Atatürk’ün, Cumhuriyet’i emanet ettiği, 23 Nisan’ı Bayram günü olarak hediye ettiği çocuklar…
Ancak; Ülkemiz de yıl da bir defa Bayram’da mutlu ama, hemen her gün mutsuz bir konu da hatırladığımız çocuklar…
Sokak Çocukları… İşçi Çocuklar… Hırsız Çocuklar… Dilenci Çocuklar… Satılan Çocuklar…
Son günlerin aktüel konusu ise, yüreklere hançer gibi saplanan, Soma faciasını geride bırakacak nitelikte facia’ya eşdeğer Kaçırılan Çocuklar.
Çocuk’tan kasıt, Medeni Kanun’a göre (madde 11) yaşlarının reşit(ergin) olmaması.
Yani, 18 yaşından küçük olmaları.
Kaçırılma nedenleri ise, dış güçlerin ülkemiz aleyhinde kullandığı Taşeron terör örgütlerinden PKK’ ya eleman yetiştirmek.
Kaçırma sebepleri açık. Bölge halkının, Çözüm Süreci’ne verdiği katkı karşısında paniğe kapılıp sindirme operasyonu.
Bunu yaparken de, 23 Nisan Milli Egemenlik Çocuk Bayramı’nın seçilmesi rastlantı değil, bir gözdağı. Kaçırılanlar’ın, Çocuk Yaşta olması da bir mesaj niteliğinde.
Pikniğe götürüyoruz diye kandırılan 134 çocuk dağlara sürüklenmiş.
Tahmini rakamlar ise, bunlarla birlikte bin’i aşmış.
Hepsi, yarınlarda bellerine patlayıcı sarılıp, yeni facialar yaratmak için geri gönderilecek ‘canlı bomba’ olacaklar.
Olay’a basit bir Siyasi Gelişme olarak bakılması, iç muhalefet olarak değerlendirilmesi, bana göre ‘Vatan’a İhanet’le eşdeğerdir.
Olayın sosyal ve siyasal sorun ötesinde, hukuki ve insani olarak değerlendirilmesi gerekir.
Her Ülke, çocuklarının korunması için, Sosyal ve Hukuki önlemler alır.
Bunu da, temel ilkeleri arasında, yaşama ve eğitim hakkıyla gelişim bulunan; Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair sözleşme (1990) çerçevesinde yürütür.
Çocukları; Aile içi şiddet ve Cinsel istismara karşı, yeni yasal düzenlemeler beklerken, başımıza gelen bu iş ‘sıradan’ değil, adeta olağanüstü felâkettir.
Bu konuda, bölge’ye asfalt yol ve karakol yapılmasını, olayın sebeplerinden göstermek Cinayet Şebekesinin bir parçası olmayı kabuldür.
Hele, Bebek Katili’nin ‘çocukların eline silah vermeyin’ mesajı’nı İnsani yorumlamak, şerefsizliğin büyüğüdür.
Orta da ‘reşit’ olmayan 13 - 14 yaşında ana kuzuları var.
Ana- baba şefkatine muhtaç. Bunların Yaşama ve Eğitim Haklarını ellerinden almak, kimin haddine?
Çocuk Haklarını korumakla yükümlü Devlet yetkililerinin, konu ili ilgili koyduğu tavır, bana göre yeterli değildir. İnanıyorum ki, gerekli olan müdahale yapılacaktır.
Ancak; Hükümet kanadı dışında, bu konuda üzerine düşeni yapmakla mükellef olanların çoğu; Maalesef timsah gözyaşı (!) dökmekle meşgul.
Nerede Ülkemin Özel Sektör kuruluşları?
Nerede Meclisteki Muhalefet, diğer tabela partileri?
Nerede STK’lar?
Bu olay, kaçak sigara, kaçak kat, kaçak elektrik, vergi kaçağı, akaryakıt kaçağı gibi, sıradan Adli Vakıa değildir.
Bu çocuklar: Bulunduğu yer de uyum sorunu çekip, başka bir yer’e kendi rızası ile giden ve kendi dünyasını kurmak isteyen ‘kaçak çocuk’ değil ki!
Kaldı ki, onlarda bir sorundur ve çözüm bulunmalıdır.
Hat ta, bulunduğu yerden ve /ya kanundan bir şekilde kaçan ya da kaçırılan, sayıları ülke genelinde 448 olarak gösterilen, Kayıp Çocuklarımız için de endişe ve korku duymalı, çözüm aramalıyız.
Çocuklarımız için önümüzde bulunan sorunlar, bu gün oluşturduğu boyut itibarıyla, Aile Bütünlüğünü geliştirmek ve korumanın ötesine gitmiştir.
Ülke bütünlüğünü tehdit eder boyutlara gelmiştir.
At hırsızlığı, kapkaççılık, tırnakçılık değil ki bu!
Ülkemin geleceğinin teminatı olan çocuklar çalınmaktadır.
Sıradan adi bir suç değil, Uluslar arasıdır işlenen suç.
Şair Orhan Afacan’ın dediği gibi ‘Uluslararasıdır, ipteki diğer uç’
Bu gün Diyarbakır Belediyesi önünde toplanan anne babaların isteklerine, bu açılardan bakılmalıdır.
Bu vahim olay’a bahane üretmek şerefsizlik, susmak Vicdansızlıktır.