Ergenlik dönemi, bireyin kimlik arayışının en yoğun olduğu, risk almanın ve bağımsızlık kazanmanın ön planda olduğu bir evre olarak bilinir. Ancak, bu dönemde ortaya çıkan karşı çıkma ve inatlaşma davranışları, bazen sadece gençlerle sınırlı kalmayabilir; aynı zamanda agresif ve suçlu eğilimlere dönüşebilir. Psikoloji çalışmalarında genellikle yetişkinlerle ilişkilendirilen bu davranışlar, ergenlikte de sıkça gözlemlenir. Özellikle Karşı Çıkma/İnatlaşma Bozukluğu olan gençler, sürekli olarak itaatsizlik sergileyebilir ve otorite figürlerine karşı düşmanlık geliştirebilirler. Diğer bir yandan, davranım bozukluğuna sahip gençlerde ise yalan söyleme, çalma, aldatma ve mülkiyete zarar verme gibi tekrarlayan davranışlar gözlemlenebilir.
Bu gençler, çevrelerindeki otorite figürleriyle, özellikle ebeveynler veya öğretmenlerle sürekli bir mücadele içine girebilirler. Bu tür davranış bozukluklarına erken müdahale, gençlerin bu davranışları yetişkinlik dönemine taşımasını önleyebilir. En etkili müdahale yöntemleri arasında bireysel ve aile terapisi bulunmaktadır. Bu terapiler, çocuğun sınır bilinci oluşturmasına yardımcı olmanın yanı sıra, davranışların ve öfkenin kökenini etkili bir şekilde tespit etmeyi amaçlar. Aynı zamanda, gençlerin hayatındaki olumlu unsurları vurgulamak, çatışma ortamlarından kaçınmak, aileye ve çevreye disiplinsel pratikler sunmak ve yeni kriz yönetimi stratejileri geliştirmek de büyük önem taşır.
Psikolog Duru Erdem, '' Ebeveynlerin, çocuklarının gerçek hislerini anlamalarını ve davranış bozukluğunun nedenlerini açıkça ifade edebilmelerini sağlamak için güvenli bir iletişim ortamı oluşturması da kritik bir adımdır. Bu, sorunların çözümü için temel bir yapı taşı olarak değerlendirilebilir. Unutulmamalıdır ki, bu süreçte tutarlılık ön planda olmalıdır ve aile, birlikte çalışarak çocuğunun sağlıklı bir gelişim sürecine girmesine destek olmalıdır.'' dedi.
Haber Merkezi