Ülkenin birinde kral iki sevgilisinden biri ile evleniyor, diğerini de ''Resmi Metres'' olarak ilan ediyor. Üstelik ikisine de general rütbesi veriyor! Ve bu olay tarihin eski bir zamanında değil; günümüzde oluyor! Ne ilginç değilmi?
Bugün gelin ancak masallarda olabilecek bu olayın geçtiği ülkeye bir göz atalım.
Bu ülkenin adı Tayland!
Son günlerde medyada Tayland'la ilgili ilginç haberler çıkıyor. Bu haberlerden Kral Maha'nın aynı zamanda koruması olan sevgilisi Suthida ile iki ay önce evlenerek kraliçe ilan ettiğini; ama ardından diğer bir sevgilisi Sineenat'ı da ''Resmi metres'' olarak atadığını öğreniyoruz. Yetmedi; Kral her ikisine de generallik rütbesi veriyor!
Tabii bu durumda kaçınılmaz olarak sarayda kadınlar savaşı da başlıyor.. Halbuki bu sırada dışarıda da halk sokaklarda demokrasi gösterileri düzenliyor.. Yani ülkede klasik bir saray-halk çelişkisi yaşanıyor!
Görüyorsunuz Tayland'da bizim aklımızın almayacağı ilginç şeyler oluyor. Ama zaten Tayland kendisi çok ilginç bir ülke. Fakat biz bu ülkeyi iyi tanımıyoruz. Tanıyoruz diyenlerin çoğu da yanlış tanıyor. İşte ben de, hazır Tayland gündemde iken; durumdan vazife çıkararak, özellikle ziyaret etmek isteyenler için, 2009 yılında ziyaret ettiğim bu ülkeden size biraz bahsetmek istiyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili, sayısız akarsularla beslenen, tropikal iklimin hakim olduğu yemyeşil bir ülke ilginizi çeker miydi? Hele bu ülkenin büyük bir kısmında sonbahar ve kışın olmadığı, sadece ilkbahar ve yazın yaşandığı bir ülke ise düşlerinizi süslemez mi? Durun daha bitmedi! Özellikle erkekler için söylüyorum; bu ülkede nüfusun %65'nin kadın olduğunu, erkeklerin ise sadece %25 oranında olduğunu söylersem herhalde bu ülke ilginizi daha çok çeker.
Şimdi siz yukarıdaki 65 ve 25 rakamlarını toplayıp diyeceksiniz ki 90 etti; herhalde hesap hatası var. Hayır yok, geri kalan %10 nüfus da travesti ve transseksüel!. Yani o kadar çok. Öyle ya, bu kadar kadın arasında yaşayan çocukların bir kısmı da sonuçta kadınca yaşamaya özenebiliyor demek ki..
Neyse, şimdi tanıtıma geçiyorum. Tayland, eski ismi ile Siyam, biz Türkler'e aslında o kadar da yabancı değil. Zira yıllardır ''Siyamlı İkizleri'' okumuşsunuzdur. Özellikle eski ve orta kuşak da mutlaka ''Kral ve Ben'' filmini izlemiştir. Efsane aktör YulBrynner'in kral karakterini canlandırdığı o film hala hafızalarımızda dır. Bir de tsunamileri ile de hatırlıyoruz Tayland'ı..
Bildiğiniz gibi, Tayland bir uzakdoğu ülkesidir. Yüzölçümü 513.000 kilometrekare olup nüfusu da 70 milyon civarındadır. Batısında Myanmar (Burma) ile Andaman Denizi; doğusunda Vietnam, Kamboçya ve Tayland Körfezi; kuzeyinde Laos ve güneyinde Malezya ile çevrilidir. Ekvatora yakın olduğu için tropikal iklim hakimdir. Krallıkla idare edilmektedir. Para birimi ''Baht'' dır. Bugünkü kurla 25 Baht= 1 dolar yapmaktadır. Nüfusun %92'lik bölümü Budist inancına sahiptir. %7 kadar da Müslüman bulunmaktadır.
Burada Budizm'den biraz bahsetmek istiyorum. Zira ülkemizde Budizm'in ne olduğu tam bilinmemekte ve hatta yanlış bilinmektedir. Örneğin, halk arasında bir espri var; kadınlardan bahsedilirken şöyle denilmektedir: ''Her kadın hayatının bir bölümünü Budist olarak yaşar. Çünkü mutlaka bir öküze tapmışlığı vardır!'' Tabii bu arada biz erkekler de öküz yerine koyuluyoruz ya, neyse..
Yani biz burada Budistlerin öküze taptığını falan zannediyoruz. Halbuki böyle birşey yok. Budizm kısaca şudur: Budizm ''uyanmış kişi-farkında olan'' anlamına gelen ''buddha'' kelimesinden gelir. Hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklayan ve bunların giderilmesinin yollarını gösteren bir öğretiler bütünüdür. Farklı bakış açılarına göre, din veya felsefe olduğu kabul edilebilir. Zenginle fakirin eşitliği ve kardeşliği, insana sevgi ve saygı esasına dayanır. Budizm'e inanmış bir kişinin başka canlılara zarar vermekten, içki ve uyuşturucu kullanmaktan kesinlikle kaçınması gerekir.
Neyse, benim seyahat notlarıma gelelim. 2008 Aralık ayı idi. Kadim dostum, Nitromak'ın genel müdürü Nihat Sobacı aradı. ''Genel müdürüm, bu seneki bayi toplantımızı Tayland'da yapacağız. Arkadaşlar seni de mutlaka aralarında görmek istiyorlar. Misafirimiz olarak gelir misiniz?'' dedi. Dünyanın o tarafını zaten merak ediyordum. Onun için memnuniyetle daveti kabul ettim.
Tayland'a 21 Şubat 2009 Cumartesi günü İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan hareket ettik. Tayland ile aramızda saat farkı 5 saat olduğu için, 24.45'de hareket ettiğimiz İstanbul'dan 9 saatlik bir yolculuktan sonra, Tayland'ın başkenti Bangkok Havalimanı'na indiğimiz zaman mahalli saat 13.45 idi. O sırada İstanbul'da hava kar yağışlı olduğu için üstümde takım elbise ve palto vardı. Ama havaalanına inince birde baktım ki herkes şortla geziyor; benden başka takım elbiseli yok! Meğer o sırada Bankok'ta hava sıcaklığı 38 derece imiş. Bu arada, Taylandlıların konuştuğu Thai dilinde Bangkok ''Melekler Şehri'' anlamına geliyormuş.
Havalimanından çıktıktan sonra bizi bekleyen özel bir otobüsle Pattaya'ya hareket ettik. Üç gün Pattaya'da kaldıktan sonra dönüşte iki gün de Bangkok'ta kalacaktık.
Bizim nasıl Antalya'mız varsa onların da Pattayası var. Yani turizm, eğlence, plaj ve tatil şehri..
Ben en iyisi bu seyahatla ilgili aldığım notlardan kısa bir özet yapayım.
- Bangkok-Pattaya arasında yapmış olduğumuz 2.5 saatlik yolculuk boyunca çok bereketli topraklar gördüm. Örneğin, ben o güne kadar ananası ağaçlarda yetişiyor sanıyordum, meğerse enginar gibi tarlalarda yetişiyormuş. Yol boyunca bu tarlaları gördüm. Böyle toprağı zengin ve iklimi müsait bir ülkenin çok zengin olması gerektiğini düşündüm ama ayda 100 dolara çalışan insanların olduğunu görünce şaşırdım. Neden zengin olamadıklarına şöyle bir yorum getirdim: Tayland tarihinde hiçbir ülkenin işgaline uğramadığı gibi ciddi bir savaşa da girmemiştir. Üstüne bir de iklim sıcak toprak da zengin olunca insanlar rehavete kapılıp tembelleşmiştir.
- Tayland denince akla masaj gelir. Masaj burada bir sanattır ve çok yaygındır. Her taraf masaj salonları ile doludur. El ayak masajından tutun da erotik köpük masajına kadar masajın her türlüsü yapılmaktadır. Biz de Pattaya'ya gider gitmez rehberimizin önerisi ile ayak masajı yaptırdık. 45 dakika süren bu masaj için 10 dolar ödedik.
- Tayland dünyada gece hayatı ve seks turizmiyle tanındığı için, ülkenin diğer özellikleri hep arka planda kalmaktadır. Halbuki ülke çok zengin ve ilginç bir kültüre sahip egzotik bir ülkedir. Örneğin, akşamları kapı önlerine koydukları kapalı kaplardaki yiyecek ve içecekler çok dikkatimi çekmişti. Bunun bir Buddha inancı gereği olduğunu öğrendim. Fakirler veya hayvanlar alıp yesin diye koyuyorlarmış.
Bir diğer ilginç örnek olarak Bangkok'taki Floating Marketi (Yüzen Çarşı) gösterebilirim. Bangkok'un dışındaki bu market aslında dar ve uzun su kanallarıdır. Sabah 6'da açılan ve 10'da kapanan bu markette alış verişler, alıcıların ve satıcıların bindiği ince uzun kayıklar yan yana getirilip yapılmaktadır. Eldeki hesap makinaları ile yapılan müthiş bir pazarlık söz konusudur. Mesela almak istediğim bir ipek yatak örtüsü için benden 3500 Baht istediler. Bereket yanımda kayserili arkadaşlar vardı da fiyatı 500 Bahta kadar indirttiler!
Kısacası, iklimiyle, insanıyla, tropikal meyveleri ile, filleri ve maymunlarıyla tam egzotik bir ülke Tayland.
- ''Tayland seks turizmiyle tanınıyor'' demiştik. Gerçekten de öyle.. Zaten yukarıda da söyledim; nüfusun %65'i kadın ve %10'u travesti veya transseksüel.. Taylandlılar bu travesti ve transseksüllere bayan olmuş erkek anlamında ''Ladyboy'' diyorlar!
Tayland'da fuhuş ahlaksızlık olarak görülmüyor. Kızlar genellikle ailelerin bilgisi dahilinde bu sektörde çalışıyorlar. Ekmek parası için bir çeşit geçim kaynağı olarak görülüyor. Özellikle akşamları sokaklar ve caddeler binlerce kızla doluyor. Çoğuna müşterilerin güvenliği açısından bir nevi kimlik kartı verilmiş. Genellikle Avrupa ve Amerika'dan gelen her yaştan erkeklere günlük veya haftalık eskort hizmeti de verebiliyorlar.
Kızlar 20 - 25 yaşına kadar seks sektöründe çalıştıktan sonra masaj sektörüne geçiyorlar.
Değerli okuyucular, bizim halkın pek tanımadığı, tanıdığını düşünen birçok kişinin de yanlış bilgi sahibi oldukları bu egzotik ülkeyi biraz olsun tanıtabilmek amacıyla gezi notlarımı sizlerle paylaştım.
Şimdi burada hanımlara bir uyarıda bulunmak istiyorum:
Hanımlar; özellikle son yazdıklarımdan sonra, Tayland'a gitmek isteyen eşlerinizi sakın yalnız göndermeyin!