“DERSİM” NERE, ZONGULDAK NERE?

Abone Ol

 Kömürün üretimine başlandığı 1840 lı yıllarla birlikte Zonguldak yöresine, Osmanlı topraklarının değişik bölgeleri yanı sıra, Doğudan-Güney Doğudan da gönüllü ve zorunlu göçler-iskanlar başladı. Kömürün altın değerinde olduğu 1900 yılı öncesi ve sonrası, Zonguldak’a; İran’dan, Irak’tan, Doğudan-Güney Doğudan; Özellikle, Osmanlı Coğrafyasında ki adıyla, “Kürdistan (1)” bölgesinden, kimler, neden ve nasıl geldi?

Tarihsel olarak çok geriye gitmeden konuyu 1900 yılı başlarından ele alacağım.

1900 yılı öncesi ile ilgili olarak şimdilik; daha önceki dönemlerde Zonguldak’ın bağlı olduğu Kastamonu vilayetinde 1873 yılında çekilen ve DOĞU Gazetesi; sayı:7–8. Sayfa: 32 de yayınlanan bir Kürdün fotoğrafını sizlerle paylaşıyorum (2).

1890–1900 yılı başlarında Sultan ll Abdülhamid tarafından kömürün korunması amacıyla Zonguldak’a Kürt Aşiret alaylarından bazı hatırı sayılır kişiler geldiler. Bunlardan Kürt Ali Bey, 1900 başlarında ilk yapılan Zonguldak mendireğinin inşasında kendi yöre insanlarını da yanına alarak çalıştı. Bunlara birinci dalga diyebiliriz.

1920 başlarında Mübadil olarak Balkanlardan Zonguldak ve yöresine büyük göç dalgası olduğunu da belirtelim. Yıllar geçtikçe Kürt Ali Beyin hemşerileri de gönüllü olarak Zonguldak’a çalışmaya geldiler.

1958 de yapımı biten Aziziye Camiini yaptıran, buradaki caddeye adı verilen Aziz Çavuş Siirtli idi ve lakapları da “Arap’tı. Yani ona “Arap Aziz Çavuş” derlerdi. Arap lakabı da Siirt yöresel dili olan Arapçayı Zonguldak’ta konuşmalarından ötürüydü. Mezhep olarak Şafi idiler. Genelde sarı saçlı ve mavi gözlü yapıdaydılar. Bunun nedenini de aynı sülaleden Rahmetli Fehmi Kaya “Biz aslen Dağıstan’dan yüzlerce yıl önce gelip Siirt’e yerleştik” şeklinde açıklardı. Fehmi Kaya Erkek Sanat Mektebinin (1) numaralı diploması ile mezun olmuş öğrencisi idi ve TTK resimhanesinde inşaat teknikeri olarak çalışıp emekli olmuştu. “Maden Makineleri Fabrikası arkasında bulunan Aziziye Camisinin çevresindeki semte eskiden (Arap Mahallesi )denirdi.

Kürtler ve diğer kimlikler bu yöreye genel olarak sürgün ve gönüllü geldi. Yine eldeki tarihi bilgilere göre, bu kadar farklı millet bir arada kardeşçe yaşadı, birbirlerine hiç husumetleri olmadı. Kimsenin de ne Kürtlüğü veya başka milletten olduğu hiç önemli olmadı ve hepsi zaman içinde birbiriyle karışıp Türk oldu.

Zonguldak’ın en çok göç aldığı 1940-45 yılları, Türkiye’de savaş ekonomisinin uygulandığı, madenlerinin devletleştirildiği, Avrupa’da savaşların olduğu yıllardır.

Bu yıllar arasında Zonguldak’a gelenlerin geliş nedenleri:

1- Doğudan gelen halk arasında ,”93 harbi” denilen (1877–78) Osmanlı-Rus savaşı döneminde asıl topraklarını terk edip Anadolu’ya –Erzincan’a, oradan 1915–1920 arası Zonguldak’ta iskan edilenler.             

 2-Dersim katliamı nedeniyle zorunlu iskana-sürgüne tabi olanlar(1937–1939).

3-Yüksek vergileri, özellikle yol parasını ödeyemediği için çalışıp para kazanmaya gelenler.

4–1939 yılındaki Büyük Erzincan depremi sonrası gelenler.

5-Yunanistan ve balkanlardan gelen göçmenler (1923–25 yılı Mübadilleri sonrası).

6-Avrupa’da birçok ülkenin faşist Hitler güçlerince istila edilmesi sonrası “Hitler orduları İstanbul’a da saldıracak” korkusuyla Zonguldak’a gelenler. Bunlar genellikle bürokrat ve varlıklı aileler, sporcular.

Tunceli, Bingöl, Erzincan ve Elazığ bölgesinin adı bir zamanlar “Dersim”’ di.

 Çoğu kişinin Tunceli olarak bildiği Dersim adı, 1938–39 da yaşanan Dersim katliamının geçtiğimiz yıllarda TBMM sinde gündeme gelmesiyle kamuoyunda duyuldu. Devlet, Dersim katliamı öncesi ve sonrası bu yöredeki birçok aileyi-aşiretleri Anadolu’nun değişik yerlerine sürgüne-zorunlu iskana tabi tuttu.

Zonguldak’a gelişleri: 17. Kasım. 1937, tarihli belgeye göre; M. Kemal, 1937 de Tunceli’ye yaptığı geziden sonra Celal Bayar, Şükrü Kaya, Ali Çetinkaya, Kazım Orbay ve Abdullah Alpdoğan ile Elazığ istasyonunda yaptığı toplantıda; alınan altı maddelik kararın dördüncü maddesinde “Göç ettirilecek ailelerden Zonguldak maden ocaklarına kaç amele nakledileceğinin sayı olarak belirlenmesini” istiyor(3). Göç ve iskan planları ilk başta sadece iki bin kişiyle sınırlıdır. Bu sayı daha sonra yedi bine çıktı. 1939 da bu sayının on iki bine yaklaştığı resmi belgelerde belirtilmektedir. 28. Temmuz. 1938 tarihli bir belgeye göre, Dersim bölgesinden göç ettirilenler Batı’da İzmit, Karabük ve Zonguldak gibi sanayi ve maden sektörlerinin yoğun olduğu yerlere gönderildi.  

Bu zorunlu göçle birlikte Dersim yöresinden Zonguldak bölgesine 200 aile geldi (3).

Bu yıllar aynı zamanda Zonguldak madenlerinin devletleştirildiği ve insan emeğine çok ihtiyaç olduğu yıllardı. Gelen 200 kişi içinden 100 kişi EKİ ye işe konuldu, bunlar çoğunluk olarak kömür ocaklarında, hazırlık-lağım işlerinde çalışmaya başladı. Bu Lağım yani taş delme işinde çalışanların çoğunluğu susuz delik deldikleri için “Slikozis” hastalığı yani ciğerlerinin taş tozuyla kaplanması sonucu genç yaşlarında öldüler.   Dersim’ li işçiler ve aileleri yoğun olarak; Gelik, Kozlu ve Zonguldak merkezde ikamet ediyorlardı. Daha önce zorunlu gelmiş olanların yakınları, hemşerileri de 1945 sonrası Zonguldak’a gelmeye başladılar. Bu aileler Zonguldak’ta genel olarak Ontemmuz Mahallesi, Gümüşhane Mahallesi, Kozlu civarında ve çoğu da kendilerine barınak-gecekondu yaparak hemşerilerinin çevrelerinde yaşamaya başladılar. 

Yaşlılar, Dersimde yaşananlarla ilgili pek konuşmazlar daha doğrusu konuşmak istemezlerdi. Belli ki korku karabasan gibi üzerlerine çökmüştü. 70 li yıllarda tanıdığım Dersimli arkadaşlarımın babalarının çoğu zaman korkarak anlattıklarına göre onlar;1940 yılı başlarında Zonguldak’a 250 kişi gelmişler. Gelenlerin çoğunun dedesi, amcası hatta babası katliamda öldürülmüş. Zonguldak’a geldiklerinde okul çağına gelmiş olan çocuklara devlet sahip çıkmış ve yüksek okul okumak isteyenleri de okutmuş.  70 li yıllarda konuştuğum ihtiyarlardan birisi, abisinin ve amcasının bu katliamda öldürüldüğünü, mezarını bile bilmediklerini söylerken ağlıyordu.

O dönemler tanıdığım bildiğim Dersimliler den Zonguldak’ta kimse kalmadı. Yaşlılar öldü, gençler çoğunluk olarak 90 sonrası Zonguldak’tan göç etti. Tabii ki bu yörelerden bu koşullarda gelmiş olanların torunları var ama onların çoğunluğunu da tanımıyorum.

Zonguldak yöresine gelişler sadece Dersim katliamı sonrası sürgün-zorunlu iskanla gelenlerle sınırlı kalmadı. 27 Aralık 1939 da yaşanan ve 30 bin den fazla canın yitmesine neden olan Erzincan depremi sonrası, Erzincan ve çevre il-ilçelerinden Zonguldak’a yüzlerce insan geldi. Bunların büyük kısmı önce işçi yurtlarında iskan edildi, çoğunluğu EKİ de işbaşı yaptı. Aynı yıllar Hitler faşizminin dünyayı ateşe verdiği yıllardı ve Türkiye’de savaş ekonomisi uygulanıyordu. Zaten yoksul olan halkın üzerine sayısı belli olmayan vergiler konmuştu. Örneğin, arazi, hayvan ve yol vergisi. Vergiler nedeniyle elinde çok az mülkiyeti bulunanda mülksüzleşti. Yine aynı yıllar çoğunluk Hıristiyan ahaliye getirilen yüksek vergiler sonrası ticaretle uğraşan Hıristiyan ahalinin büyük çoğunluğu mülkünü satıp mülksüzleşti ve parası yetmeyenlerde Erzurum Aşkale’ye sürgüne-zorunlu çalışmaya gönderildi.

Yoksul halk vergilerden kaçamıyordu, paraya ihtiyaç vardı ve Zonguldak yöresinde maden kömürü vardı. Maden kömürü demek iş ve para demekti. Özellikle yol vergisini ödemek ve çalışıp para kazanmak için Zonguldak’a gelenlerin sayısı her geçen gün artıyordu. Yine aynı yıllarda yani 1939-45 arası Ardahan, Kars, Posof, Muş, Van illerinden Zonguldak’a bu nedenlerle göçler yoğunlaştı. Karadeniz’den gelenler de; önce 1900 başlarında maden ocaklarında mükellef-zorunlu olarak, 1935-45 sonrası gelenlerin çoğunluğu da yüksek vergileri ödemek için lazım olan parayı, çalışıp kazanmaya geldiler. Yukarıda belirttiğim nedenlerle, özellikle 1940–45 yılları arası Zonguldak’a öyle fazla ve değişik yörelerden göç oldu ki; işte çoğu da bu nedenle, kim-kimler, neden, nasıl, hangi koşullarda Zonguldak’a geldi-geldiler pek bilinmiyor, Tren ve Vapur tek ulaşım aracı idi. Zaman içinde; birazda korku ve baskı nedeniyle bunların çocuklarının-torunlarının hafızalarından tarihi tasavvurlar unutulup-unutturulup silindi.

Zonguldak; tarihin uzunca bir döneminde hep aç-biçare insanların kurtuluş kapısı oldu…

KAYNAK:

1-Mustafa Kemal Paşa, 22 Temmuz 1922 de yapılan BMM sinin değişik celselerinde “Kürdistan’ın geleceği” ile ilgili yazılı açıklamasında “Kürdistan” tanımlamasını kullanıyordu. TBMM Gizli Celse Zabıtları..  Cilt 3. l Baskı. Sayfa: 550–551. İş Bankası Kültür Yayınları 1985-Ankara)       

2- Zonguldak’ın bağlı olduğu Kastamonu’dan 1873 yılına ait Fotoğrafta bir Kürt beyi. DOĞU Gazetesi. 1943-Mayıs-Haziran. Sayı:7–8. Sayfa: 32.

3-Sinan Meydan. Saklı Tarih. Bütün Dünya Dergisi.  Başkent Üniversitesi Kültür Yayını. —192297–2014,02. Sayfa:19–20/Sinan Meydan: El-Cevap. İnkılap Kitabevi. 2013.