DÜZEN DEĞİŞMİŞ

Abone Ol

     Gençliğimde "Bu düzen değişmelidir." sloganının en yoğun atıldığı yerdeyim, Zonguldak'tayım.

     Düzen değişmiş gerçekten. Çocukluk arkadaşlarım altmış beşe evrilmişler. Caddeler, sokaklar taşıt dolmuş. Piyasa ekonomisi sokaklara taşmış. Paralı kardeşlerim tüketim peşindeler. Parasızlar gönlümde sızılar yine.

     İşçi sınıfının, kömür emekçiliğinin kara kokusu yok havada. Yollarda işçi görünmüyor. Otomobil geçişleri egemen çevreye. 

     Yürümekte zorlanan dede, merak ettiği kişiyle ilgili soruyor:

     "Arabası var mı arabası?"

     "Var!"

     "Eyi!"

     Aynı dedenin en önemli sorusu "Abdesti, namazı var mı?" olurdu eskiden. Dedenin ikinci sorusu:

     "Evi var mı evi?"

     "Var!"

     "Eyi!"

     Dede beklediğim soruyu sormadı. Dede değişmiş. Düzen değişmiş, öz değişmiş. Öz değişmiş söz değişmiş.

     Aklıma Ramazan ağabey geldi. Ramazan ağabey, yıllarını, emeğini geçim yolunda harcamış, emekli olmuştu. Hâlâ çalışıyordu geçimine destek için. İnanmış, ibadetlerini yerine getirmek için özen gösteren, gösterişsiz bir Müslüman. 

     Bir akşam oturmasında Ramazan ağabey:

     "Komşular, aklımı kurcalayan bir konu var. Size danışmak isterim."

     "Estağfurullah Ramazan ağabey!"

     "Benim çocuklar, idda bayi mi ne karın ağrısı, ondan açmak istiyorlar! Benim de aklım yatmıyor! Kumar gibi bir şey! Bizim inancımıza ters!"

     Birkaç kişi konuştuk. Aynı şeyi söyledik özet olarak:

     "Geçim derdi! Hayat mücadelesi! Olumlu bakmak gerekir!"

     "Hadi hayırlısı!"

     Çocuklar, o şeyden açtılar mı, bilmiyorum. Bildiğim tek şey: Araba modelleri değişti.

     O şeyden açan çok tanıdığım var. O şeyden şans bekleyen çok eşim dostum var.

     Hadi hayırlısı. 

     İşin sağcısı, solcusu; Müslüman'ı, komünisti yok. Türk'ü, Yahudi'si yok. İş iştir.

     Sen düzeni değiştiremezsen düzen seni değiştiriyor. Kurtuluş yok.

     Bizim Ali Bey, devrimciydi. Çalışkan, dürüst, bilgili bir eğitim emekçisiydi. Devlet okulunda çalışıyordu. Emek sömürüsüne karşıydı. Eğitimin, sağlığın, güvenliğin parasız olması için uğraşıyordu. 

     Bir ara hafta sonları,  dershane öğretmenliği yapmaya başladı.  Dershaneye öğrencilerini yönlendirdi, özendirdi.

     Normaldi, serbestti dershanecilik. Bazı kardeşlerimiz hem okulunda, hem dünya görüşüne uygun dershanesinde, hem özel dersinde yaşamını sürdürüyordu. 

     Devlet eğitimin özele kayışını destekler gibiydi. Doğaldı bu. Yük de sorumluluk da atılacaktı yurttaşın üstüne. Eğitim, pasta yapılıp sunulacaktı kurnazlara.

     Yapıldı da...

     İşin sağcısı solcusu olmazdı. İş işti. 

     Para kazanılacaktı. Krediye sıcak bakılacaktı. Araba alınacaktı. Yazlık kışlık ev olacaktı. Markete gidilecekti. Yani adam olunacaktı. Caktı da cekti de... 

     Beni asıl acı acı güldürense ikilemdi. Eylemle söylemdi. Eylem söyleme, söylem eyleme tersti. İşte yorulan söylemle rahatlatıyordu kendini. Psikolog da hoca da boldu. Ruhu zedelenen soruyordu. 

     Ali Bey'in o büyük yürüyüşte taşıdığı pankartta "PARALI EĞİTİME HAYIR! yazılıydı.

     Ali Bey, yaşamda başka, pankartta başkaydı. Ali Bey, düzene yine karşıydı, devrimciydi. Sözünde duruyordu da... Ali Bey, düzen değişinceye kadar, düzene uyacaktı. 

     Düzen gerçekten değişmişti. Değişmişti de yeni düzende kimin istediği olmuştu? İşte orası tartışmalıydı. Kimse istediği düzenin bu olduğunu savunmuyordu. Herkes yanlışı ötekinin üzerine atıyordu.

     Zonguldak yaşadım bir süre. Gençliğimi, İzimi aradım emeğin yokuşlu-inişli başkentinde. Köprü, konut ve okul yıkımları vardı gündemlerde. 

     Şaşırdım gördüklerime.

    İyiler, güzeller direnirken, yuvarladığı şeyin böceğine dönüşüyordu bazıları. En büyük aç, karnı tok olandı. 

  (Hayri Sarı)