Bazen de ‘ayak seslerini’ duyar gibi oluruz da… ‘Belâ geliyorum demez’ gelir.
Tıpkı, Çaycuma Köprüsü’nün 48 metrelik bölümünün üzerinden geçen minibüsle, çöküp Filyos Çayı’na düşmesi sonucu 15 kişinin hayatını kaybetmesi gibi(6 Nisan 2011).
7 (yedi) insanımız halâ çıkartılamadı.
Olay olmadan önce, Filyos Çayı’ndan yasadışı kum- çakıl çıkartılması dolayısıyla, ‘debi -rejim’in bozulduğu, köprü ayaklarına tazyik yapıldığı en çok konuşulan konular arasındaydı.
Önlem alınmadı, böyle oldu.
Zonguldak merkez pazaryerinin uzay çatısı yoğun kar yağışı nedeniyle çöktü (19 Ocak 2012) iki insanımız öldü, 20 insanımız yaralandı.
Bu olaydan önce de, çatı üzerinde biriken kar tedirginlik yaratmış, ‘ısıtılıp mı eritilsin, tazyikli su ile mi dökülsün, çatı altına destek mi konulsun’ tartışmaları günlerce yapıldı.
Önlem alınmadı, böyle oldu.
Şimdi, yine ‘büyük ölümlere’ neden olabilecek bir kaza(!), kapı da…
57 Yıl önce (1956) yapılmış, dört kollu ve 550 metre uzunluğundaki, şehrin göbeğinde bulunan ‘Fevkani Köprüsü’nden bahsediyorum.
Hani şu, politikacıların temcit pilavı gibi ‘yıkılacak’ dedikleri ancak, bir türlü yıkmayı beceremedikleri köprü.
Altından geçirilen karayolu dolayısıyla, taşıyıcı ayakların bazılarının kesilmesi nedeniyle taşıma gücünü kaybettiği, yaşı dolayısıyla da ‘yıprandığı’ belirtilen Fevkani Köprüsü için, İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, yaptığı araştırmada ‘taşıyıcı sistem malzemelerinde yorgunluk’ raporu verdi.
Bursa Makine Mühendisleri Odası da ‘Can ve mal kaybına neden olabilir’ raporu verdi.(2012) Bu rapor üzerine güçlendirme yoluna gidilmeden, köprü ‘ağır tonajlı araç trafiğine ve araç parkına kapatıldı’ (30 Nisan 2012).
Köprü üzerindeki asfalt5 cm. kazındı.
Aradan geçen zaman içinde, şehir trafiğindeki aksamalar üzerine, belediyeye baskılar arttı.
Bu arada ODTÜ’den teknik ön rapor alındı. Raporda, üç tona kadar olan araçların köprüden hız yapmadan geçişine izin verildi.
Köprünün üzerine, değişik yerlere, ‘Yük ağırlığı üç tondan fazla taşıt giremez’ levhaları takıldı.
Ancak bırakın, üç tonluk araçları, boş iken 7 ton çeken halk otobüsleri ile kırk-elli tonluk tırlar vızır- vızır işliyor.
Şimdi yine, 629 adımlık şehir’ kafası örneği verip, fitne – fücur politikacılar ve ehli keyif bürokratları kızdıracağım.
‘Yağışlı havalarda, insanların inip çıkamadıkları merdivenlere su akarı, tutamak ve 50 basamakta bir dinlenme oturağı yapamayan belediye, basamakları boyayanları mutluca seyrediyor’ demiştim de kızmıştı aveneleri.
İşte, onun için, bizden ayrılan eski ilçemiz Karabük yürüyen merdiven yapıyor. Onun için Karabükspor Süper Lig’de.
Onun için, Ereğli Zonguldak’tan ayrılmak istiyor.
‘Hoppalaa’ demeyin hemen.
Ne ilgisi mi var?
Ereğli de Bölücek mahallesini, Kızılcapınar köyüne bağlayan ve tek araç’ın geçebileceği genişlikteki köprü, trafik komisyonu kararıyla ağır tonajlı araçların geçişine kapatıldı. (23 Eylül 2012). ‘Ağır vasıtaların geçmesi yasaktır’ levhasına uyulmadığı için, köprü girişine Trafik Polisi kondu.
Demek ki neymiş?
Önemli olan, önlem…
Üzülmez Deresi üzerinde bulunan ve ‘Erken Cumhuriyet dönemi eserlerinden’ olan Ankara Köprüsü ile ilgili ‘Rezalet’ yazımı (4 Kasım 2012) okudunuz değil mi?
Köprüye Ağır tonajlı yüksek araç çarpmış. Köprü üstünün çökme durumu olduğu için, Zonguldak Belediyesi köprüyü araç trafiğine kapatmış.
Ancak, Köprü yaya trafiğine açık(!..)
Dökülecek molozların, araç kasa ve kaportalarına zarar vereceği düşünülmüşte, insanların kafasına zarar vereceği düşünülmemiş(?)
Bakın benim seçilmiş ve atanmışımın, insana verdiği değere!..
Çaycuma köprüsü ve pazaryeri çatı çökmesini hatırlayın.
Ankara ve Fevkani köprüsünün durumlarını düşünün…
‘629 Adımlık Şehir’ deyişimin sebebi işte bu.