Siyasetçi bir babanın kızıydım ben.
İçinde büyüdüm siyasetin; anlamını bilmeden.
Şimdiki gibi değildi hiçbir şey…
İnsanlar da...
Siyaset de…
O zamanlar siyaset de güzeldi ya da bilmiyorum.
Çocuktum ya bana öyle geliyordu belki de...
Mesela çocukluk ya!
En sevdiğim şey, miting arabasının üstüne çıkmaktı.
Kırmazdı babam beni…
Caddede babamla yürümek benim için sıkıcı olurdu, anlamazdım o zamanlar...
Sevilirdi çok.
Severdi de herkesi...
Sayılırdı da...
Muazzam bir karaktere sahipti...
10 dakikalık Gazipaşa Caddesi olurdu 30 dakika...
Her iki adımda “Başkanım merhaba...” derlerdi...
Oflar puflardım...
Şimdi onunla birlikte bir adım bile yürümek için neler vermezdim...
Babamın, yanında yürüdüğü insanlar, babam için çok değerliydi...
Hatta benden çok ağabeyleri, arkadaşları görürdü babamı…
Ben daha 8-9 yaşlarında bilirdim Süleyman Demirel’i...
Tansu Çiller’i...
Ömer Barutçu’yu...
Necdet Yazıcı’yı...
Ali Uzun’u...
Köksal Toptan’ı...
Güneş Müftüoğlu’nu...
Ve beraber yürüdüğü, ismini yazamadığım, sevdiği birçok insanı...
Buradan hepsine saygılarımı sunuyorum.
O zamanlar da böyle miydi sahi?
Büyüklerim aydınlatsın beni.
Bu kadar kirli miydi?
Böyle kavgalar gürültüler olur muydu?
İl - ilçe birbirine girer miydi mesela?
Veya A partisi, B partisi üyelerine böyle kin kusar mıydı?
Ama hatırlıyorum; sürekli yemeklere gidilirdi…
Her partiden insanlar, birbiriyle kavgalı veya düşman değildi!
Anlatırdı babam çünkü.
Veya ev telefonlarını açma merakımdan da şahit olurdum çoğu zaman…
Mesela Zeki Çakan, Anavatan Partisi’ndendi...
Ama babamın çok sevdiği bir insandı...
Yani demem o ki karşıt partili insanlar da birbirini sevip, değer veriyordu...
En önemlisi; siyasetin bir saygınlığı vardı!
Halen görüştüğüm büyüklerim de aynı şeyi savunuyorlar çünkü...
Ve zaman geçti…
Gün geldi…
Babam siyaseti bıraktı!
Biraz daha büyüdüm...
Siyasetin ne olduğunu daha iyi öğrendim.
Nasıl bir şey olduğunu gördüm.
Sohbet esnasında bir gün sordum babama:
“Neden bıraktın? Neden sen de devam etmedin?” diye...
“Yıllarca inanıp yürüdüğüm yolu değiştirmek bana göre değil, bazı şeyleri zamanında bırakmak gerekir” dedi.
Tam da Selahattin Özmen'lik bir hareket dedim içimden...
Gerçekten tam da babamlık bir hareketti!
Bugün baktığımda seni çok iyi anlıyor ve senin kızın olmaktan gurur duyuyorum babacığım.
Huzurla uyu...
Dip not: Yaşasaydı şayet babam... Çok sevdiği ağabeylerine ve arkadaşlarına, hiçbir parti gözetmeksizin saygısını ve sevgisini gösteriyor olurdu. Özellikle de Necdet ağabeyine... Ben de vekili olarak buradan kendisine selamlarımı gönderiyor, ellerinden öpüyorum.