Dikkat madenci konuşuyor!

Abone Ol

Birkaç gündür 20’lik dişimden çektiğimi hiçbir şeyden çekmemiştim…

Bu yüzden iki gündür yazılarıma da ara verdim.

Uykusuz bir gecenin sabahında soluğu Diş Hekimi Zeki Günalp’in muayenehanesinde aldım…

Zor bir yerde olmasına karşın sihirli elleri ve kıvrak bir bilek hareketiyle bir çırpıda aldığı dişimi gösterdiğinde “Oh be dünya varmış” dedim…

İnsan sağlığın kıymetini kaybedince anlıyor…

Yevmiyeyi hak etmek için dün ve önceki gün vardiyaya kaldık…

Arkadaşımız Yıldırım Yılmaz’la Gelik ve Üzülmez’de maden işçilerini baca ağzında ziyaret ettik…

Bir dokun bin ah işit!

TTK Genel Müdürü Burhan İnan’ın bu satırları okuyup özeleştiri yaparak, işçilerin bu insani taleplerine vicdani bir karşılık vereceği inancımla bu satırları yazıyorum…

Üzülmez’de madencilerle konuşurken yanımızdan NTV kameramanı ve muhabiri geçerken, bazı işçiler homurdanıyor…

“Kaza olmasa, insanlar ölmese gelmezler…”

Evet biz de dahil olmak üzere, yerel ve ulusal medyanın işçi sorunlarını gündeme getirme noktasında kendisini sorgulaması gerekiyor…

Zaman zaman haberlerimizde madencilerin eylemlerine yer versek de insan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir ülkede gazetecilere herkesten çok sorumluluk düşüyor.

İki gündür yaptığımız röportajlarda gördük ki, madencilerin sorunları dağ gibi…

Eğer devlet ocaklarında bu ihmaller yaşanıyorsa, özel ve kaçak ocaklarda yaşananları düşünmek bile istemiyorum…

İlk gün gittiğimiz Gelik’te özellikle Genel Maden İş Sendikası’na ateş püsküren işçiler, sendikacıların işçiden yana değil işverenden yana olduğunu iddia ediyor…

Halkın Sesi’nin sendikaya karşı olan muhalefeti nedeniyle muhabir arkadaşımız Yıldırım Yılmaz’dan yaptığımız röportajlarda sendikayı yerden yere vuran işçileri görüntülü kaydetmesini rica ediyorum…

Psikolojik baskı altında ve iş barışından uzak bir ortamda çalıştığını söyleyen madencilerin şikayetlerini bugün yayınladığımız haberde de okuyabilirsiniz…

Ama en önemli sorunları başlıklar altıda sıralamam gerekirse şöyle:

İşçi açığı nedeniyle kaza riskinin artması, aynı işi yapmalarına rağmen 3 hatta 4 farklı ücret alan işçilerin eşit işe eşit ücret talebi, madenciliğin yeniden ağır sanayi statüsüne alınması, 2008’den sonra TTK’ya giren madencilerin emeklilik yaşının torba yasayla 50’ye çıkarılması, maden ocaklarının girişine vurulan kilit nedeniyle olası bir faciada yaşanabilecek izdiham ve ölümler, banyo ve soyunma kabinlerinin hijyen olmayışı ve bunun gibi bir çok sorun…

Şikayetler uzayıp gidiyor…

Ama esas sorun görüştüğümüz madencilerin neredeyse tamamının moralsiz oluşu…

İnsanları saran ölüm korkusu…

Her görüştüğümüz işçinin “Ailemizle helalleşip işe geliyoruz” demesi bu endişenin bir yansıması…

İçlerinde kendilerini tanımlarken, “Hayvan muamelesi görüyoruz. Haşere kadar kıymetimiz yok” diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla…

Birçoğu kredi kartı, tefeci ve faiz kıskacında…

Yüzlercesine maaş bile çıkmıyor…

Bunca soruna bir de Soma’da yaşanan faciadaki ölümler eklenince madencinin ayakları geri geri gidiyor…

İki gündür yaptığımız röportajları bir cümleyle özetlemem gerekirse…

“Madenci mutsuz, madenci öfkeli, madenci endişeli”