CUMHURİYET AYDINI

Abone Ol
Gazi M. Kemal Atatürk, bir ulus ve devlet yaşamında “aydın kişi”lerin neyi nasıl yapmaları konusunda aşağıdaki konuşmasında önemli kapılar açıyor, yollar gösteriyor.
“..Milleti uzun yıllar gaflette bırakan çeşitli sebepler arasında hakiki noktayı, bir kelime ile ifade etmiş olmak için diyebilirim ki, bütün sefaletlerimizin kesin nedeni zihniyet meselesidir… Zihniyeti zayıf, çürük, yanlış, boş olan bir toplumun bütün çalışması boşunadır..
Aydın sınıfın halka aşılayacağı fikirler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Halbuki bizde böyle mi olmuştur? O aydınların aşıladığı fikirler milletimizin ruhunun derinliğinden alınmış fikirler midir?
Şüphesiz hayır. Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat, genel olarak şu hatamız vardır ki, inceleme ve araştırmalarımıza temel olarak çoğunlukla kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almayız. Aydınlarımız belki bütün dünyayı, bütün diğer milletleri tanır, ama kendimizi bilmeyiz…
Gençlerimiz ve aydınlarımız ne için yürüdüklerini ve ne yapacaklarını öncelikle kendi düşüncelerinde iyice tekrarlamalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır…
Bizim halkımız çok temiz kalpli, çok asil ruhlu, ilerlemeye çok kabiliyetli bir halktır. Bu halk eğer bir defa karşısındakilerin kendilerine samimiyetle hizmet etmekte olduklarına inanırsa her türlü hareketi derhal kabule hazırdır…” (1923)
 *****
 DEVRİMLERİN TEMEL İLKESİ
Atatürk Cumhuriyeti’nin en büyük ereği çağdaş bir toplum yaratmaktı. Cumhuriyet, Osmanlı döneminde, dinsel duyguları kullanarak biat kültürü ile kul haline getirilen ümmet   toplumu yerine, temel hak ve çıkarlarına sahip çıkan “yurttaşlık bilinci”yle hareket eden bireylerden oluşan çağdaş bir toplumu öngörmüştür. Onun içindir ki Medeni Kanun’la kul, yurttaş edilmiştir.
Bu anlayışı Büyük Atatürk’ün şu sözlerinde görebiliriz. “Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin yegane amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını bütün anlam ve biçimiyle çağdaş bir toplum haline getirmektir. Devrimlerimizin temel ilkesi budur.Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri perişan etmek zorunludur.” (Kastamonu: 30 Ağustos 1925)
Bu anlayışa göre önce kafalarımızın içi aydınlanacaktır. Hurafelerin, uydurma dinsel öğretilerin yerini, yeni ve çağdaş bilgiler alacaktır. “Dünya büyük bir hızla işerliyor, biz bu ahengin dışında kalabilir miyiz?” Onun için 10. Yıl Söylevinde “Türk milletinin elinde ve kafasında tuttuğu meşale müsbet ilimdir” demiştir.
Sadece bunlar değil elbette. Atatürk, dış görünüşümüzle de çağdaş olmamızı öğütlemiştir. Bizleri, daha çok birbiriyle kavgalı, dinsel dayatmalarla halkları baskı altında tutulan Orta-Doğu toplumlarının çağdışı giysilerinden kurtararak, Batılı tarzda giyinmemizi ve toplum içinde yer almamızı istemiştir.
 Başka ne diyor Büyük Önderimiz; “Mes’ut inkılâbımızın aleyhinde düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatıp, doğru yolu göstermek, aydınlara düşen millî görevlerin en önemlisi ve birincisidir”. (Söylev ve Demeçler C.I, s.386).
            Bu konularda bilgi sahibi olanlara da çağrı yapıyor. Bu ülkenin aydınlarına verdiği görev “halkı aydınlatmak”tır. Cumhuriyetimiz, Türk kimliğimiz, bayrağımız, dinci karşı devrimci düzenlemelerle yok edilmeğe çalışılıyor.
*****
            ATATÜRK’Ü ANLAMAK
            Atatürkçü olduğunu söyleyenler, çağdaş Türkiye ülküsüne yürekten inanlar Atatürk’ün sözlerini durmadan tekrarlama durumuna düşmemeliler. Çünkü karşı taraf Allahı, Kur’anı, Peygamberi, Din büyükleri ile halkın kandırılmasında en önemli etkenlerden biri olan dinsel hikayeleri kullanıyorlar. TV kanallarını bir izleyin. Göreceksiniz ki 1400 yıl öncesinin hikayelerini, ağlayarak, mağdur edilmişler havasında anlatıyorlar. Bu yolla halkın dinsel duygularını sömürerek halkın gözünü, kulağını kapatıyorlar.
            Okuyarak, araştırarak bilimsel doğruları öğrenerek, mutlaka halkla yakınlaşarak ve sıcak ortamlar yaratarak, halkın dili ile anlatarak bu çemberi kırmalıyız. Elbette “gericilikle mücadele” çok şey bilmemizi değil, bildiğimiz, öğrendiğimiz doğruları halkın anlayacağı dille onlara anlatmayı, tüm yurttaşlara durumu ve konuyu kavratmamızı gerektiriyor. 
            Tartışma programlarında ise Atatürk ve Atatürkçüler’e saldırmak için her yol açık. Özellikle halkın vergileri ile kurulan ve yaşamını sürdüren TRT adeta bu gerici, yobaz kesimin sözcüsü durumunda. Çünkü TRT diğer yandaş TV’lerdeki programlarda konuşanlara göre; “Atatürkçüler dinsiz, imansız, kitapsız, komünistlerdir, onlara inanılmaz, güvenilmez”, algısı yaratılmak isteniyor.
            Gericilerin bu “dinsiz, imansız, kitapsız, komünistler” saldırganlığı, saf ve temiz halkın gözünde bizlerin “Din ve Kur’an düşmanı” bir kimlikte görünmenizi sağlamağa yöneliktir. Bizleri halktan Sibirya bozkırları kadar uzaklaştırmak istenmektedir. Vermek istedikleri hava budur.  O zaman doğruları, gerçekleri yaşamdan seçilmiş çeşitli örneklemeler yaparak, basit, yalın bir dille yurttaşlara anlatmak gerektiği de bir görev olarak önümüzde durmaktadır..
*****
ANDIMIZ
Da­nış­tay 8. Da­ire­si, “Türk Mil­le­ti­” adı­na An­dı­mı­z'­la il­gi­li 18 Şu­bat 2011'de, 982 no­lu şu ka­ra­rı ver­di: “A­na­ya­sa' nın 66. mad­de­sin­de, Türk Dev­le­ti'ne va­tan­daş­lık ba­ğı ile bağ­lı olan her­kes Türk­tür”, hük­mü­ne yer ve­ril­miş­tir.
‘Tür­k' ke­li­me­si bir ır­kın de­ğil, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ya­şa­yan di­li, ır­kı, ren­gi, cin­si­ye­ti, si­ya­si dü­şün­ce­si, fel­se­fi inan­cı, di­ni, mez­he­bi ne olur­sa ol­sun tüm va­tan­daş­la­rın bir ara­ya ge­le­rek oluş­tur­duk­la­rı ve her­ke­si kap­sa­yan ve ku­cak­la­yan mil­le­tin or­tak adı­dır. Ak­si yön­de­ki da­va­cı id­di­ala­rı­na iti­bar edil­me­miş­tir. Ni­te­kim ana­ya­sa­mı­z­da bu hu­su­sun vur­gu­lan­ma­sı ba­kı­mın­dan, Türk Dev­le­ti'ne va­tan­daş­lık ba­ğı ile bağ­lı olan her­ke­sin her­han­gi bir ayrı­ma ta­bi tu­tul­mak­sı­zın Türk ol­du­ğu be­lir­til­miş­tir. Açık­la­nan ne­den­ler­den dolayı da­va­nın red­di­ne ka­rar ve­ril­miş­tir.”
Kararda, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 12. maddesinde yer alan, "Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk; Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!" diyen Andımız’a yer verilmiştir.