Baba Şeyhmus Sakallı (48), “Kızım, ‘Gece nefes alamıyorum, ölsem bile bu ameliyatı yapacağım’ dedi. Ömür boyu onlardan şikayetçiyim. Hamallık yaparak çocuklarımı yetiştirdim, okuttum. Ben ve ailem hiç bunu hak etmedik” dedi.
Durumu ağırlaşan ve aynı hastanede yoğun bakım ünitesine alınan Damla, doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Damla’nın cenazesi, Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsi işlemlerinin ardından Yenişehir ilçesindeki Şilbe Mezarlığı’nda yakınlarının gözyaşları arasında toprağa verildi.
Ailenin şikayeti üzerine, ölümünde ihmal bulunduğu şüphesiyle savcılık tarafından soruşturma başlatıldı.
DEVLETE GÜVENİYORUM, BENİM BU KIZIMIN ÖLÜMÜNÜ AÇIĞA ÇIKARTACAK’
Damla’nın babası Şeyhmus Sakallı, kızının küçükken düştüğü için burnunda çatlakların olduğunu, nefes almakta güçlük çektiği için ameliyat olmak istediğini belirterek, şunları söyledi: Damla dünyanın en güzel insanıydı. Damla, küçükken düşmüştü, burnunda çatlaklar vardı. Biz Diyarbakır’ın bütün hastanelerini dolaştık, hiçbir hastane onun ameliyatına onay vermedi. Benim kızımda astım hastalığı vardı. Annesi beni sabah 08.00’de aradı, ‘Ben Damla’yı hastaneye götürüyorum, gel’ dedi. Ona, ‘Damla’yı ameliyat etmiyorsun’ dedim. Yüzümü bile yıkamadan hastaneye koştum. Merdiveni bitirmeden, ‘Kızım öldü’ dedi. Damla’nın burnunda çatlaklar varmış, o çatlaklıkları düzeltmek için ameliyat olacaktı. Kızım 80 bin TL para verdi. 3 hemşire geldi, kızıma serum bağladı. Serum bağladığı gibi direkt çıktılar, serumun 2 veya 3 damlası geldikten sonra ben kızıma baktım, simsiyah olmuş, ağzından köpük geliyor. Bağırdım, çağırdım, hemşeriler bana, ‘Bir şey yok niye bağırıyorsun yahu’ dediler, ben de ‘Kızım ölüyor’ dedim. Hastanenin bütün doktorları toplandı, benim kızımı direk yoğun bakıma aldılar. Benim kızım sabah 08.30’da zaten yukarıda öldü. Yoğun bakıma aldıkları zaman beni aldattılar. Kızın yaşıyor’ dediler ama yalan söylediler. Zaman kazanmak için, hastanenin her tarafına neredeyse 2 bin polis yığıldı. Çevik kuvvet polislerinden tutun da yunus polislerine kadar. Hastanenin etrafını sarıp kendilerini güvence altına aldıktan sonra gece 12’de bana ‘Senin kızın öldü’ dediler. Bağırdık, çağırdık elimize hiçbir şey gelmedi, polisler bizi engelledi. En son bizi Adli Tıp Kurumu’na götürdüler. Ben kızımın orada olduğunu bilmiyordum. Bize kızımın çoktan burada olduğunu söylediler. Ben bu insanlardan, bu yönetimden, o doktordan, o hastanedeki herkesten şikayetçiyim. Devlete güveniyorum, benim bu kızımın ölümünü açığa çıkartacak. Yeniköy Mezarlığı’na getirdik. Orada morga koyduk, sabahleyin geldik ve kızımın cenazesini yıkadık, Şilbe Mezarlığı’nda defnettik.”