1945 yılından bu yana temel eğitimde, sağlıkta, savunmada, tarımda, hayvancılıkta, sanayide tamamen ABD’nin belirlediği çizgide ilerliyoruz.  

1950 - 60 arasına bir bakınız. ABD sevicilerin her makamı doldurduğunu görürsünüz. Bakanların, milletvekillerinin çoğu Mason, Rotary, Lions türü örgütlere üyedir. Menderes, milli eğitim, milli savunma gibi çok önemli bakanları bile ABD’den onay alarak atamak durumunda kalmıştır…  

Yine Menderes döneminde kamuda yapılan atamaların çoğunda Yahudiliğin bir versiyonu olan Sabetaycılık felsefesinin Kapancı kolunun üyelerini görebiliriz.

Adnan Menderes İzmir Amerikan Kolejini ve İsviçre Lozan Üniversitesini bitirmiştir. Aydınlı bir toprak ağasının evladıdır. Esas adı Ali Adnan Ertekin’dir. Özel yaşantısı karma karışıktır. Eşi Berrin Menderes İzmir’in güçlü, etkin Sabetaycı ailesinin kızıdır.

Menderes döneminde Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar Bursa Alliance İsraelite adlı Yahudi okulundan mezundur. 33. dereceden masondur.

Menderes döneminde, hiçbir alakamız olmamasına rağmen, ABD’nin çıkarı için Kore’ye Türk askeri yollanmıştır.  

1958 yılında BM’de yapılan Cezayir’in bağımsızlık oylamasında Menderes Hükümeti Fransa’dan yana olmuş ve çekimser oy kullanmıştır. Yani Müslüman Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi olarak kalmasına destek olmuştur.

27 Mayıs 1960’ta yapılan darbe tamamen ABD emriyle yapılmıştır. Darbede etkin görev alan askerlerin tümü ABD’nin söylemlerini benimsemiştir. Darbeden sonra Türk ordusunda görev yapan binlerce ABD karşıtı, Atatürkçü / Kemalist subay yıldırım hızıyla emekli edilmiştir.

27 Mayıs darbesi neden yapıldı? 14 Mayıs 1950’de ABD desteğiyle yönetime gelen Menderes 1958’lere gelindiğinde SSCB’den krediler temin edip temel sanayi tesislerini kurmaya kalkıştı. Bu ABD’yi çok rahatsız etti. Zira haydut Amerika Türkiye’nin sadece zayıf bir tarım ülkesi olarak kalmasını istiyordu.

Sanayimiz gelişmesin diye 1945’ten sonra buğday, un, margarin, konserve, süt tozu, askeri teçhizatları hep ABD vermeye başladı. Bundan gaye, Türkiye’nin üretmeyen, tasarım yapmayan, icat çıkarmayan bir ülke olarak kalmasını sağlamak idi.

Adnan Menderes demokrasiden, hukuktan, adaletten, emekten, fakirden yana bir tutum içinde hiç olmadı. Toprak reformuna karşıydı. Köy Enstitülerinin halkı bilinçlendirmesini istemiyordu. Partisi oligarşinin, feodalitenin, burjuvaların, beyaz Türklerin, ağaların, ABD sever tiplerin kontrolündeydi.  

1960-1970, 1970-1980, 1980-1990, 1990-2000, 2000-2025 periyotları arasında ABD’nin sisteminde zerre değişiklik olmadı.

Seçilen, seçtirilen iktidarlar Dünya Bankası’ndan (WB), Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF), İngiltere’nin tefeci bankerlerinden borç almaya devam ettiler. Dışarıdan alınan borçlar yandaş, taraftar, dindaş, ülküdaş, yoldaş iş insanlarına düşük faizli ya da hibe kredi şeklinde dağıtıldı.

Sağcı, solcu, liberal, sosyalist, komünist, faşist geçinen yöneticilerin ailelerine tek tek bakınız. Çocukları hep emperyalizmin sözcülüğünü yapan okullardan mezundur. İngiltere’nin Exeter, ABD’nin Columbia, İsviçre’in Lozan, Fransa’nın Sorbon üniversiteleri Ortadoğu ülkelerinin yöneticilerini ve çocuklarını küresel çetenin çıkarlarına göre eğitmek(?) için kurgulanmışlardır.

Bu topraklarda 300 yıldır faaliyet gösteren Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan, Avusturya kökenli liselerin mezunlarının yüzde 90’ı hemen ülke dışına gidip o ülkelerin hizmetkarı olmaktadır. Yani bu okullar Türkiye’den beyin göçünü sağlamak için vardır. Yabancı ülkelerin fikirlerini, yaşam biçimlerini dayatan özel liselerde sıradan bir yurttaşın evladının okuması olası değildir. Zira yıllık ücretleri 1-2 milyon TL arasındadır.

1626 yılında İzmir’de doğan Sabetay Sevi adlı Yahudi 26 yaşına gelince Yahudiliğin beklenen mehdisi olduğunu savladı. Tutucu (Ortodoks, katı) Yahudiler Sevi’yi Osmanlı padişahına şikâyet ettiler. Saraya çağrılan Sevi yalandan “Müslüman oldum” dedi. Adını Aziz Mehmet Efendi olarak değiştirdi. Müritlerine de aynı yolu izlemelerini emretti. 1676 yılında Karadağ’ın Berat Kasabasının Ülgün (Ulcinj) köyünde öldü. Takipçileri (müritleri) Karakaş, Kapancı ve Yakubi olarak üç fraksiyona (kola) bölündü.

Sabetay Sevi’nin fikirlerini benimseyen, Müslüman gibi görünen, geleneksel Yahudiler tarafından da Musevi olarak kabul edilmeyen, arada kalmış bu kitlenin önemli bir bölümü son 300 yıldır bu topraklarda yaşamaktadır.

Sabetay Sevi’ye inanan, tapan kitlenin çocukları temel eğitimlerini Şişli Terakki Lisesi, Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okullarında almaktadır. Işık Üniversitesi de bu cemaate aittir.

Türkiye’nin önde gelen sağcı, solcu, dinci, muhafazakâr, sosyalist, komünist, faşist ailelerinin çocukları büyük oranda Sabetaycılara ait okullardan mezun olmuştur.  

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vb. gibi yayılmacı, sömürücü, hukuk tanımaz devletler, Müslüman ülkeleri köle, maraba, işçi, tüketici olarak görüyor. 57 Müslüman ülkenin tepe yöneticileri çeşitli biçimlerde kontrol altına alınıyor.

Müslüman ülkelerde yönetim kademesindeki kişilerin önce; kamunun parasını kendi üzerlerine geçirmeleri için yollar oluşturuluyor. Sonra bu işi yapanların kayıtları önlerine konuyor. “Emirlerimizi yerine getirmezseniz sonunuz kötü olur” deniyor.

Hırsız devletlerin emirlerine uymayanlar da darbelerle, suikastlerle, Soros destekli turuncu darbelerle yok ediliyor. Irak’ta, Libya’da, Tunus’ta, Mısır’da, Suriye’de, Sudan’da, Afganistan’da, Pakistan’da hep aynı senaryo işletildi.    

Sonuç, Türk toplumu gerçekleri idrak etmediği sürece soygun, hukuksuzluk, işsizlik, fakirlik, eğitimsizlik devam edecektir.