Son günlerde nereye baksam…

Kafamı nereye çevirsem…

Mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimi görüyorum.

Zalim Çin'in, meşhur işkencelerini gören dünyanın çıldırtıcı sessizliği, insanlığımdan utandırıyor beni...

Ne kadar kaçarsak kaçalım, mesafe ne kadar uzak olursa olsun, internet ağı denilen sanal dünya; uzakları yakın edebiliyor, vicdanı olana…

Sivil toplum kuruluşları, sendikalar (bazı istisnalar olsa da) ve hemen herkes; yani hepimiz birkaç yıldır ara ara gözümüze ilişen zulme, sessiz kalmayı tercih ettik?

Acı ve zulüm uzakta olunca yok mu sayacağız?

‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mı diyeceğiz yoksa?

Merhametsiz Çin Devleti'ni lanetlemek ve her platformda işkence fotoğraflarını paylaşarak dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmak "İnsanım" diyen herkesin birinci görevidir.

Bu kadar net...

Karınca misali, hiçbir şeye gücümüz yetmese dahi o yolda olmak, kötünün yaptığına sessiz kal(a)mamak vicdanımızın sadakasıdır.

Toplum olarak yemek, içmek, giymek, gezmek tozmak gibi lay lay lom işlerden başımızı kaldırıp (af edersiniz, çoluk çocuklara işkence etmekten zevk alan) o aşağılık maymunlara tavır koymalıyız.

Benim elimden gelen yazmak…

Mağdur olanların, zorda kalanların etiketine bakmadan gündeme getirmek… Vicdan bunu emretti. Kalem boyun eğdi.

Zannedilmesin ki konu, yerel bir sorun değil. Tam tersine yerelin, hatta içtekinin taa kendisi…

İnsanlık krizidir asıl yaşanan…

Ekonomik kriz nedir ki…

Mahalli sıkıntılar, bir hiçtir ki…

Zonguldak’ın bilmem hangi sorunu, insan unsurundan bağlantısız değil ki…

Ve ben zifiri karanlıkta avazım çıktığı kadar bağırıyorum: Neredesin insanlık?  

İNSANI DÜZELTMEK

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu.

Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim” dedi. Sonra düşündü;
‘oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez’.

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve ‘baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz’ dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu.

Çocuk şöyle cevap verdi:

‘Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.

İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ’.