Etkinlikte ‘Çocuk Gelinlere Hayır’ mottosuyla hareket edilirken, Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Sevgi Özkaya şu açıklamayı yaptı;
“Kadınlar Birlikte Güçlü diyerek adım attık Kasım’a. 25 Kasım’da şiddete karşı isyanımızı anlatmaya, haykırmaya. Bu ay, tüm Dünya Kadınlarına önemli bir mirası anımsatıyor.1960 yılının 25 Kasım'ında, Dominik Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardeşlerdir.
Mirabellerin kanat çırpışı yeni bir yaşam, bugünümüzde direniş,
yarınımızda direniş . Bir mücadele ezgisi, şiddete karşı. İşte dünyada bu tabloyla ilerliyoruz 25 kasıma.
25 Kasım, Trujillo Diktatörlüğüne karşı kanat çırpan kelebeklerin elden ele
dolaşan özgürlük bayrağıdır, Mirabel kardeşlerin hikayesi.
Aradan geçen 63 yıla rağmen Dünyada ve Türkiye’de kadınlar şiddet görmeye devam ediyor. Türkiye’de 2021 yılı içerisinde 345 kadın öldürüldü.
Mirabel Kardeşler’in direnişi hepimizin ortak öyküsü
63 yıl sonra da payımıza yine şiddet, yoksulluk, eşitsizlik, sömürü ve savaşlar düşüyor.
Kadına yönelik şiddet öyle ürkütücü bir boyuta geldi ki artık hiç tanımadıkları bir erkek dahi
katilleri olabiliyor. Bıçaklanarak öldürülen Üniversite öğrencisi Ceren Özdemir veya samuray kılıcı ile öldürülen Mimar Başak Cengiz örneklerinde olduğu gibi sadece kadın olmak
öldürülmeye yeterli.
Dünyada Kadın düşmanlığına, Çocuk istismarına, Savaşa, Doğanın talanına, Tacize, Tecavüze,
Kadın- Erkek Eşitsizliğine, her türlü ayrımcılığa, emek sömürüsüne, erkek şiddetine karşı, PINAR
için, EMİNE için, ALEYNA için, ÖZGECAN için, MÜNEVVER KARABULUT için, MÜSLÜME
bebek için, ve erkek şiddeti ile katledilen tüm kadınların öfkesiyle bir kişi daha eksilmemek için..
Eşit ve özgür bir yaşam için haykırıyoruz.. Kimi ayrılmak istedi ,kimi çalışmak ,kimisi de sadece ‘’İNSAN ‘’ gibi YAŞAMAK..
Cinsiyet eşitliğinin olmadığı Ataerkil bir toplumda
Erkek şiddetine ve kadın cinayetlerine karşı yargı sisteminin biz kadınları görmediğini,
GÖRÜYORUZ..
Kadın Hareketi, en temel haklarımız başta olmak üzere ulusal ve uluslararası mevzuatta yer alan tüm haklarımızı, yüzyıllar boyu verdiği mücadele ile kazandı.
Cinsiyet eşitliğinin yalnızca yazılı belgelerde kaldığını, haklarımızın gasp edilmeye çalışıldığını,
kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin günden güne artıp pervasızlaşmasına 6284 sayılı
kanunun uygulanmadığını, erkek şiddetinin mahkemelerce erkeklik indirimleriyle cezasızlık
rejimine tabii tutulduğunu GÖRÜYORUZ..
Hayatta kalmaya çalışan kadınlar olarak, haklarımızı ve yaşamımızı savunmak, şimdi en hayati mücadelemizi oluşturuyor. Çünkü biz salgın hastalıklar nedeniyle değişen
Sosyal / Ekonomik / Toplumsal hayat, Yangınlar, Felaketler… Kadınlar olarak dünyada yaşanan
tüm krizlerden etkileniyoruz .Hayatta kalmak değil, yaşamak
İSTİYORUZ...
Her şehirde Özgecan adı verilmiş bir yer, dünyanın ummadığınız bir yerinde 'Ölmek istemiyorum'
sözleriyle Emine Bulut ve en olmadık yerlerde karşınıza çıkan, adlarını tek tek sayamayacağınız kadar
çok öldürülen kadın ve Mücadele eden binlercesi vardır.”
Kadınlar örgütlenmeye, bilinçlenmeye, ellerini birleştirmeye, birbirlerine yurt olmaya; ‘Kelebekler’in mücadelesini yaşatmaya devam ediyor..
Türkiye’de kadın cinayetlerini ve çözüm yollarını, kadınların ve adliye koridorlarında adalet arayan aileler özgür ve eşit bir dünyada
YAŞASIN KADINLAR
"Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.
" ATATÜRK’’
Ayrımcılıktan uzak kadın ve erkeğin eşit olduğu insan haklarına saygılı, evrensel hukukun değerleri içinde adil ve uygar yaşama ulaşmayı diliyorum.
Ölümün, şiddetin ve ayrımcılığın olmadığı bir yaşam dileğiyle
Başta Mirabel kardeşler olmak üzere şiddete maruz kalan, hayatını kaybeden tüm kadınları saygıyla anıyoruz.”
Suzan Gökçe AKGÜN