Burak Erol açıklamasında, “Gazze'de göz göre göre soykırım devam ediyor. İsrail'in bombaları altında kalan sadece Gazze değil maalesef. 7 Ekim'den bu yana tüm insanlık ve tüm insani değerler, bombalar altında kalmaya devam ediyor. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Mücahit lider İsmail Heniyye’nin ailesinde , haklı Filistin davamız uğruna şehit olmayan neredeyse kimse kalmamıştı. Çocukları ve torunları şehit olduğunda taziye ziyaretine gidildiğinde “ Biz taziye kabul etmiyoruz, tebrikleri kabul ediyoruz.” İfadesini kullanmış bir lider olarak kaldı kalbimizde. Başta Hamas olmak üzere Filistin davasına gönül vermiş herkesi tebrik ediyorum. Rabbim şehadetini kabul etsin. Mübarek olsun.
Soykırım ve katliam, ambargo bütün alçaklığıyla devam ederken ülkemizdeki sessizliği ise kabul edilebilir görmüyoruz. Ne oldu da artık sessizleştik? Katliamlar mı durdu? İsrail işgal ettiği topraklardan geri mi çekildi? Gazze'de uyguladığı hukuksuz ambargoyu vahşi ambargoyu mu kaldırdı? Yoksa İsrail artık Gazeli, Filistinli çocukları, gençleri, yaşlıları, hastaları katletmekten vaz mı geçti?
Yoksa İsrail artık Gazze'de hastaneleri bombalamıyor mu? Nedir bizim bu çaresizliğimizin ve sessizliğimizin sebebi? Hayır! Elbette bu bütün zulümler her geçen gün etkisini arttırarak devam ediyor. O halde bu katliamları durdurmak için atılması gereken adımları zamanında caydırıcı bir şekilde atmak gibi bir mecburiyetimiz var.
Bütün millet olarak tekrar sokaklara dökülüp Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ve İsrail'e lanetlediğimizi en yüksek sesle dile getirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Ve inşallah Saadet Partisi olarak bizler hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz hem de bütün Türkiye sathındaki teşkilatlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Elbette bir çağrımızda iktidarımıza ve devlet adına söz söyleme yetkisine sahip olan bugünkü iktidarımıza. Defalarca Meclis kürsüsünden genel başkanlarımız da ifade etti. Atılması gereken diplomatik adımlardan bahsedildi. Atılması gereken adımlar zamanında ve caydırıcı bir şekilde atılmadığı için maalesef ve maalesef sonuç vermediğini gördük.
SÖZ BİTTİ ARTIK İCRAAT ZAMANI
7 Ekim'den bu yana atılması gereken adımlar eğer zamanında atılmış olsaydı, diplomatik manada bugün Filistin’deki zulmün İsrail hiç olmazsa biraz azaltmış olacaktı. Ama gelinen noktada zulüm bütün şiddetiyle devam ettiğine göre maalesef ve maalesef iktidarın aylar sonra atmış olduğu ticareti kesme adımlarının da çok da etkili sonuçlar doğurmadığını üzülerek görüyoruz. Dolayısıyla artık bundan sonra söz bitti, icraat zamanı.
Kınamak protesto etmek milletin işi, icraat yapmak, caydırıcı önlemler almak ise iktidarın işidir. Bizler millet olarak üzerimize düşen vazifeyi yapmaya devam ederken, iktidardan da iktidar olmanın gereklerini yerine getirme konusunda talepte bulunmaya elbette bundan şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da talep etmeye devam etmiş olacağız.
DARBECİLERİ VE DARBE YAPMAYA KALKIŞANLARI LANETLİYORUZ
Bir diğer önemli gündem başlığımız, 15 Temmuz. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının üzerinden 8 yıl geçti ve 8 yılı geride bırakıyoruz. Elbette bu vesileyle bir kez daha hem darbeleri hem darbe yapanları hem de darbe yapmaya kalkışanları lanetliyoruz. Ülkemizin bir daha darbelerle ve darbe girişimleriyle karşılaşmamasını diliyoruz. Ama sadece dilemek dilemenin yetmediğini, bu 8 yıllık süreç içerisinde darbelerle mücadele ederken bir daha yeni 15 Temmuzların yaşanmaması için gerekli olan dersleri çıkarıp çıkarmadığımızı, 15 Temmuz'dan sonra demokrasimizi, milli iradeyi daha da güçlendirmek için atılması gereken adımları atıp atmadığımızı ve en önemlisi de 15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren asıl suçluların cezalandırıp cezalandırılmadığını, bu yargılamalar süresinde insanlarımızın mağdur edilip edilmediğini de bir kez daha hep beraber gözden geçirmek durumundayız.
12 BİN 500 TL EMEKLİ MAAŞINA MAHKUM ETMEK VİCDANSIZLIKTIR
Bir diğer değişmeyen can yakıcı sorun ise ekonomideki hayat pahalılığı ve vatandaşlarımızın geçim sorunu asgari ücretin 17 bin TL, emekli maaşının 10 bin TL, hazretlerinin bütçe imkanlarını zorlayarak 1 Temmuz itibariyle 12 bin 500 TL'ye çıkardığı emekli maaşlarıyla ve yine enflasyon karşısında eriyen sosyal yardım ücretleriyle geçinme mücadelesi, geçinme savaşı yapan milyonlarca insan. Türk-İş’in Haziran 2024 raporuna göre açlık sınırı 18 bin 978. Yani bu ülkede 18 bin 978 TL’den aşağı ücret alan herkesin açlığa mahkum olduğu bir orana tekabül ediyor. Yoksulluk sınırı 61 bin 921. Bekar çalışanın yaşama maliyeti ise aylık 24 bin 614. Bu rakamların olduğu bir Türkiye'de vatandaşlarımıza 17 bin TL asgari ücrete, 12 bin 500 emekli maaşına ve bin lira, iki bin lira, üç bin lira, beş bin lira sosyal yardım ücretlerine mahkum etmek en hafif tabiriyle vicdansızlıktır, merhametsizliktir.
Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada elbette Adalet ve Kalkınma Partisi'nin özellikle son yıllarda uygulamış olduğu ekonomi bilimiyle alakası olmayan faiz politikalarının ve yine altını oluşturmadığı herhangi bir müktesebatlara dayanmayan faiz sebep enflasyon sonuç politikalarının ki elbette bunun da iktisat içerisinde savunulabilir bir yönü vardır. Ama maalesef bunu bir ortaya bir politika olarak koymak yerine sadece ve sadece hamasi nutuklarla yönettikleri bu politikaların sonucu yüzde 8,5’la birçok yandaşına devlet bankalarından kredi verdiler. Enflasyonların yüzde 50-60 olduğu dönemlerde de servet transferleri yaptılar. Bugün gelinen noktada yüzde 40’ın altında bir enflasyonu devralan Mehmet Şimşek'in yüzde 71 bir enflasyonu bir yılın sonunda başarı diye satmaya çalıştığı süreçleri yaşıyoruz. Bu yanlış politikaların, bu ekonomik politikaların elbette bir acı reçetesi, elbette bir kemer sıkma politikası, elbette faturası olacaktı. Bizim itiraz ettiğimiz şey eğer Saadet Partisi olarak bizler de bugün iş başına gelmiş olsak, bu yanlış ekonomik politikaları düzeltmek için bir zamana ihtiyaç hissettiğimizi elbette farkındayız. Ama buradaki temel sorun şu; bu yanlış ekonomik politikaları düzeltmek isterken yani Anadolu'daki insanlarımızın tabiriyle dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözünün patlamaması için ne tür tedbirler alıyorsunuz? En acı IMF politikalarının dahi sosyal politikalarını es geçmeyen bir yönü var. Peki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iki yıllık süreç sonunda enflasyonu tek haneli rakamlara indireceğiz vaadinin faturasını kim çekecek? 17 bin TL asgari ücretle geçinmeye çalışan binlerce, milyonlarca asgari ücretli mi yoksa 12 bin 500 TL emekli maaşıyla geçinmeye çalışan milyonlarca emekli mi, yoksa bin iki bin, üç bin TL ücretlerle yaşamını idame ettirmeye çalışan sosyal yardıma muhtaç kişiler mi?
Bu iktidarın bu yanlış ekonomik politikalarını, faturasını dar gelirli milyonlarca insana yaşatmaya çalışırken asla ve asla hazine garantili ihaleler verdiği, yaklaşık 40 civarındaki müteahhidine hiçbir fatura yüklemiyor. Bütçe imkanlarımız çerçevesinde zar zor 12 bin 500 TL emekli maaşı verebiliyoruz diyen iktidar Osman Gazi Köprüsü'nün geçişini Temmuz ayı itibariyle 1800 TL'ye çıkarmaktan bir adım dahi geri durmuyor. Siz bu millette çektirdiğiniz faturaları yandaş müteahhitlerinize çektirmediğiniz müddetçe bu milletin, asgari ücretin, emeklinin, fakirin artık sıkacak kemerindeki tek bir delik dahi kalmadı bu milletin.
ÜLKEMİZ EKONOMİSİ CAN ÇEKİŞİYOR
Ülkemiz ekonomisi uzun dönemdir adeta can çekişmektedir. Yıllardır kısır bir döngüye alınan ekonomi yönetimi, milletimizin hiçbir derdine deva olmamıştır, olamayacak gibi görünmektedir. Faiz lobilerinin, rant odaklarının, yandaş iş insanlarının kıskacına alınan Türkiye ekonomisi, krizden krize sürüklenmektedir.
Mutfaklardan yükselen ateş, haneleri temelden sarsan yoksulluk, ufuklarımızı ve yarınlarımızı karartan enflasyon canavarı; iktidar ve yandaşları dışında milyonlarca insanımızın belini bükmüştür. İktidarın rakamlarla olan oyunu, milletimizin omuzlarındaki yükü daha katmerli hâle getirmiştir.
NEYİ BAŞARDINIZ?
İngiltere’den minnet rica getirilen sayın bakanın ‘başardık’ sevincinin hemen ardından gelen zam haberleri ise neyin başarılmak istendiğini muğlak bir hâle getirmektedir.
Amacınız açlık sınırının altında bir asgari ücret ise evet başardınız. Hedefiniz, milyonlarca emekliyi ucuz ekmek kuyruğunda bekletmek ve açlık sınırının yarısına tekabül eden bir ücretle ölümle yaşam arasında bir yere konumlandırmaksa evet başardınız. Vizyonunuz orta sınıfı yok etmek, memuru yoksulluk sınırının altında tutmak ve kira fiyatlarına eş bir maaş ile terbiye etmek ise evet başardınız.
Misyonunuz, faiz lobilerinin çarkları dönsün diye 85 milyon insanı yarını göremez hâle getirmek ise evet başardınız.
DOĞRU BİLDİĞİMİZİ İFADE EDERİZ
Saadet Partisi olarak 50 yıllık bir geçmişe ve siyasi geleneğe mensubuz. Doğru bildiğimizi daima ifade ettik ve ederiz. Erbakan Hocamızın döneminde, yani 54. Hükümette aziz milletimizin feryatlarına kulak verdik, politikamızı bu yönde oluşturduk. Dolayısıyla bizim politikamız, siyaset felsefemiz, adil bir bölüşümden yana olan tavrımız bütün milletimizce malumdur.
Üretimi, istihdamı, sanayiyi, ihracatı merkeze koyan ekonomi anlayışımız, faiz lobilerinin daima korkusu olmuştur. Alınteri dökerek kazanılan helal paranın ülkemiz için tek çıkar yol olduğunu her fırsatta dile getirdik. Faiz ve enflasyon canavarı ile baş etmenin milletine ve kendi üretimine güvenen bir yönetimle baş edileceğini zamanında ispat ettik. Fakat sıcak paranın ve faizin kokusunu alanlar, aziz milletimizi bir sömürü düzeni ile yoksullaştırmaya devam etmektedir.
Bugün en büyük banknotumuz 200 TL. Bununla bırakın ailelerin pazar alışverişini, gençlerimizin iki kahvesine bile yetmiyor. Vatandaş, her sabah uyandığında cebindeki paranın bir kısmının uçup gittiğini görmektedir. Milli paramız, artık sadece yoksulluğu satın alabilmektedir. Bu haksız zalim düzen bir değirmen taşı gibi aziz milletimizi öğütmektedir.
MEMURUN ASGARİ ÜCRETLİNİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEĞİZ
Biz; Urfa Harran’da kara kara düşünen çiftçi kardeşimizin derdini, Kocaeli’de gece vardiyasında ertesi gün yapılacak pazar alışverişinin hesabını yapan fabrika işçisinin dramını, TÜİK’in açıkladığı rakamlarla kalacak yurt bulamayan öğrenci kardeşimizin üniversiteye nasıl döneceğini düşünürken ki hayal kırıklığını, İstanbul’da sabahın köründe belediyenin ekmek kuyruğuna yetişip ekmek alma derdine düşen emeklinin yoksulluğunu, üniversiteye geçecek oğlu için ek iş yapmak zorunda kalan memurumuzun çilesini duyuyoruz, görüyoruz ve biliyoruz. Üç maymunu oynayanları da şiddetle kınıyoruz.
Aziz milletimizi aciz bırakma hevesinde olanların dün nasıl karşısında olduysak bugün de karşılarındayız. Erbakan Hocamızın döneminde memurun, asgari ücretlinin yüzünü nasıl güldürdüysek yarın da güldüreceğiz. Aziz milletimiz için önce Allah sonra Saadet var.
Bugün ekonomi tepetaklak olsa da bunu mutlaka ama mutlaka düzelteceğiz. Mevcut düzenin çarkları kırılmış, sömürü anlayışına dayalı düzeni yıkılmıştır. Yapılanların, uygulananların ve bunları sürdürmeye çalışılanların tamamı aziz milletimize bedel ödetmek arzusundadırlar. Bu bedeli ödetmeyeceğiz. Daha iyi bir Türkiye mümkün. Bunu hayata geçirecek olan da yine Aziz Milletimizle birlikte Saadet Partisi’dir.”
Erol; “Soykırım ve katliam yapılıyor’
Saadet Partisi Zonguldak İl Başkanı Burak Erol, İl Divan Kurulu toplantısında iktidarı ve muhalefeti eleştirirken, Katil İsrail’e karşıda sert tepki gösterdi.
Bunlar da ilginizi çekebilir