DOKUNMAYIN GÖZÜNÜZÜ SEVEYİM…

Abone Ol

Uzun zamandır kalem dokunmadı aşka. Şöyle yüreğimden süzüle süzüle sözcüklerde yanmadı kalemin ucu. Ben kendimi bildim bileli yüreğine şartlar ne olursa olsun sevgi ekebilen biriydim oysa can suyunu da kendimce biriktirdiğim damlalarla verirdim kararınca!   Ta ki yüreğim çoraklaşmadan öncesine kadar. Toplumsal baskıları hiçe sayar, kim ne der, ne söyler takılmazdım, eğer ucu sevgiye aşka dokunuyorsa sözcüklerimin, engel tanımazdım. Amma velakin yüreği de çoraklaşırmış insanın bunu öğretiyor zaman. Olgunlaşmak denilen kavram, eğrelti gibi dursa da üzerimde, ısrarcı bir inatçılıkla diretiyor, diretiyor da, nafile. Benim ruhum henüz ölüme hazır değil ki, kalemimin dilini kesmek, onu aşktan, aşk sözcüklerinden mahrum etmek, ölmek demek zira.

Hayatındaki bütün engelleri, sevginin gücüyle kaldırmış biri olarak, şimdilerde sevmeye engelli bir zihniyetin kurbanı olmaktan kurtaramıyorum yakamı, bu doğru. Ama uğruna savaşılacaksa da şayet, kuşanırım zırhlarımı. Kalemimde asılı duran dilimi kurutan gönlümü çoraklaştıran şeyin geçici olduğunu umut ediyorum. Yüreğime kalemime ipotek koyan her ne ise dileğim bir an evvel benden gitmesi. Biliyorum içinde bulunduğumuz ve canımızı okuyan adaletsiz zaman! Geçip giden, akıp giden değil, tamda içinde bulunduğumuz zaman. Gördüklerimizden, duyduklarımızdan, yaşamak zorunda kaldıklarımızdan dolayı, çekildi sözcükler köşeye. Yürek yangınlarının gerekçeleri ağırlaştı. Aşk utanıyor yaşanılanlardan yüzü kızarıyor sevginin. İnsan olabilmenin temel taşlarını oluşturan bu iki kavram, günümüzde azılı suçlular sanki.

Hiç lafı dolandırmadan mademki tükettik bu aralar sevgiyi, mademki gözden çıkardık çocukları kadınları, yazıklar olsun bu duruma getirenlere, bunlar her kim iseler yazıklar olsun.

Kadınlar, çocuklar, onlara yapılan zulümler ve bu zulümlere seyirci kalanlar susturdu sözcükleri bu da doğru. Hem de en çok konuşması gereken bir zamanda susturdu. Bizler sessizleştikçe acı konuşmaya baladı.

Sevmesini bilmeyenler, içinde öfke büyütenler, kadınlara ve çocuklara bulaşmaya başladılar. Acı üst üste katlanmaya başladı ve o acının ateşi yakıyor hem yürekleri hem kalemleri.

Hayata tutunabileceğimiz ne kadar gerekçe varsa, insan ruhunu ne besliyorsa hepsinin yok oluşuna seyirci kalmak, yenilgiyi kabul etmekle eşdeğer. Bulaşıcı bir hastalığın pençesinde, sonu ölüm olan bir yokluğun, vakitsiz kurbanları olmak, ya da olmamak üzerine yokluyor hayat. Meselemiz buysa ki öyle, yani içinde bulunduğumuz zamanın ruhumuzda açtığı yaralar, umutsuzluk ve çaresiz bırakılmak, meselemiz buysa, çarenin çare bulmanın acili yeti söz konusu. Bunu yapması gerekenlere bırakmak gibi bir kolaycılık, var olan sorunları çoğaltıyor görünüyor. Suç ortağı arıyor kendine birileri ve suskunluğumuz suç ortağı yapıyor kendiliğinden zaten bizleri. Kadın ve çocuk olmak ne bir suç ne de bir tutsaklık. Korunmaya muhtaç olmak ise zihniyetlerin hızlı bir şekilde kirlenmesinden kaynaklanıyor. Yozlaşan bir algının kendini ortaya çıkarmasından dolayı çoğalıyor kurbanlar. Toplum kendi içinden kendini zehirliyor adeta. Dirayet göstermek, direnmek yutkunduklarımızın yanında bir hiç kalır sadece. Zayıf halkalar olmak, konunun ve yaşanılan olayların iğrençliğine yenik düşürüyor bizleri.

Lamı cimi yok her geçen gün kötüye gidiyor insanlığımız. Gücü yeten yetene sürüşüyor işte alenen hem de.

Eti senin kemiği benim algısında, kendini unutturdu sahiplenmek. Kurban edilmenin yolları çoğaldı, kendimizin bile sahibi değiliz artık. Bedenimizin, ruhumuzun, dilimizin kalemimizin sahipleri değiliz.  Bütün bunların sebebi işin kolayına kaçmakta gizliyor kendini ve gözü kapalı teslim olmakta. Üzerimizdeki ipotek bir an evvel kalksın, ne diri diri ölmek, ne de vaktinden önce gitmek isteğindeyim. Ölmeden önce yaşamayı istemek, neden bu kadar zora sokuluyor? Sevgi sözcükleri yazmak istiyorum her mevsim, aşk dökülsün dallarımdan satırlara istiyorum. Kadın olmak özgürlüğünü, çocuk olma hakkını geri istiyorum, ölmeden önce istiyorum, sonrasında değil. Sadece yazmak değil, okumak duymak ve görmek ve yaşamak istiyorum, çocukların mutluluklarını, kadınların kahkahaların. Hadi her şeyi ben bilirim, ben yaparım diyenler, kolaysa bunu gerçekleştirin bakalım.