor karşımıza…
Buradan AKP’li belediyelerde böyle olmuyor sonucu çıkarmasın hiç kimse. Orada daniskası oluyor bu işlerin. Devri iktidarlarında yönetici durumuna gelmemiş badem bıyık kalmadı örneğin memlekette. Yerel yönetimlerde kırdıkları ceviz bini aştı. Bunun önüne nasıl geçilebilir, fark nasıl yaratılabilir tartışmasını yürüttüğümüz için örnekleri de oradan verdim… Bana sorarsanız CHP ilkesel davranmalı, yukarıda yazdıklarımı dikkate alarak, adayını belirlemelidir. Popülarite önemlidir ama en önemlisi Zonguldaklıların önüne sol, sosyal demokrat değerlere sahip olan, toplumcu belediyeciliği kendine ilke edinen bir adayla çıkmasıdır. Ötesi al birini vur diğerine belediyeciliği olacaktır ki, bunun da kaybedeni Zonguldak ve Zonguldaklılardan başkası olmayacaktır…