Çocuklarımızın geleceği ve 13 Şubat…

Abone Ol
Kendinizden, akraba, komşu ve yakın çevrenizden bilirsiniz.

“Çocuk” denince akan sular durur.

Çocuklarımızın yemesi, içmesi, hele hele sağlığı söz konusu olduğunda yüreğimiz titrer…

Bizleri en çok mutlu eden şey; onların temiz, sağlıklı, bilimsel ve sımsıcak güvenli ortamlarda yaşamasıdır!

Gelir düzeyi açısından sınıfsal konumumuz ve maddi durumumuz belirler yaşadığımız birçok şeyi.

Onları en iyi okullarda okutmak isteriz.

Eğitimlerinin her yönden kaliteli olmasını, kaliteli ve iyi yaşam sürmeleri için elimizden ne geliyorsa yaparız…

Elimizden gelmeyen ve yapamadığımız şeyler içinse hayıflanırız!

Biz ebeveynler her ne kadar böyle düşünsek de, yapabileceklerimiz ekonomik durumumuz, ülkemiz ve dünyadaki gelişmeleri ne kadar izleyebildiğimiz, hayatı ne kadar algılayabildiğimizle sınırlıdır.

İşte tam da bu nedenle; okuduğunuz, izlediğiniz, yaptığınız ve yapacağınız her şey önemlidir.

Kendiniz ve çocuklarınızın geleceği için…

Yaşadığımız hayatı biçimlendiren şifreleri çözebilmek için, bazen her şeyi bilmek gerekmez. Sadece biraz düşünmek yeter de artar bile!

Örneğin sadece eğitim alanında yaşanan karmaşayı ve her yıl değişen eğitim müfredatını bir düşünün!

13 yıllık AKP iktidarı döneminde eğitim alanında yaşanan bu hızlı gerici değişim, bilimsel ve laik eğitimden uzaklaşma çabaları neden?

İnsanın doğuştan sahip olması gereken bilimsel, laik ve eşit eğitim hakkı, neden piyasalaştırılıyor ve yoksul ve emekçilerin ellerinden alınıyor?

Bir hak olmaktan çıkartılan eğitim; parası olanın çocuğunu istediği okulda ve ülkede okutabildiği, yoksul ve emekçi çocuklarının ülkenin en ücra köşelerine kadar yayılan İmam Hatip Liseleri’ne mahkum edildiği bir yapılanmaya dönüşüyor…

Kimlerin çocukları nerelerde ve hangi okullarda okuyor?

Sizlerin çocukları nerelerde ve hangi okullarda okuyor, ya da okumak zorunda bırakılıyor?

4+4+4 Eğitim Sistemi’ne ne için ve hangi amaçlarla geçildi?

19. Milli Eğitim Şurası’nda verilen öneriler ve alınan kararlarla, çocuklarımızın dimağlarını ve geleceklerini karartma gayreti içerisinde olanlar ne yapmak istiyorlar?

Kendi çocuklarını Amerika’da, AB ülkelerinde (Avrupa’da)  en iyi okullarda okutanlar, bu ülke halkının yoksul insanlarının çocuklarını, neden gittikçe gericileşen bir eğitim müfredatının ve karanlık bir düşünce dünyasının içerisine hapsetmeye çalışıyorlar?

Oysa bilimsel, laik, eşit ve parasız eğitim en doğal insan hakkıdır!

Ve artık ülkemiz de, bu hakka sahip olmak ve bu hakkı kullanabilmek dahi bir mücadele konusu haline gelmiştir.

Ve öyle bir mücadele ki; kendi amaç ve ideallerimizi aşan, çocuklarımızın geleceği için bir zorunluluğa dönüşen bir mücadele…

Bir düşünün…

Hangi biriniz, çocuğunun dünyanın Irak, Suriye, Nijerya ve Yemen gibi ülkelerinde ve diğer karanlık köşelerinde din adına insan katledenlerin arasına katılmasını ister?

Kendileri ve çocukları için parayı tanrı kabul etmiş utanmazlar, gerici bir eğitim sistemine mahkum ettikleri yoksul ve emekçi çocuklarını, kendi çıkarları doğrultusunda hayatlarını dahi feda eden kindar nesillere döndürmeye çalışıyorlar.

Gerici düzene hizmet eden yandaş bürokrat, sendikacı ve gazeteciler AKP’de milletvekili seçilebilmek için (yüzlerindeki yalaka ifadeyle) sultanlarının önünde diz çökmeye hazır bir şekilde sıraya girdiler bile…

13 Şubat Cuma günü, tüm bu gidişata “dur” demek ve çocuklarımızın bilimsel, laik ve eşit eğitim hakkına sahip çıkmak için bir günlük boykot eylemi yapılacak!

Hayatın neresinde konumlanacaksınız?

Bir daha düşünün!

Ya çocuklarınızın geleceğine sahip çıkacaksınız, ya da çocuklarınızı bu gerici hırsızlara ve talan kültürünün sahiplerinin ellerine teslim edeceksiniz…

Siz yoksul ve emekçi kardeşlerim; bu soygun, yalan ve talan çetelerine mahkum olmanın sonu yoktur! Onların kurmuş oldukları gerici faşist çete düzenlerinde sizlere mutlu bir gelecek yoktur, artık sınıfsal bir kavrayışla taraf olmak zorundasınız!

Herhangi birini tercih etmek, şimdilik hala ellerinizde!

Çünkü zaman geçiyor ve geçen her saniye bu ülkenin yoksul ve emekçi insanlarının aleyhine işliyor.

Yolsuzluğun ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede isyan etmek haksa, mücadele etmek de kaçınılamayacak bir sorumluluk ve görevdir…