Doyuran ekmek mi?

Abone Ol

Her yeni bir gün en büyük mucize demektir bana göre…  Karanlık bir gece, aydınlık bir günün habercisidir çünkü. Siz hiç sabahı olmayan bir gün gördünüz mü? Ben hiç görmedin. Geceden bilemeyiz yeni gelen günün bize neler getireceğini. Onun içindir ki, her yeni güne bir şans vermeliyiz… Bakalım bizim için ne mucizeler gizliyor. Mucize dedim. Çünkü sabah oldu yatağınızdan kalkıyorsunuz. Bakın canlılığın devam ediyor.  Gözleriniz açtınız ve yeni gelen güne merhaba dediniz, çevrenizdekilere günaydın diye biliyorsunuz, sağlığınızda yerinizde ne güzel mucizenin ilk basamaklarını gördünüz bile, şimdi yaşayarak göreceğiz ‘gün doğmadan neler doğar.’ Belki de siz buna umut diyorsunuz. O halde hepinize umut dolu günler… Umutlar biterse zaten bizim de sonumuz gelmiş demektir.

Hep bir telaş ve kaygı içerisinde yaşıyoruz. Gelirimizi en ince detaylara kadar muhasebe ediyor, acaba yetecek mi kaygısı yaşıyoruz.  Aç kalma birilerine muhtaç olma korkusu yaşıyoruz. Hatta çok daha ileriye gidip birkaç yıl sonra ne olcağız nasıl yaşayacağımızı bile planlıyoruz. Gelecek korkusu ve kaygısı yaşıyoruz…  Hafta sonu toplantımızda konu dönüp dolaşıp, kaygılarımız ve rızıklarımız konusuna geldiğinde ise arkadaşımdan gelen cevap, ‘farz etki bahçenizde bir yerin tamiratının yapılması lazım sizinde elinizden gelmiyor ne yapacaksınız? Tamirci çağıracaksınız değil mi? Evet dedik, tamirci Hasan usta ustayı çağıracağız… Bir hafta da anca bitirebilir işini. Siz Hasan Usta bir hafta boyunca çalışırken, ona yemeğini vereceksiniz, suyunu çayını v.s ihtiyaçlarını karşılayacak bir de emeğinin karşılığı olan bilmem kaç lirayı da ayarlayacaksınız. Ve ustam gel de benim şu işimi yapıver diyeceksiniz değil mi? Hiç Hasan Usta buradan ben aç kalırım diye düşünür mü? Ya da emeğimin karşılığını alamam kaygısı duyar mı? Tabi ki duymaz. Çünkü onun sorumluğunu siz zaten üstlenmiş, gereken ayarlamaları yapmışsınızdır… İşte bizler de bu dünyaya bir getirenin olduğuna, inanıyorsak rızkımızın derdine düşmemeliyiz. Bizi bu dünyaya getiren son nefesimize kadar rızkımızı da ayarlamıştır’ oldu. Böylelikle son noktayı koymuş oldu.

Bizim de bağımız bahçemiz var. Şu kadar ekersem, bu kadar alırım. Bu kadarı da şu kadar para eder gibi peşin hesaplar yanlıştır. Allah verirse alırsın vermezse ne alacaksın.  Elbette ki, bu söz çalışmamak, yapmamak oturup beklemek anlamına gelmiyor. Zaman olur ki 1 kuruş, 1 milyonun yerini tutar; bazen de 1 milyon 1 kuruşun yerine geçemez. Diyeceğim Allahın hikmetine bereketine sırrına iyi inanmak lazımdır. Hayat İhsanlar, ikramlar, lütuflar la doludur. Kıssalardan hisse almalı ona göre davranmalıyız. Konuya uygun olur diye bende sizlere çok güzel bir kıssa yayınlarken tüm gönül dostlarıma mucizelerle dolu günler diliyorum.

KISSADAN HİSSE

Musa(AS)Tur-i Sina’ya giderken tesadüf bir mağaraya rastlamış. Vakit akşam olduğu için’ “Burada gecelerim’ diyerek mağaraya girmiş. Bakmış ki içeride bir abit var. Selam vermiş, selam almış… Hoş beş etmişler.

Vakit akşam olduğu için elbet bir şey yiyecekler, rızıkla nacaklar. Mağara’nın önünde bir nar ağacı varmış, her gün bir nar biter, abit onunla rızıklanırmış. Abit alışılageldiği narı almak için dışarı çıktığında bakmış ki dalda bu kez iki nar var. ‘Belki yarın bitmez’ diyerek narın birini saklamış. Ötekini de ortadan ikiye bölerek ’Ya  Musa bu benim rızkımdır, bunu beraber yiyelim’ demiş, yarısını ona yarısını da kendisi alarak yemiş, karınlarını doyurmuşlar. Doyuran Allah, nefes ile de, su ile de doyurur ya… Onları da yarım nar ile doyurur… Doyuran  ekmek, yemek değildir. Yakan ateş, kesen bıçak değildir. Tecelli-i ilahidir.

Sabah oluyor, kalkıyorlar. Musa (as) yola çıkıyor. Abit diyor ki:

--Ya Musa! Benden rabbime selam söyle. De ki 20 yıldır ibadet ediyor(sanki alacağı varmış borçlandırmış gibi) benim cennete yerim neredir?

Tabii Musa(as) gördüklerini ve sözleri aynen naklediyor. Allah da buyuruyor ki:

--Ya Musa!  Sen o kuluma söyle, onun yeri cehennemin dibidir. Ben onu bunca yıldır rızıklandırıyorum. Sen ona gittin zaman, senin rızkını da (iki nar bitmişti) gönderdiğim  halde ‘Bugün iki nar bitmiş. Belki yarın bitmez’ diyerek bana itimatsızlık etti. Bana inanmadan o cenneti için ibadet etti. Yazık ki ibadetine de inanmamış ki ondan da mahrumdur. Cennet imanın inanmanın teslim olmanın yeridir.