Çüşşş

Abone Ol

Tam olarak yılını anımsamıyorum şimdi, ama yirmili yaşları sürdüğüm yıllar. İçinde bulunduğum siyasal hareketin eylül fırtınasından sonra Zonguldak’taki en büyük buluşmasını yapmak için Kızılkum’a gideceğiz… Bartın’ı, Amasra’yı, İnkumu’nu biliyorum da “Kızılkum” nere hiç fikrim yok. Yüze yakın kişi doluştuk minibüslere, şiirli, türkülü, sloganlı yolculuğun ardından Kızılkum’a vardık… Uçsuz bucaksızmış gibi görünen sahilin karayla buluştuğu yerde, yemyeşil bir düzlüğün kıyısındaululaşan çınar ağaçlarının serinliğiyle karşıladı bizi Kızılkum… Manzaranın büyülediği ortamda bir yandan içimizdeki eylül karanlığını Karadeniz’in serin sularına dökerken, kurduğumuz dost sofrasında yeniden yan yana gelmenin coşkusunu yaşıyorduk.

 

Bense merakla gözlerle etrafa bakıyordum bir yandan da… Orada işletmecilik yapan köylülerle hasbıhal ederken öğrendim ki, az ilerdeki Mugada sahili vardı, doğuya doğru ilerledikçe önce Güzelcehisar, sonra da İnkumu geliyordu… Büyük fotoğrafı kafamda oturtmaya çalışırken yamacın kenarına kurulmuş bir çadır ilişti gözüme… Konuşmalarından turist olduğunu öğrenince, ne yalan söyleyeyim yüzüm kızardı… Herifçioğulları ta Almanyalardan gelmiş, burada kim bilir kaç gündür kamp yaparken burnumun dibindeki cennete ilk kez geliyordum... Hemen yakınında Mugada denen bir başka cennetin olduğunu da yeni öğreniyordum üstelik…

 

O buluşma yol oldu, daha sonra defalarca gittim o cennet beldelere… Özellikle Güzelcehisar’dadostlarımla yaktığımız kamp ateşlerinde en güzel günlerini yaşadım ömrümün… Mugada’da bir yamaca konuşlanmış lokantada yediğim balıkların tadı da, denizin aynasında gümüşlenen güneşin ışıltısı da, zümrüt yeşili yamaçlar daiçimin en güzel yerindeduruyor hâlâ… Deli yeşilin, engin maviliklerle kucaklaştığı o güzelim koylara bir gün sermayenin göz dikeceğinden adım gibi emindim. De, turistik tesis, otel, motel yaparlar zannediyordum… Safın da safıymışım, para hırsından gözü dönen zebaniler oraya termik santral kurmayı planlıyormuş meğer… Biz Sazköyü’ne, Saltukova’ya, Amasra’ya kurulacak santrallerle mücadele ederken Mugada için de düğmeye basılmış…

 

PLAJ LİMAN, ORMANSA KÖMÜR DEPOLAMA ALANI OLACAK

Alpler Enerji adlı şirket 1320 MW (ÇATES’in tam dört buçuk katı) gücündeki bir santral için ÇED sürecini başlatmış. Projeye görecanım sahil liman yapılarak halkın elinden alınırken akıl almaz yeşillikteki geçit vermez ormanda binlerce ağaç kesilerek kül barajı, kömür stoklama ve santral alanı yaratılacakmış… Detayları okudukça “Çüşş” diyesi geliyor insanın… Tümüyle  ithal kömürle çalışacak termik santral yılda 3 milyon ton kömür yakacakmış. Projenin onaylanması halinde yurtdışından kömür taşıyan gemilerin yanaşabilmesi için denize yapılacak dolgunun ardından 1 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğinde iskele inşa edilecekmiş. Alın size bir Muslu daha… Çüş’ün de çüşü yani…

 

Nükleer santral gibi bir çılgınlığa da imza atan AKP hükümeti doğaya bunca acımasızlaştığına göreartık sonu geldi galiba… Giderayak elde ne varsa yandaşlarına peşkeş çekmeyebaşladı çünkü… Bir kez daha yazıyorum, elektrikteki kurulu gücümüz, 31 Mart 2015 tarihi itibariyle 70.577 MW. Tüketim ise 35 binlerde seyrediyor. Ocak ayındaki soğuklarda klimalar devreye girdiği için 38 binlere çıkmış, sonra yeniden düşmüş aşağılara. Yani şu anda yeni bir santrale kesinlikle ihtiyacımız yok. Yaşanan elektrik kesintisi sonrası, Enerji Bakanı, üretim fazlası olduğunu resmen açıkladı zaten… Tüm bu doğa düşmanı yatırımlar yandaşlara enterkonnekte sistem üzerinden Avrupa ve Ortadoğu’ya elektrik sattırmak için. Bu kadar basit bir gerçeği hâlâ anlamakta ısrar edenlere Can Baba’nın Gökova için söylediğinden mülhem bir dize yolluyorum: “Mugada’yı mokada yapamayacak kimse…”

 

TANRI DENİZ’İ BÖYLE DOSTLARDAN KORUSUN

CHP’den üçüncü sıra adayı olan Deniz Yavuzyılmaz’ı hiç tanımıyorum. Ama babası Ömer Yavuzyılmaz yaşamımda tanıdığım en düzgün insanlardan biridir. Oğlunun da başka türlü olmasına ihtimal vermiyorum… Başka bir siyasetçi profili çizdiği, verdiği mesajlarla gönlümü okşadığı için, bir önceki yazımda kentin en büyük belası olan termik santrallere karşı önümüze düşmesini istedim kendisinden. Bunu biraz da kışkırtıcı bir dille yazdım… Aman Allah’ım sen misin böyle yazan… Sosyal medya başta olmak üzere Deniz’in yakınında olduğunu iddia eden bazı aklı evveller, fikirlerime değil de şahsıma yönelik akıl almaz bir iftira kampanyası başlattı. Şahsım için yazdıklarına dostlarım gereken yanıtı verdiği için o karalamalar hiç umurumda değil açıkça. Ancak Deniz ve Zonguldak adına üzülüyorum. Çevresini gerçekten okuduğunu anlamaktan aciz bu fikir fukaraları sarmışsa vah ki haline… Bizim gibi düşünen insanlara hiç rahat yok anlaşılan… Egoları tavan yapmış megalomanların ülkesinde herkesin ön adıyla hitap ettiği milletvekili fikriyle mutlu olurken bu kez de etrafını saran ibişlerin egosu giriyordevreye… Her zamanki üzülmekten başka ne yapabilirim ki… Ama fikrimde de ısrarlıyım hâlâ…  Haydi güzel kardeşim,kenti cehenneme çevirmek isteyen paragözlere karşı, şimdi denizlenme zamanı…