Tam 41 yıldır, Zonguldak siyasetiyle aktif olarak ilgileniyorum.
Onun içindir ki, Zonguldak: 629 Adımlık Şehir diyorum.
Bunu, sadece Zonguldak’ı her yönüyle tanıyan biri olarak değil; ülkenin yedi coğrafi bölgesinde onlarca İl’ini gezip-gören biri olarak söylüyorum.
Ve yine üzerine basarak diyorum ki: Geriye doğru baktığımda, iki Belediye Başkanı yaptıklarıyla akla takılıyor.
Biri Gültekin Kızılışık (1965- 68), diğeri Secaattin Gonca (AKP: 2008).
Kızılışık, Gazipaşa da basık topuk ayakkabı giymeyi yasaklamıştı.
Zonguldak Milletvekili(AP:1977) seçildiğinde, Mecliste‘Halkların değil, halkın menfaatini koruyacağıma’ şeklinde yemin ederek gündem yaratmıştı.
Secaattin Gonca, şehrin en büyük sorunu olan resmi tapu uygulamasına geçişin alt yapısı olan, İmar Islah plânlarının yapılması için girişim yapmıştı. Ancak, bu büyük hizmet, engellenmişti. Daha sonraki Belediye Başkanları, bu konuda bir adım atamadı.
Binlerce insan konu ile ilgili yasal sürenin sonunda, oturdukları evlerde mağdur ve kiracı olacaklar. Engelleyenler, kına yaksın!
Peki, Belediye’nin bir şehre hizmeti nedir?
Her mevsim lağım kanallarının açıkta akması, merdivenlerin moral bozması, seyyara ‘sergici pazarı’ kurup, piyasaya yeni işgalci seyyarlar kazandırılması mıdır?
İşçi anıtında: cadde de portakal, kaldırım da saz eşliğinde balık satılması mıdır?
Binalardan otopark parası toplayıp çar-çur etmek, şehir imarını ‘kaçak-köçek’ yapılarla donatmak, garaj’a- depo’ya işyeri ruhsatı vermek midir?
Kaldırımlar dükkânların uzantısı olmuş. Çarşı içi, su dolu çukurlardan yürünmez...
Vesselâm… Elini sallasan ellisi, belini sallasan bellisi…
Zonguldak’a kırk sene sonra gelmiş birinin gözüne hiçbir değişiklik çarpmaz.
Tarihi Hükümet konağı yıkılmış. Yerine daha beter şehrin önünü tıkayanı yapılmış. Yıkıldı- yıkılacak Belediye Çarşısı yerinde duruyor, yanındaki boşluğa ‘çok katlı ucube’ dikilmiş.
Modernlikten uzak, üstü kapalı bir Pazar yeri...
Şehir merkezi dışına çıkartılamayan bir otogar…
Hangi Belediye gelmişte, şehrin görüntüsünü değiştirmiş?
Yol yapmış, trafiğe çözüm bulmuş?
Koca Belediye… Kar yağdığında ana arterlere tuz- kum karışımı dökmeyle mi övünecek yani!
Bu, elbette tek başına seçilmişin beceriksizliği değil. Elbette, atanmışlar da bu işte pay sahibi? İşçi anıtında satılan beş santimlik mezgit’e: Rektörlük önündeki yolda sağlı- sollu park eden araçlara, ilgili bürokrat neden müdahale etmez?
İş yoğunluğu ya da Yetki karmaşası mı? Hadi canım, sende…
Belediye, insanların toplu yaşama adım attıkları yerlerdir.
Bizim Belediyecilerimiz, bizi topluca imha etmek için sanki özellikle gayret ediyorlar.
Sorun, stres, sıkıntı… DARALIYORUZ, BUNALIYORUZ…
BAZ İSTASYONU
Baz İstasyonu, cep telefonu haberleşmesi için, elektro manyetik sinyalleri yayınlayan veya alan radyo - antenleri- alıcı - vericileridir.
Bir cep telefonu, görüşme yapabilmesi için; kullanıcı, özellikle bir Baz İstasyonu kapsama alanı içersinde, sinyal alabilecek uzaklıkta olmalı.
Bir yere Baz İstasyonu kurulması; tüketicinin korunması, güvenliğin sağlanması, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu(BİK) sorumluluğundadır.
Buraya kadar, resmiyetin tarif’i. Bundan sonrası ise tam bir karmaşa.
Sütten kesilen anne, olduğu yerde telefonu çekmeyen baba da ‘Baz’ diyor.
Telefon şirketleri ve çatısına yüksek paralar karşılığında Baz İstasyonu kurduranların iddiası aynı.
- ‘Baz istasyonunun yaydığı elektro manyetik dalgaların, hücre yapısı ve DNA üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair bir belge - kanıt yok’.
Çoğunluğun görüşü ise tam tersi ve katı…
“Baz İstasyonları tarafından yayılan mikrodalgaların, iki temel etkisi vardır.
1-Dokuları ısıtan termal etki. 2- Hücre Kimyasını bozan etki.
Hücrelerin kimyasal etkiye maruz kalması ile büyük moleküllerin (protein vb.) deforme olması, hücre zarlarının bozulması, hücre zarlarında delikler açılması, uykusuzluk, sinirlilik, depresyon, baş ağrısı, Alzheimer, Parkinson gibi beyin hastalıkları, kanser ve göz hastalıkları yapar.
Durum böyle olunca; benim insanım, yüklü fatura ve çekmeyen telefonuna inat, ‘Kahrolsun Bazcılar’ diyor.
Evdeki mikrodalga fırın ve televizyon, cebindeki telefonun da birer ışınım (radyasyon) yayan araç olduğuna aldırmadan bağırıyor ‘kaldırın bunu buradan’.
İncivez’de, yüksek katlı bir bina üzerinde, güneş enerji sistemi - su tankı - içine gizlenmiş Baz İstasyonu, ortamı geriyor. Terasın örtülmesi, bina sakinlerinin şimdilik hiç umurlarında değil. Çatıdan sarkan TV anten kabloları da…
Hatta: Bölgedeki imara aykırı yapılaşma, insan yoğunluğunun artması, WC’siz lokantalar, garaj ve depo dükkânlar…
SONUÇ:
Zonguldak’ın, dışa açılan penceresi olan Üniversite yanındaki bu gelişme, hiçte hayra alâmet değil.
Adı Belediye ile özdeşleşmiş Müteahhitlerin, hep tartışmalı konular içinde yer alması, moral bozmanın ötesinde, insanları DARALTIYOR, BUNALTIYOR…
Tamam, hizmette bir sıkıntı var.
Parasızlıktan diyelim…
Peki bu balkon, teras örtme, kaçak yapı, depo - garaj dükkân, baz işleri ne iş?
Bunlar da mı PARASIZLIKTAN!