Muhasebat Başkontrolörü olarak görev yaptığı Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan 2016 yılında emekli olan ATA Parti Genel Başkan Başyardımcısı Budak, “Son Kale” olarak tanımladığı Bakanlıkta yaşananlarla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINDA NELER OLUYOR?”
Yoksa hiçbir ölçüye uymayan kamu harcamalarının ve yok pahasına satılan kamu varlıklarının izleri silinmek mi isteniyor?
Türkiye’de yaşanan 2001 ekonomik krizinin doğurduğu siyasi irade, uluslararası konjonktürdeki ekonomik ilerlemeyi kendi başarısı gibi göstermek suretiyle ve toplumda oluşturduğu “hedef 2023” algısıyla uzun süre iktidarda kalma başarısı göstermiştir. Bu süreçte makyajlı ekonomik göstergelerin arkasına sığınarak devletin temellerini çürütmeye devam etmiştir. Daha uygulamaya girmeden değiştirilen düzenlemeler, çalakalem yazılan kararnameler, yeniden yapılanma adı altında sürekli tabelası değiştirilen devlet kurumları göstermektedir ki: ya ülkeyi devlet yönetme deneyimi olmayan “liyakatsiz eller” yönetmekte ya da bilinçli bir şekilde devletin temel kurumları üzerinde oynanarak kurumsal bellek yok edilmekte, devlet bekasının altı dinamitlenmektedir. Simdi de içi boş “Türkiye Yüzyılı” söylemiyle vatandaş uyutulmaya, devletin temelleri çökertilmeye devam edilmektedir.
“DOLANDIRICILIKLA İTHAM EDİLEN MEHMET ŞİMŞEK"
Yıllardır uyguladığı ve eleştirilmesine kulak tıkadığı yanlış ekonomik politikalar ile ülkeyi içinden çıkılamaz bir ekonomik krize sürükleyen iktidar, 2009-2015 yılları arasında ekonominin dümeninde yer alan, Maliye Bakanlığında birçok tartışmalı düzenleme ve atamada imzası olan, daha sonraki süreçte bizzat Cumhurbaşkanı tarafından Ali Babacan ile birlikte dolandırıcılıkla itham edilen Mehmet Şimşek'i kurtarıcı olarak ekonominin başına getirdi. “Yarın bugünden daha iyi olacak, uyuyun 6 ay sonra uyanın enflasyon kalmayacak” diyen bakanlardan sonra uluslararası camiada güvenirliği olan ve rasyonel politikalar uygulayacağına inanılan Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmış olması iktidara ve ülke ekonomisine bir nefes aldırmış olsa da iktidarın bir türlü yüzleşmek istemediği diğer yanlış politikalar yüzünden bu nefesin yeteceğine dair şüpheler artmaktadır.
Diğer taraftan ekonomi için bir kurtarıcı olarak getirilen Mehmet Şimşek, önceki Maliye Bakanlığı döneminde olduğu gibi bu dönemde de kurum içi hatalarda ısrarcı davranmakta, kurumsal tecrübeye değer vermeden, istişareye kulak tıkayarak bakanlık içinde sözde yeniden yapılanmalar yapmaktadır. Hedef ekonomiyi düzeltmek olması gerekirken teşkilatla oynamak “dereyi geçerken at değiştirmek” atasözündeki yanlış uygulamaya prim vermek demektir.
“MALİYE, DEVLETÇİ BAKIŞ AÇISI İLE AYAKTA KALMAYI BAŞARMIŞ SON KALEDİR"
Aşağıda son dönemde yapılan iki temel hatalı uygulamaya değinmeden önce; yıllarca o teşkilatta çalışmış, herhangi bir maddi çıkar beklemeden ulusal ve uluslararası kurumlarda önemli görevler üstlenmiş, bugünkü adaletsiz, liyakatsiz, kayırmacı düzenin aksine ve liyakat olarak şimdikilerden kat kat fazla hak etmiş olmasına rağmen, sadece, mesleğe girdiğinde kazandığı 3600 ek gösterge ile emekli olmuş ve Devlet sevgisinden, ülküsünden, çalışma gayretinden başka sermayesi olmayan bir denetçi emeklisi olarak şunu belirtmeliyim ki:
Hazine ve Maliye Bakanlığı, hazinenin temsilcisi olarak bu devletin bel kemiği, temel taşıdır. İktidar tarafından temelleri çürütülmüş kamu kurumları içerisinde, liyakat, adalet, mesleki tecrübe ve teamüller, devletçi bakış açısı ile ayakta kalmayı başarabilmiş son kale konumundaki birkaç kurumdan birisi Hazine ve Maliye Bakanlığıdır. Öyle anlaşılıyor ki, siyasi baskılara boyun eğmeyen “Maliye Bürokrasisi” kurumsal yapısı bozulmak suretiyle işlevsiz kılınmak istenmektedir.
“MALMÜDÜRLÜKLERİ’NİN KAPATILMASI YANLIŞTIR”
Birinci sorun; kadim bir kurum olan, ilçede mülki idarenin sağ kolu konumundaki, devlet
gelirlerinin tahsili, harcamaların kontrolü ve kamu muhasebesi alanında çok önemli görev ifa
eden dolayısıyla devletin temel taşı olan Malmüdürlükleri’nin tasarruf adı altında
kapatılmasıdır. Bilindiği üzere, iktidarın övündüğü ekonomik göstergelerin iyi olduğu 2006
yılında, 5018 sayılı kanun ile birlikte Malmüdürlükleri’nin yetkileri tırpanlanmış ve bunun
sonrasında kamuda harcama savurganlığı yaygınlaşmıştır. Böyle bir tablo önümüzde dururken
ve harcama tasarrufu gündemde iken yapılması gereken “Malmüdürlükleri’nin yetkisinin
artırılması, insan kaynağı ve teknik altyapısının güçlendirilmesi” olduğu halde Hazine ve
Maliye Bakanı, Malmüdürlükleri’nin kapatılmasını gündeme getirmiş ve bunu da tasarruf adı altında sunmuştur. Tam bir akıl tutulması. Bunun tasarruf değil israfa yol açacağını birazcık
maliye bilen kime sorsa söylerdi. Bu yanlışı Bakana açıklayan bir bürokratın çıkmaması ya da bir açıklama varsa Bakanın bunu anlamaması, dinlememesi çok acı bir durum. Bakalım bu
konuda ne kadar tasarruf ya da israf İstatistikleri de işine geldiği gibi tutan ve yayımlayan iradeden, Malmüdürlükleri’nin kapatılmasının ne kadar tasarruf sağladığı veya ne kadar israfa
yol açtığını şeffaf bir şekilde yayımlamasını, açıklamasını beklemek ayrı bir tartışma
konusudur. Şu aşamada 100 Malmüdürlüğü’nün kapatıldığı, 200 adet Malmüdürlüğü için de kapatma çalışmalarının devam ettiği bilgisine ulaşmakla beraber, yapılan kapatma işleminin de aklıselimden uzak kriterlerle yapıldığı ve personel nezdinde ciddi rahatsızlıklar olduğu
duyumları da almaktayız. Umarım bu yanlıştan bir an önce dönülür.
“GARİP TEŞKİLATLANMA!”
İkinci sorun; yukarıda da söz ettiğimiz üzere devletin temel taşı niteliğindeki Hazine ve Maliye
Bakanlığı il birimlerinin, Bakanlığın bağlı kuruluşlu olan Gelir İdaresi Başkanlığının taşra
örgütüne bağlanmasıdır. 03/07/2024 tarih 32591 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 161 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi
Başkanlığının taşra örgütleri yeniden yapılandırılmıştır. Yapılan düzenlemeyle Bakanlığın taşra
teşkilatı olan defterdarlıklar kapatılmış ve kararnamenin yayın tarihi itibariyle görevde
bulunan tüm Defterdarların görevlerine son verilmiştir. Gelir İdaresinin taşra teşkilatı
konumundaki vergi dairesi başkanlıkları ise Defterdarlık olarak yeniden yapılandırılmıştır. Özet olarak bakanlığın ve bağlı kuruluşu Gelir İdaresinin taşra teşkilatı Defterdarlık ismi altında
birleştirilerek mevcut Defterdarlıklar Gelir İdaresi Başkanlığına bağlanmıştır.
Görünürde tasarruf adı altında masum bir birleşme gibi görünse de altında bir sürü sorunu
barındıran bir düzenleme yapılmıştır. Taşra birleşmesi gibi görünen yapı sadece ildeki amirliğin birleşmesi şeklinde olmuş, “Bakanlığın taşra teşkilatı, muhasebat ve muhakemat
birimlerinden oluşur” denilerek aslında Bakanlığın taşra örgütü kapatılmamıştır. “Bu birimler
görevlerini, Gelir İdaresi Başkanlığı taşra teşkilatı amiri olan defterdara bağlı çalışarak
yürütür” denilerek Bakanlığın taşrasının, kendine bağlı idare konumundaki Gelir İdaresinin
taşradaki en büyük amiri olan Defterdar’a bağlı olarak çalışması öngörülmüştür. Yani
düzenlemeler diyor ki, muhasebat ve muhakemat birimleri Bakanlığın taşrasıdır ancak Bakanlığın bağlı kuruluşu olan Gelir İdaresinin taşradaki amiri olan Defterdar’a bağlıdır.
Tarihin hiçbir döneminde ne dünyada ne de ülkemizde eşi benzeri olan bu garip teşkilatlanma
ile acaba ne yapılmak istenmektedir? Aynı düzenleme içerisinde “Defterdar bulunduğu ilde
Bakanlığın en büyük memuru ve il ve bağlı ilçeler teşkilatının amiri sıfatını haizdir.” denilmek
suretiyle Gelir İdaresi Başkanlığının memuru/taşra amiri aynı zamanda Bakanlığın da taşradaki
en büyük amiri yapılmaya çalışılmıştır. Tam bir akıl tutulması. Amaç nedir? Bu düzenlemeyi
kaleme alanlar ya devlet teşkilatlanması hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller ya da bu işin
altında başka bir neden var!
Bütün bu usül yanlışlıkları yanında, esasa ilişkin olarak da şu sorunun cevabı önemli. Bilindiği
üzere Gelir İdaresi Başkanlığı 2005 yılında kuruldu. Daha doğrusu Bakanlığın bir genel
müdürlüğü (Gelirler Genel Müdürlüğü) iken reform adı altında bağlı idare olarak yeniden yapılandırıldı. Adı her ne kadar gelir İdaresi olsa da görevleri sadece vergi ile sınırlı bir kurum
olarak kaldı. Taşra birimlerinin ismi de “Vergi Dairesi Başkanlığı” ve “Vergi Dairesi
Müdürlüğü” şeklinde yer aldı. Daha da önemlisi, merkezde Bakanlıktan ayrı bir birim olarak
örgütlense de taşrada bu ayrım hiçbir zaman gerçekleşemedi. 29 ilde başkanlıklar kuruldu
fakat geri kalan 52 ilde Defterdarlıklara bağlı olarak vergi hizmeti verildi. Yani bugün getirilen
düzenlemenin tam tersi çarpık bir örgütlenme. Bu kadar olsa iyi, Bakanlık ilçedeki
örgütlenmelerini de tamamlayamadı. Bakanlığın (Muhasebat Genel Müdürlüğünün) ilçe
teşkilatı olan Malmüdürlükleri’nin neredeyse üçte ikisi bağlı vergi dairesi/gelir servisi adı
altında vergi hizmeti de vermeye devam etti. Düşünebiliyor musunuz, bağlı vergi dairesi/gelir servisi olan mal müdürlüğü sayısı hem diğer Malmüdürlüğü sayısından fazla hem de vergi
dairesi sayısından fazla. Yeni düzenlemede dahi bu Malmüdürlükleri’ne dokunulamamış
“Malmüdürlükleri bünyesinde bulunan bağlı vergi daireleri ise Başkanlığın taşra teşkilatı olan defterdarlık birimine dönüştürülünceye kadar Bakanlık taşra teşkilatına bağlı olarak
faaliyetlerine devam ederler” denilerek konu geçiştirilmiştir. Sonuç olarak sözde ayrı örgütlenmiş bir idarenin taşrası Bakanlığın üzerinde bir yük, sırtında bir kambur olarak yıllarca
kalmış ve kalmaya devam etmektedir. Asıl sorunlu alan çözülmek yerine sorunsuz alanda yeni sorunlar ortaya çıkartılmıştır.
Kamu gelirlerinin sadece vergi gelirlerinden ibaret olmadığını, tüm kamu gelirlerinin yarısına
yakınını Bakanlığa (Özellikle Muhasebat Genel Müdürlüğüne) bağlı birimlerin tahsil ettiğini de
hatırlatmakta yarar var. Düşünebiliyor musunuz ayrı bir gelir idaresi kuruluyor ama tek işi
vergi ve kamu gelirlerinin ancak yarısını ya da yarısından biraz fazlasını tahsil edebiliyor. O
zaman neden ayrı bir örgütlenme ihtiyacı doğdu? Ve neden adına Gelir İdaresi Başkanlığı
denildi? Bu yanlış örgütlenme aradan 20 yıl geçtikten sonra yine yanlış bir örgütlenmeyle
düzeltilmeye çalışılıyor. İki yanlıştan bir doğru çıkmayacağını bilmeyen var mı? Gelir İdaresi
Başkanlığı taşradaki dönüşümü tam olarak sağlayamazken merkezde sürekli büyüyerek devasa
bir yapıya dönüştü. Peki 2005 yılından 2024 yılına yaklaşık 20 yıllık süreçte bu değişimin kamu
gelirlerine, vergi gelirlerine etkisi ne oldu dersiniz? Onu da yetkililer verilerle açıklar umarım.
Diğer bir çarpık yapılanma da Vergi Denetim Kuruludur. Tamamı Vergi Müfettişlerinden oluşan ve asli fonksiyonu vergi denetimi olan bir kurum, yine asli fonksiyonu vergi olan Gelir
İdaresine Bağlı olmak yerine Bakanlığa bağlı. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye
sormazlar mı?
“BİRİLERİNİN KEYFİNE GÖRE TEŞKİLATLANMA”
Hazine ve Maliye Bakanlığında devletin ve hizmetin gereklerine uygun bir teşkilatlanma yerine
birilerinin keyfine göre teşkilatlanma yapılmaktadır. Kalem kimde ise onun menfaatlerine
uygun bir teşkilat dizayn edilmektedir. Ya da devletin temelini oluşturan kadim bir bakanlık
bilerek ve isteyerek çalışamaz hale getirilmektedir. Çünkü bu düzenlemelerden, hiçbir ölçüye
uymayan kamu harcamalarının ve yok pahasına satılan kamu varlıklarının izlerini silme
çabasına dair keskin kokular geliyor.
“İŞLEYEN YAPIYI BOZUYORLAR”
Şunu unutmayın ki; teoride vizyonunuz ne kadar geniş olursa olsun, uygulamanın sonucu
personelinizin kapasite, kabiliyet ve isteği ile şekillenecektir. Ekonomiyi düzeltmek istiyorsanız
önce ekonominin temel aktörü Hazine ve Maliye Bakanlığı teşkilatını düzeltmeniz, personelin
moral ve motivasyonunu yükseltmeniz gerekmektedir. Düzeltmek bir kenara siz işleyen yapıyı
da bozmaktasınız. Böyle ne olduğu meçhul bir örgütlenme ve kendini değerli
hissettirmediğiniz taşra personeli ile ne gelirlerde artış ne de harcamalarda etkinlik
sağlanacaktır. Dileğimiz, Hazine ve Maliye Bakanı’nın bu yanlışı bir an önce görmesi, bakanlığı
aklıselime ve tecrübeye emanet ederek ekonomideki beka sorununu bir an önce çözmesidir.
Bugün bu gereklilik yapılmazsa zaten yarın ATA Parti gelecek ve Maliye Bakanlığının
Devlet için en önemli bakanlıklarından biri olduğu gözetilerek bu bakanlık asli
görevlerini yeniden üstlenecektir. Böylelikle kamu harcamalarının ve gelirlerinin
kontrollü bir şekilde yürütülmesi, kayıt altına alınması ve etkin bir şekilde
denetlenmesi yeniden sağlanacaktır.